AHPADİ Derneği Başkanı Sayın Av. Mehmet Ektaş, Eğitim Bir-Sen’in "Ailenin Korunması ve İnanca Dayalı Kıyafet Özgürlüğü" talebiyle başlattığı Anayasa değişikliği imza kampanyasını eleştirerek, "Bu girişimler, Anayasa’nın temelini oluşturan laik düzeni ve Atatürk ilkelerini hedef alıyor" dedi.

Ayrıca Sayın Av. BEKTAŞ "Bu ifadeyle okullara peçe, sarık, cüppe veya kipa gibi dini simgelerin taşınması hedefleniyor. Oysa Anayasa’nın 174. maddesi, dini kıyafetlerin ibadet alanları dışında giyilmesini yasaklıyor. Laik eğitim sistemini zedelemeye yönelik bu girişimler kabul edilemez" görüşlerini kamuoyu ile paylaştı.

Ülkemizde eğitim laik olmak zorundadır. Ülkemizde her türlü inançtan insan var o nedenle delLaik eğitim, herhangi bir din veya inanç grubunun diğerlerinden ayrıcalıklı veya öncelikli olarak kabul edilmesini engeller. Böylece, tüm öğrencilere eşit fırsatlar sunulur ve ayrımcılık yapılmaz.

 Laik eğitim, öğrencilere tarafsız olarak bilgi aktarmayı amaçlar. Dini inançlar veya gelenek, töre gibi kişisel görüşler, eğitim sisteminin karar verme sürecinde etkili olmamalıdır. Bu durum, öğrencilerin akademik bilgilerini geliştirmelerine ve özgürce düşünmelerine olanak tanır.

Laik eğitim, öğrencilerin düşünce özgürlüğünü ve özgürce ifade etme hakkını korurken, farklı din ve inanç gruplarına saygı gösterir. Bu, bir toplumun gelişmesi için önemlidir ve insanların hoşgörülü ve demokratik bir toplumda yaşamasına yardımcı olur

Ülkemizde akli düşünce ile dini düşüncenin ayrılması, devletin  mevcut dinlere karşı tarafsızlığı, tüm vatandaşların dini inançlarına saygı göstererek herhangi bir din ve mezhebin iç düzenine, ibadet, ahkâm ve erkânına müdahale etmemesi ülke de birlik ve berberlik için bir zorunluktur.

Atatürk, ilimi milletimizin varlığı için zorunlu görmüş “ Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, başarı için en gerçek yol göstericisi ilimdir, fendir. İlim ve fennin dışında yol gösterici aramak gaflettir, cahilliktir, doğru yoldan sapmaktır.” demiştir.            

Atatürk 1924 ile 1938 yılları arasında insanlarının kurtuluşları ve hayatta kalabilmeleri için yaşamsal öneme sahip olan ve Türkiye'yi "Çağdaş uygarlık düzeyine çıkarmak" amacı güden devrimleri hayata geçirdi. Türk halkı tarafından büyük bir coşku ile karşılanmış olan bu devrimleri beş başlık altında toplayabiliriz:

Atatürk döneminde, saltanat kaldırıldı, Cumhuriyet ilan edildi. Halifelik kaldırıldı. Kadınlara erkeklerle eşit haklar verildi. Şapka ve kıyafet devrimi yapıldı. Tekke zâviye ve türbelerin kapatıldı. Soyadı kanunu ve. uluslararası saat ve takvim  ve uzunluk ölçülerin kabul edildi

Türk Medenî Kanunu ve diğer kanunların çıkarılarak laik hukuk düzenine geçildi. Öğretimin birleştirilmesi Arap alfabesinin kaldırılması ve Latin alfabesinin kabul gibi pek çok devrim yapılmıştır

Atatürk devrimlerini titizlikle korumak, ödün vermemek, yaygınlaştırılması ve kökleşmesi için de, gayret ve çaba göstermek zorundayız. Çünkü onun devrimlerine, fikir ve düşüncelerine dünden daha çok, bugün ve gelecekte muhtacız

Yıllardır da Atatürk’ ün fikir ve düşüncelerini, kişisel çıkarlarının önünde engel gibi gören kişi/kişiler ve kesimler, Atatürk’ ü İslamiyet karşıtı gibi gösterdiler.

Oysa Atatürk yaşamı boyunca tebliğ edilen İslamiyet’i savunmuş, dini erozyona uğratacak, gelişmelere de sürekli karşı çıkmıştır. Siyasetin ve devlet işlerinin, dini düşüncelerden uzak tutulmasına da özen göstermiş ve gösterilmesini de sürekli önermiştir.

ATATÜRK , “Laiklik, yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir. Bütün yurttaşların, vicdan, ibadet ve din hürriyeti demektir “ diyerek de laikliğe açıklık getirmiştir.

Atatürk’ün ülkemize kazandırdığı, “LAİKLİK”, kavramı, bazı kesimler tarafından, dine karşı gibi gösterildi. Oysa insanlar, laik ve Müslüman olabilir. Laik ve Hıristiyan; laik ve ateist olabilir. Çünkü “LAİKLİK”, asla dinsizlik değildir. Bilakis inançlara özgürlüktür

Mevcut Anayasa’nın 2. maddesinde de laiklik kavramına vurgu yapılmış, 24. maddesinde ise açık şekilde tanımı yapılmış durumdadır. Ayrıca Türk Dil Kurumu’nda ise, “Devlet ile din işlerinin ayrılığı, devletin, din ve vicdan özgürlüğünün gerçekleşmesi bakımından yansız olması” olarak tanımlanmıştır.

Türkiye’nin köklü laiklik ilkeleri, devletin din ve eğitim işlerini ayırarak, tüm vatandaşların inanç özgürlüğünü ve tarafsız eğitim hakkını güvence altına almayı hedeflemektedir. Laik bir Türkiye’de eğitim, bireyin özgür iradesini ve her türlü inanca eşit mesafede durmak mecburiyetindedir.

ATATÜRK, “Din, bir vicdan meselesidir. Herkes, vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz, dine saygı gösteririz. Düşünce ve tefekküre muhalif değiliz. Biz, sadece din işlerini millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya çalışıyor, kasde ve fiile dayanan taassupkâr hareketlerden sakınıyoruz. Mürtecilere, asla fırsat vermeyeceğiz.” demiştir

Laik eğitim, din etkisinden kurtulmuş olan, bireylerin dinsel inançlarına herhangi bir biçimde karışmayan ve öğretim kurumlarındaki çalışmalar ile din işlerini birbirinden ayrı tutan eğitime denir. Laik eğitim; dogmatik değil, akılcı ve bilimsel olan eğitimdir.   

Laik eğitim, öğrencilerin düşünce özgürlüğünü ve özgürce ifade etme hakkını korurken, farklı din ve inanç gruplarına saygı gösterir. Bu, bir toplumun gelişmesi ve birlik ve beraberliği için de önemlidir. İnsanların hoşgörülü ve demokratik bir toplumda yaşamasının da teminatıdır.