Meğer yönetenleri yönetenler varmış…

“Ne zaman olmadı ki “ diyerek sesler yükselir.

Evet, yine varmış…

Görünmediğini zanneden aleniler meğer en başından beri ipleri ellerinde tutuyorlarmış.

O olacak, bu olmayacak,

Hele bu asssla olmayacak…

Şunu lord ilan et, şunu da vezirin…

Şu da hanedanda olsun ama boşluk doldursun..

Bak o iyi bir tüccar aman aranı bozma…

Aman ha sakın onu dinleme….

Canımmmmm diyerek devam eder sufleler.

Padişah şaşkın, padişah yorgun..

Beni kim çıkarttı tahta, ben buraya nereden geldim der gibi oradan oraya çünkü aleni hiç susmuyor.

Her birkaç adımda bir arkasına dönüp  aleniden onay alıyor..

İpler hiç gevşemiyor.

Hep yay gibi gergin.. Oysa ok kayıp..

Şehirde müthiş bir umutsuzluk..

Kaygı ve mutsuzluk..

Aleni de bu işi tutturamadı..

O olmaz bu olacak dedi ama yine olmadı..

O assssla olmayacak bak beni dinle diye kulağına söyledi ama yankı yankı duyuldu..

Ne anladınız?

Evet, bu muammalı hikayeyi biraz çözelim.

Efendim Eskişehir siyasetinde teşkilatlara en başından beri yön veren, tek tek isimleri işaretleyen,

Bazı isimlerin önünü tamamen kapatan,

Bazılarının ise önünü gereksiz bir şekilde açan,

Bazılarını da liste dolsun diye öylesine konduran,

Hülasa mütemadiyen müdahale eden biri var…

Görünmediğini zanneden ama görünen, bilinen bir isim..

Söylediklerinin duyulmadığını zanneden ama kulaktan kulağa duyulan bir isim.

Geri adım atmış gibi olsa da ayak sesleri duyulan bir isim.

Ama maalesef duygusal tatminden, hırstan ve ihtirastan beslenen kanaatlerin sonu hüsrandır..

Yazıktır, günahtır..

Kimsenin emeği kimsenin oyuncağı değil iken,

Padişah başaramayacak bile olsa saraya kendi hakim olmalıdır…

Olmaz öyle CANIMMM…