Mudanya açıklarında meydana gelen 4 Aralık 2023 Gemlik Körfezi Depremi sonrası Prof. Dr. Naci Görür, "Fay hattı üzerinde yaşayan bu illerin kaderi, üzülerek söylüyorum Maraş, Hatay gibidir" dedi.

      Sayın Görür’e göre bu iller, Eskişehir, Denizli, Muğla, Erzincan, Kayseri, Tokat, Kahramanmaraş, Hatay, Kocaeli, Osmaniye, Bingöl, Konya, Erzurum, Aydın, Balıkesir, Burdur, Manisa, Hakkari’dir.

        Yine Sayın Görür ayrıca bu illerle ilgili olarak, "Direkt fayın üzerinde yaşıyor bu iller. Bunların altındaki faylar oldukça güçlü. Ve her kentte 7 ve üzerinde deprem oluşturmaya kapasiteleri var." ifadelerini kullandı.

                Geçmişte de merkezi Gökçeada açıkları olan deprem, İstanbul, Çanakkale ve İzmir dahil birçok kentte ve Eskişehir’de de korku yaratmıştı.

               Yine Ege Denizi’nde, meydana gelen büyük deprem, Çanakkale açıklarından başlayan ve Eskişehir’e kadar uzanan yer sarsıntısında, panik ve korku yaşayan, pek çok kişi kendisini can havliyle dışarı attı. Bu gelişme göstermiştir ki halkımız hala depremlerle ilgili olarak, bilgi sahibi olmadığı gibi, deprem anında ne yapacağını da bilmiyor.

              Ayrıca Eskişehir’de, mal ve can kaybına neden olan, Gölcük-Adapazarı merkezli 7. 4 şiddetli depremde, Eskişehir’de,  490 bina ve 49 işyeri hasar gördü. İki bina biri depremde, diğeri ise kendiliğinden çöktü. 4 adet ağır hasarlı bina da sonradan yıkıldı.  32 vatandaşımız da hayatını kaybetti.  Eskişehir merkezde, tespit edilmeyen, onlarca hasarlı bina var. Bu binalarda gereken tedbirler alınmaz ise olası bir depremde, büyük mal ve can kaybına neden olacaktır.

                   Oysa depreme, hazırlıklı olma kavramı, sürekli, kalıcı ve çok geniş kapsamlıdır; Bireyden, devlete kadar çeşitli kurum ve kuruluşların, görev ve sorumluluklarını içerir; geniş bir alanda uzman katkısı gerektirir.

           Depreme, hazırlıklı olmanın reçete niteliğinde, basit bir çözümü de yoktur. Ancak deprem öncesi çalışmalar zamanında, yerinde, yeterli, sürekli ve bilimsel temele dayalı olarak doğru ve iyi yapılırsa, deprem sonrası çalışmalar da, o denli az olur ve depremin, yıkıcı etkisi en aza indirgenir. 

                Eskişehir’de,  17 Ağustos depreminden sonra gündeme gelen, yeni yerleşme alanlarının belirlenmesi, yeni yatırımların yapılacağı alanlar ve altyapı tesislerinin güzergahları gibi konularda, görüş ve öneriler, bugüne kadar hayata geçirilmedi. 

                  Eskişehir’de, Sivil Savunma ve İl Acil Yardım Ekipleri ve Sivil Savunma yükümlülerinin eğitimleri sürekli olarak yapılması planlanmasına rağmen bir müddet sonra unutuldu. Oysa Eğitimlerin tatbikatlarla pekiştirilmesi gerekirdi.

                    17 Ağustos depreminden sonra, Sivil Savunma depoları kurularak, gerekli araç-gereç ve malzeme stokları yapılacaktı. Ayrıca kent düzeyinde etkin, bir “Haber Alma ve İkaz Sistemleri”, ilgili sivil ve resmi kuruluşlar ile koordine edilerek kurulacaktı.

               Belediyelerdeki itfaiye teşkilâtları, bir afet anında kurtarma ve ilk yardım yapacak şekilde yeniden örgütlenecek donatılmalı ve eğitilecekti. Bu öneri ve vaatlerde, arzu edilen boyutta hayata geçirilmedi. 

                    17 Ağustos Marmara Depremi’nde, sabahın erken saatlerinde Gölcük’te idik. Üç gün, enkaz kaldırma çalışmalarına, yardımcı olduk. Orada gördüğümüz eksiklikleri ve yapılması gerekenleri, o günlerde, Eskişehir Valisi olan, Sayın Ali Fuat Güven’e aktardık. Eskişehir’de,  birkaç adet çadır kent de kurulmasını istemiştik. Önerilerimizi dikkate alan Sayın Güven, üç yerde, çadır kent gerçekleştirmişti. 

                     Eskişehir’de, 17 Ağustos sonrası Zincirlikuyu Mahallesi’nde gerçekleştirilen 62500 m2, çadır kentin, akıbeti nedir bilmiyoruz, Mamuca’da gerçekleştirilen 55500 m2 çadır kent, TOKİ’ ye tahsis edildi.  Şahin tepesindeki çadır kent sahası ise Alp Yapı Kooperatifine tahsis edilerek ortadan kaldırılmıştır. Oysa bu çadır kent sahalarının, her an hazır olacak şekilde muhafaza edilmesi ve depremde gerekli malzemenin de her an hazır olması gerekir.

                     Hülasa 17 ağustos depreminden sonra alınan depremle ilgili önlemler geliştirilmediği gibi, o günlerde gerçekleştirilen önlemler de,  çadır kent sahaları gibi, ortadan kaldırıldı. Ortama da “Eski tas eski hamam” felsefesi hakim oldu.

                    Eskişehir’de, deprem gerçeği, yıllardır, masaya yatırıldı ve deprem konusunda çalışan uzmanlar, sürekli bir araya geldi ve Eskişehir’de, 1998 yılından önce yapılan binaların güçlendirilmesi gerektiği de hep söylendi. Ancak Eskişehir’de, depremle ilgili sürekli kalıcı ve sonuç alıcı tedbirler alınmadı.

           Eskişehir’de, tüm kesimler, vaat ve söylemi, bir tarafa bırakıp, depremle ilgili olarak, bir an önce üzerine düşeni yapmalı, Somut, sürekli ve kalıcı tedbirler almalıdır. Çünkü Erzincan, Dinar, Ceyhan, Marmara ve Maraş depremlerinden, ders almadığımız gibi, bu depremlerde yaşananları ve sonrası alınan önlemleri de bir müddet sonra unuttuk.  Uzmanların önerileri de dikkate alınmıyor.

             Nitekim ABD’deki Purdue Üniversitesi’nin, en önemli deprem profesörlerinden Sayın Mete Sözen, “Bundan 3 yıl önce Japon, ABD’li ve Türk uzmanlarla onarım raporu hazırlayıp Başbakan’a sunduk. Bir şey yapmadı. MGK’ya götürdük sonuç alamadık. Bu ülkede kimse hiçbir şey yapmıyor!” diyerek bir gerçeği ortaya koydu.
            Türkiye, 1999 depreminden sonra, çok büyük bir atılım yaptı, Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde en modern gereçlerle donanmış deprem dinleme istasyonları, Küresel Konum Belirleme Sistemi (GPS) ve California’da bile bulunmayan Erken Uyarı Sistemi ağını kurdu.  

             Amerikan, İngiliz ve Japon bilim adamlarının hemen hepsi, deprem araştırmaları konusunda, Türkiye’yi örnek gösterdi. Ancak binaların sağlamlığı alanında bir adım  gidilemedi. Oysa binalar sağlam değilse, deremle ilgili önlemler alınmamış ise depremin önceden bilinmesinin hiçbir faydası olmayacaktır.

               Ayrıca kentte depremle ilgili pek çok panel, konferans, sempozyum ve toplantılar yapıldı. Pek çok da öneri getirildi. Ancak gelinen nokta ortadadır. Maalesef uzmanlarca, yıllardır gündeme getirilen ve depremde, insan yaşamı için de olmazsa olmaz şartı olan  “SAĞLAM  ZEMİN ÜZERİNDE OTURMAK” ve  “SAĞLAM BİNADA OTURMAK” gibi iki basit kural bile  ülke genelinde ve Eskişehir’de  göz ardı edilmektedir.