Feraset kelimesini cümle içinde oldukça fazla kullanırız.

Kelime anlamı,

Kişilerin ya da olayların iç yüzünü fark edebilme kabiliyeti,

Hatta bazı durumlarda insanların zihinlerinden geçeni bile hissetme melekesidir.

Bu müthiş bir zenginliktir aynı zamanda.

İnsanların beş duyu ve akıl haricinde sezgi gücü ile bir takım şeyleri keşfedebilmesi birkaç adım öne atar.

Görülmesi gereken o büyük resmi alenen gösterir.

Hatta bir yerde okumuştum,

Fares kelimesi arapça at demek..

Ve atların bir gözü 180 derece iki gözü toplamda 360 derecelik bir açıyı görüyor.

Feraset kelimesi de aslında atlar ile bağlantıymış.

Geçmişi bilen, şimdiyi kavrayan ve geleceğe bu gözle bakabilene “feraset sahibi” deniyor.

Ama galiba bu zenginliğe sahip olmanın ilk basamağı merak etmek ve sorgulamak.

Mevzu ne olursa olsun öğrenmenin ve bilmenin yeterliliğinde olabilmek.

Dünü bilmeyenin bugünü tartamayacağı bu dersin ilk konusu..

Son zamanların en dikkat çekici terazisi ise sokak röportajları..

Gelin görün ki durum zül duyulası.

Cehalette ısrarcı bir teslimiyetin çaresizliğindeyiz.

Hangi konuda hangi soruyu sorarsanız sorun toplumun geneli “bana sorma” cevabı veriyor.

Çünkü verebilecekleri bir cevap yok..

Geçmişin ulaşılamayan bilgi ummanı artık avuçlarımızda olduğu halde asıl problemimiz ulaşamamak değil, merak etmemek oldu.

Körü körüne bir teslimiyet.

O diyorsa doğrudur itimadının da ucu kaçtı.

Eyleme geçmiş bir cehalet var buram buram, göze sokulurcasına..

Ayrıcalıklı sınıfın ustaca kullandığı potansiyel ve en kullanışlı silah.

Ama daha vahimi kendilerini Efdal gören bir potansiyel.

Bundan daha büyük bir yok oluş düşünülebilir mi?

Demek ki feraset cehaletten önce yitirildi.

Bu denli dibe vuruşu görebilen, hissedebilen bir Faris ilm sahibi uzun zamandır yok.

Geçtim geni, cebiri, tarihi, siyaseti.

Kişi yola kendini bilmekten çıkmalı iken,

Kendi kendinin bile cahili olmuşların içinde,

Güya bilenlerin de uzun uzun sustuğu garip günlerdeyiz.

Hayır, ben ne ara bu kadar siyah beyaz düşünmeye başladım,

Beni kim bu derece umutsuzluğa sürükledi bunu da tahlil etmem lazım.

Bilmek öğrenmek demişken, noktayı koymadan önce siyasete değmez isem olmaz.

Takip ettiğiniz üzere ana muhalefet partisi ülkenin her yerinde açmış olduğu stantlarda Ekrem İmamoğlu’nun serbest kalması için imza kampanyası başlattı.

Tepkide sakinlik yakalanmış iken,

Toz yere inmek üzere iken,

Kıymetli feraset sahibi devlet büyüklerimiz bu mevzudaki, her türlü iddiayı delilleri ve şahitleri ile birlikte bu milletin her kesiminin anlayacağı dilde

En küçük şaibeye bile mahal vermeden özel bir yayın ile anlatmalı diye düşünüyorum.

Zira insanlar gerçekten bir şeyleri ezbere değil bilerek sahip çıkmalı en azından

Ya da yine bilerek sahip çıkmaktan vazgeçmeli.

Feraset sahibi doğulmaz ama olunabilir diye düşünüyorum.

Öğrenmenin binbir yolu var ise,

Öğretmenin de var diye düşünüyorum.

Özellikle toplumun devletçilik anlayışını sorguladığı bugünlerde her soruya verecek birden fazla cevabı olanlar artık konuşmalı diye düşünüyorum.

Toplum nadiren, bilmek istiyoruz, öğrenmek istiyoruz demişken birilerinin çıkıp “iddia şu, delil şu, şunlar da şahit” diyerek tek tek anlatması gerektiğini düşünüyorum.

Bilmem yanlış mı düşünüyorum.

Feraset sahibi olmanın temeli boş olmaz çünkü.

Hissediyorum, görebiliyorum ama siz göremeyenlere yine de bir anlatın.