Çölleşme, kurak, yarı kurak, yarı nemli alanlarda iklim değişimleri ve insan faaliyetleri neticesinde oluşan arazi tahribatı olarak tanımlanmaktadır. Çölleşme, doğal çevreyi ve tüm canlıları olumsuz etkilemekte ve dolaylı olarak da küresel ölçekte açlık ve göç gibi büyük sorunlara sebep olmaktadır.

Orman ve Su İşleri Bakanlarından Veysel Eroğlu, Birleşmiş Milletler (BM)’in çölleşme konusunda ‘hassas’ olarak değerlendirdiği Türkiye'nin, çölleşme risk haritasının çıkarıldığını söyledi. Türkiye, “Çölleşme Risk Haritası”na göre, ülkemizin yüzde 47’si orta ve üzeri çok yüksek risk grubunda yer alıyor

Hükümetler, önümüzdeki yıllarda, çölleşme ile ne gibi önlemler alınacak, bekleyip göreceğiz. Ancak Türkiye’de, erozyonla kaybedilen yıllık toprak miktarı, 1.1- 1.4 milyar ton arasındadır. Bunun da 500-550 milyon tonunu, tarım topraklarında, meydana gelmektedir.

Ayrıca Türkiye’de, bir yılda, 1 kilometrekare alandan taşınan ortalama toprak miktarı, 600 tondur. Hatta bu miktarın, bazı araştırıcılara göre, 820 ton civarındadır.

Oysa dünya ortalaması için, bu değer yılda 368 ton, Avrupa için, yılda 90 tondur. Buna göre ülkemizde, erozyonla toprak kaybı miktarı, yaklaşık olarak, dünya ortalamasının 2, Avrupa ortalamasının ise 7-8 katıdır.

Türkiye, topraklarının, yüzde 86’sında erozyonun cereyan ettiğini, bu oranın yaklaşık, yüzde 58’ini şiddetli ve çok şiddetli erozyonu oluşturuyor. Bunun anlamı, ülkemizdeki toprakların, yüzde 58’inde toprağa can veren, üst toprağın hepsi, alt toprağın da yüzde 25-50’si tamamen taşınmış durumdadır.

Aslında NASA bilim adamlarının yaptığı araştırmalara göre, Türkiye toprakları, bu şekilde kullanılmaya devam ederse, 2040’da çöl olacak uyarısı,  yıllardır gündemde ama arzu edilen boyutta, bir çalışma olmadı.

Ülkemizde ise TEMA, ulusumuza, onun temsilcilerine, siyasal partilere ve hükümetlere, resmi ve özel kuruluşlara, eğitim kurumlarına, basın yayın organlarına, toprak erozyonunun nedenlerini, vahim sonuçlarını ve ülkemizin çöl olma tehlikesini anlatmaktır.

TEMA, bu hedef doğrultusunda, siyasi güçleri, doğal varlıkların yok edilmesi ve erozyon sorununa çare bulmadan, iktidar olamayacaklarına inandırma çabasındadır. Bu nedenle erozyon sorununa karşı duyarlı, bilinçli ve etkin bir kamuoyu oluşturmaya çalıştırmaktadır.

Ülkemizde, çölleşmenin görüldüğü, Konya-Karapınar, Iğdır-Aralık ve Urfa-Ceylanpınar çok yüksek risk taşıyan bölgeler olarak görülürken; Tuz Gölü havzası, Ereğli-Karaman bölgesi, Urfa-Ceylanpınar-Mardin-Batman hattı, Eskişehir çevresi orta ve yüksek risk grubunu oluşturuyor.

Çölleşme Risk Haritasına göre,  Eskişehir’ de çölleşme ile karşı karşıyadır.

Nitekim 2 Ağustos 2013 tarihinde, Sivrihisar’ a, yaptığımız inceleme gezisinde, Orman Bölge Müdürlerimizde Sayın Recep ATEŞ, AŞAĞKEPEN Köyü’ nün, bazı bölgelerindeki toprak değişiklilerini göstererek,” Buralar, erozyon nedeniyle, çölleşmeye, namzet bölgelerdir.” demişti.

Orman Bölge Müdürlüğü,  tespitle kalmadı, Sivrihisar ilçesi, AŞAĞIKEPEN köyünde, erozyonla mücadele ve toprak muhafaza çalışmalarını başlatmış, başarılı sonuçlar da almıştır.

Köyde, 50 hektarlık bir alana dikilen,  ekilen kapari bitkisi ile alan kaplandı. Ayrıca kekik gibi, doğal türlerde yayılış göstermeye başladı. Dere içlerindeki erozyonu önlemek için, yapılan sel kapanlarının da, toprak tutma fonksiyonunu yerine getirdiği de izlendi

Aslında son yıllarda, ülkemizde erozyonla mücadele, küçümsenmeyecek boyuttadır. Bu mücadele çerçevesinde, son 12 yılda 694 bin hektar alanda erozyon kontrol çalışması yapıldı. Ayrıca yeni eylem planları uygulamaya konuldu. Erozyon Eylem Planı ile 14 milyon dekar alanda çalışma yapıldı.

Türkiye'de çölleşmenin sebepleri araştırıldığında birinci derecede erozyon geliyordu. 1970'li yıllarda, denizlere taşınan toprak miktarı 500 milyon ton civarında iken, geçtiğimiz yıl bu oranın düşürüldüğü söyleniyor.

Küresel ısınma ile birlikte, alt tropiklerdeki yüksek basınç kuşağının kuzeye doğru Türkiye üzerine kayması beklenmektedir. Böylece, Türkiye’nin,  büyük bir kısmı oldukça kuru ve sıcak bir iklimin etkisine girecektir. Bu nedenle, su kaynaklarının, planlama ve yönetim çalışmalarında, küresel iklim değişikliğinin değerlendirilmesi zorunlu hale gelmiştir.

Eskişehir’ de, erozyon ve çölleşme ile ilgili mücadele, devlete ve Orman Bölge Müdürlüğümüze bırakılmayacak kadar önemlidir. Tüm kesimler çölleşme ile mücadele üzerine düşen görevleri eksiksiz yerine getirmelidir. Çünkü Erozyon ile taşınan topraklarla birlikte organik madde de taşınıyor ve toprakların verimliliği azalıyor.

Rahmetli Hayrettin Karaca’nın gerçekleştirdiği TEMA Vakfı, iklim krizi, kuraklık ve çölleşme ile mücadelede herkesin sorumluluğu olduğunu yıllardır vurguluyor. Orman, su varlıkları, çayır-mera ve verimli tarım arazilerinin yasal düzenlemelerle korunması, çölleşen ve erozyona uğrayan toprakların iyileştirilmesi gerektiğini de her vesile kamuoyu ile paylaşılıyor.

Toprakların korunması, tabii kaynakların sürdürülebilir yönetimi ve gıda güvenliğinin sağlanması, İklim değişikliğine ve erozyona karşı tedbirlerin alınmasını zorunlu kılıyor. Bu nedenle de bu alanlarda,  öncelikli görev, başta halkımıza, siyasi otoriteye, ilgili bakanlıklar ve kurum/kuruluşlara düşüyor.