Kaymaz’daki altın madeninin, “Üçüncü Kapasite Artışı ile İlave Maden Atık Depolama Tesisi Projesi” için hazırlanan ÇED Raporunun içinde, Çanakkale’den 2 milyon 700 bin ton cevherin, günde 149 kamyon ile 490 kilometre uzaklıktaki Eskişehir Kaymaz mahallesine taşınarak işlenecekti.

            Bu hususta yapılan son toplantıdan, çıkan karar ile sürecin ilerlemesi ikinci bir toplantıya kadar durduruldu. 

             Konuyla ilgili sosyal medya hesabından bir paylaşım yapan Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Prof. Dr. Yılmaz BÜYÜKERŞEN“….Bu projenin hayata geçmesi halinde Çanakkale'den çıkarılan maden, işlenmek üzere Kaymaz Mahallemize getirilecek. Kaymaz Mahallemizdeki mevcut iki adet atık havuzuna ilave olarak üçüncü atık havuzunun yapılması için hazırlanan ÇED Raporu, ne yazık ki ilgili bakanlık tarafından onaylandı. Bu karara da belediye olarak karşı dava açtık. Şimdi sizlere sormak istiyorum; 2 milyon 700 bin ton cevherin yaklaşık 500 kilometrelik mesafeden günde 149 kamyon ile taşınarak güzel şehrimizi bir firmanın adeta atık çöplüğü olarak kullanmasına vicdani olarak nasıl göz yumabiliriz? Bu proje hem teknik, hem hukuki hem de vicdani açıdan uygun değildir. “ diyerek tepki gösterdi.        

              Bölge insanı madende yapılan işlemlerden haberdar olmadıkları için de sürekli kaygılı oldu.  Özellikle de Kütahya’da Gümüş köy yakınlarındaki Eti Gümüş A.Ş’ ye, ait atık siyanürle dolu barajda meydana gelen göçüğün ardından kaygılar daha da arttı.

               Ülkemizde, madenler ile ilgili bütün faaliyetlerin, yürütülmesini ve vecibelerin yerine getirilmesini kontrol ve denetimini yapma görevi, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına aittir. Oysa madenlerin çıkartılmasında, devlette taraftır. O nedenle de gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, ülkemizde de madenlerle ilgili “ BAĞIMSIZ KURULLARIN” oluşturulması zorunludur.

    .   Yıllardır, Kaymaz Altı Maden Yatağı ile ilgili gelişmeleri, sürekli yakından takip ettik. Hatta Tüprag Metal Mad.San. Tic. A.Ş ile yapılan mücadelenin içinde de bulunduk. Bu alandaki gelişmelere de sürekli tanık olduk.

              İlgili yerlerden de pek çok doküman geldi.  Bütün bu gelişmeler, şahsımda, hem kaygı, hem de güven yarattı.. Halkımızın madenler hakkında bilgi sahibi olmaması karşısında da kaygılandık. Çünkü halkımız, madenlerle ilgili, mevzuattan yeterli, bilgi sahibi değildir. 

              Oysa Türkiye’de, madencilikle ilgili bilim adamları, ilgili birimler, Üniversiteler, ve madencilik şirketleri,  sektörle ilgili şahıslar, kurum/kuruluşlar, belli aralıklarla, seminer, konferans, sempozyum, gibi etkinliklerle, kamuoyu aydınlatılsa, halk madenlerle ilgili sorunlar karşısından daha bilinçli mücadele yapılacaktır.

              15 Ağustos 2008 tarihinde, Kaymaz Beldesi’nde,  Kaymaz Altın Maden Yatağı ile  ilgili bilgilendirme toplantısı yapılmıştı. O günlerdeki bir yazımda, “Kaymaz Altın Maden Yatağı ile ilgili faaliyetleri, Koza Altın İşletmeleri A.Ş,  Kaymaz halkı ve Eskişehir,  ciddiye alması gerekir. Çünkü yapılacak hataların, geri dönüşü ve telafisi yokturdemiştik.

          Tüprag Metal MadSanTic. A.Ş,ve Koza Anadolu Metal Madencilik İşletmeleri A.Ş’ nin,  Kaymaz Altın Maden Yatağı ile ilgili, çalışmalarını, defalarca yerinde izledik. Çalışmalarına da tanık olduk.

             Nitekim Koza Anadolu Metal Madencilik İşletmeleri A.Ş’nin, Proje Müdürü, Sayın Dr. A. Vedat OYGÜR’ e, Kaymaz Altın Maden Yatağı ile ilgili, kaygılarımız ilettik.  O da fizibilite çalışmaları ile ilgili bilgileri, kendine özgü bir üslupla, bizimle paylaşmıştı.

              Kaymaz Altın Maden Yatağı ile kaygılar, hala devam ediyor. Çünkü Siyanür’ ün çevre ve insan sağlığı üzerinde ki etkileri ortadadır.

             Siyanürle ilgili, gerçekler ve kaygılar gündemde iken,  TMSF yönetimindeki Koza Altın İşletmelerinin, yaşam alanlarının yanı başındaki 40 hektar alana, 1 milyon 750 bin metreküplük, siyanürlü ikinci atık depolama tesisinin, ÇED raporu onaylandı..                        

             Oysa Altın, 51 çeşit yöntemle çıkartılırken, en ucuz yöntem olan, siyanür tercih edilmektedir.  Ancak siyanür, çok zehirli bir maddedir. Çok düşük miktarı bile, insanlarda ve hayvanlarda ölümlere neden olmaktadır. Bunun içindir ki siyanür kullanımı sırasında, gerekli bütün önlemler, eksiksiz olarak ele alınmalıdır.

             Ayrıca WHO (Dünya Sağlık Örgütü)’nun, ağır metallerin, yeraltı sularına geçmesi halinde, 50 kilometre uzağa gidebildiklerini tespit etmiştir. Kaymaz Atın Maden Yatağı’ nda siyanür sayesinde, ayrışan ağır metaller, yer altı sularına geçmesi halinde, Kaymaz, Çifteler, Mahmudiye ve Sivrihisar bölgelerindeki yer altı suları,  zarar görür. 

            Çevre Avukatı, Sayın Senih Ozan, bir panelde, “  İzleyiciler arasında bulunan, halk sağlığı uzmanı dostumuz, 'Altın madeni bulunan, 30 kilometrekarelik alanda canlı yaşamaz,' diyor. Bölgede bulunan tüm canlılar, tehlike altındadır. Danıştay'ın, bu bölgede, sağlıklı yaşam hakkının risk altında olduğuna ilişkin kararı vardır. Yani bölgede altın madeni işletilmesi Danıştay kararı ile yasaklanmıştır. Bu kesin bir karardır. Ama hükümet, bölgede altın madeni işletme izni veriyor. TCK'nin 146. maddesine göre mahkeme kararları geciktirilemez. Demişti.

            Kaz Dağları'nda, madencilik faaliyeti yürüten Kanadalı şirket Alamos Gold, tepkiler üzerine yaptığı açıklamada, siyanürün doğaya sızma riskinin bulunmadığını öne sürdü. Ancak dünyada, 1971 - 2015 yılları arasında, kayıtlaya geçen 11 altın madeni kaynaklı 11 felaket,  oldu.

                Kaymaz’ da, gerçekleştirilecek olan, 40 hektar alan içinde, 1 milyon 750 bin metreküp kapasiteli, Siyanür atık depolama göleti, ile ilgili, eleştiri ve önerileriler, en önemlisi de  kaymaz halkının, itirazları, TMSF, dikkate almalıdır.  Çünkü Dünyanın, en güvenli sayılan siyanürlü altın işletmelerinde bile, çevre felaketleri, yaşandı ve yaşanıyor.

               Çanakkale’den 2 milyon 700 bin ton cevherin  günde 149 kamyon ile 490 kilometre uzaklıktaki Eskişehir Kaymaz mahallesine taşınarak işlenmesi mutlaka önlenmelidir. Sayın Prof. Dr. Yılmaz BÜYÜKERŞEN’ in kaygıları da dikkate alınmalıdır.

              Ayrıca Siyanürlü kazalar, halk sağlığı başta olmak üzere, akarsu havzaları ve yeraltı su kaynaklarının kirlenmesi gibi ciddi tehditler yaratır. Bu nedenle, siyanürle madencilik Avrupa Birliği’nde olduğu gibi Türkiye’de de yasaklanmalıdır.