Ülkemizde 10 Kasım bir yas günü değil, bir hatırlama, bilinç tazeleme günüdür. “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.” diyen, Gazi Mustafa Kemal’i hatırlama, fikirlerini ve eserlerini algılama ve anlama günüdür.

Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ ün mirası olan Cumhuriyet fazilettir, başka bir deyişle de üstünlüktür. Cumhuriyet medeni, çağdaş ve uygar olmak ideasında olan bir toplumların, vazgeçilmez ihtiyacıdır. Cumhuriyet; Monarşi’nin,  krallığın, her türlü yönetimin, üstünde olan bir yönetim biçimidir.

Cumhuriyetin özünde; halka, halk için dürüstlük, liyakat, adalet, insanca davranış, hukukun üstünlüğüne, halkın huzur ve güvenine, ülkemizin birlik ve bütünlüğüne sahip çıkmanın  koruyuculuğu ve kolaycılığı vardır.

Ülkemizin, kurucusu, Büyük Önder ATATÜRK, Cumhuriyet hayranı bir liderdi. Nitekim ATATÜRK, “Bütün dünya bilsin ki, benim için bir yandaşlık vardır: Cumhuriyet yandaşlığı, düşünsel ve toplumsal devrim yandaşlığı. Bu noktada, yeni Türkiye topluluğunda, bir bireyi bunun dışında düşünmek istemiyorum.” demiştir.

ATATÜRK, bu Cumhuriyet yandaşlığını, sözde bırakmayarak, 29 Ekim 1923 günü, milletvekilleri ile görüştükten sonra, taraf olduğu Cumhuriyet taslağı ile ilgili, bir önerge, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne verildi. Meclis, önergeyi kabul etti. Böylece ülkemizde Cumhuriyet yönetimi kuruldu.

Türkiye Cumhuriyeti, kolay elde edilmedi. O nedenle de kavramın üzerinde önemle durulması ve içeriğinin çok iyi kavranması gerekir. Çünkü Cumhuriyet, insanlık tarihinde, akıl ve bilim devrimi olarak nitelendirilen, çağdaşlaşmaya dayanır, demokratik yaşamın "olmazsa olmaz" koşullarıyla oluşur. 

Elbette Cumhuriyeti,  korumak kolay değildir. Nitekim Atatürk "Cumhuriyet; düşünce, bilim, teknik ve beden yönünden güçlü, yüksek karakterli koruyucular ister" uyarısıyla; her türlü aymazlıklara, oyunlara karşı uyanık olunmasını öğütlemiştir.

Cumhuriyet rejimi, her şeyden önce kişi, zümre ve sınıf yararını değil, kamu yararını ön planda tutan, kamu yararına dayanan, bir yönetim şeklidir. Ancak ülkemizde çok partili dönemde, halkın bu alanda, tam yetkili olduğunu söylemek çok zordur.

Çok partili dönemde halkımız, yıllardır Parti Genel Başkanları ve yönetimlerinin tespit ettiği adayları seçmek zorunda bırakılmıştır. Hatta tercih bile yapmasına, müsaade edilmemiştir.

Eskişehir’ de, Adaletin Hukuku ve Parlamenter Demokrasi İdeali Derneği (AHPADİ) tarafından organize edilen “Atatürk Cumhuriyetini Yeniden Kurmak” konulu etkinlikte, konuk Sayın Prof. Dr. Gökhan ÇAPOĞLU’ ilginç olduğu kadar dikkat çeken açıklamalarda bulundu.

Prof. Dr. Çapoğlu, ülkemizin Atatürk’ün ölümünden sonra O’nun ilke ve devrimlerinden hızla uzaklaştığını vurguladıktan sonra “Atatürk döneminde dünya tarihinde ender görülen bir toplumsal dönüşüm ve gelişme hamlesine tanık olunmuştur. Atatürk’ün ölümüyle başlayan süreçte Cumhuriyet karşıtlarıyla uzlaşma başlamış, devrimler duraklamış ve kaçınılmaz olarak geriye dönüş başlamıştır” diyerek bir gerçeği kamuoyu ile paylaştı.

Sayın Prof. Dr. ÇAPOĞLU, tam bağımsızlık, laiklik ve halkçılık ilkelerine sahip çıkılmasının önemli rolü olduğunu vurguladıktan sonra, “Atatürk’ün cumhuriyet düşüncesini evrensel yapan ve günümüzde geçerliliğini daha da arttıran, bu unsurların niteliğidir. Bu unsurlar; özgür birey, sorumlu toplum ve şeffaf devlet anlayışıdır” dedi.

Sayın ÇAPOĞLU, “Atatürk’ün önderliğindeki 1923-1938 yılları arasında en büyük özelliği, devrimci ve kurumsallaşmaca bir yaklaşımla Cumhuriyet’in sağlam temellere oturtulmaya çalışılmasıdır. Ana hedef ise %80’i kırsal alanda yaşayan, okuryazar oranının %5’lerde olduğu, toprak ağalığının ve dini cemaatlerin egemen olduğu bir biat toplumundan, özgür bireylerin oluşturduğu sorumlu bir topluma geçiştir.” dedi.

Sayın Prof. Dr. ÇAPOĞLU,  Atatürk Cumhuriyeti’nin üç temel unsurunun özgür birey, sorumlu toplum ve şeffaf devlet olduğu ve tam bağımsızlık, laiklik ve halkçılık ilkelerine sadık kalınmadığı müddetçe bu üç unsurun gelişemeyeceği ve kalıcı olamayacağı gerçeğini vurguladı.

Sayın Prof. Dr. ÇAPOĞLU, görüşlerinde anlaşılacağı gibi Cumhuriyet, karanlıktan aydınlığa çıkmak, uygar, çağdaş olmaktır. Cumhuriyet, halkçıdır, halkın olmadığı yönetimlerde, Cumhuriyet yoktur.

 Nitekim  Atatürk’ün " Egemenlik hiçbir mana hiçbir şekil ve  hiçbir renk  ve işarette ortak kabul etmez. Kuvvet birdir; o da millettir. Egemenlikte, kayıtsız ve şartsız milletindir." demiştir.

Cumhuriyet, dünyada var olan rejimlerin, en mükemmelidir. Bu rejimde, halk yönetimde söz sahibi olma imkânına sahiptir. Ayrıca Cumhuriyet, bize ATATÜRK' ün, miras bıraktığı en önemli değerdir.

 Atatürk Cumhuriyeti’nin üç temel unsurunun özgür birey, sorumlu toplum ve şeffaf devlet olduğu ve tam bağımsızlık, laiklik ve halkçılık ilkelerine sadık kalınmadığı müddetçe, bu üç unsurun gelişemeyeceği ve kalıcı olamayacağı vurgulamıştır

ATATÜRK “Ey yükselen yeni nesil! İstikbal sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk, onu devam ettirecek sizlersiniz.” sözleri ile de Cumhuriyeti, Türk halkına ve Türk gençlerine emanet etmiştir.