Ankara’nın Kahramankazan ilçesinde bulunan Türk Uçak Sanayii Anonim Ortaklığı Tesisi’ne terör saldırısı düzenlendi. İçişleri Bakanı terör saldırısında 5 kişinin şehit olduğunu, 22 kişinin yaralandığını duyurdu. 2 terörist de etkisiz hale getirildi.

PKK’ dan yapılan açıklamaya göre de örgüt, Türk Havacılık ve Uzay Sanayii'nin (TUSAŞ) başkent Ankara'nın Kahramankazan ilçesindeki merkez yerleşkesine  gerçekleştirilen intihar saldırısını üstlendi.

TUSAŞ’a saldırıda emperyalist güçlerin payı var mı bilinmez ama  çağımızda, savaşlar, artık iki devlet ya da devletler arasında olmuyor. Emperyalistler dünyadaki senaryolarını gerçekleştirmek ve çıkarlarını da korumak ve kollamak için, TERÖR” denen beladan, ideolojik etnik, dinsel görüntü verilerek örtülü olarak istifade ediyorlar.

Emperyalist güçler, terör örgütlerine destek vererek Ortadoğu’ daki, petrol, doğalgaz gibi, doğal zenginleri istedikleri gibi kullanıyorlar. Ellerindeki demode silahları, terör örgütlerine ve Ortadoğu ülkelerine pazarlıyorlar.

ABD, PKK, YPG ve IŞİD konusunda,  mücadele ediyormuş görüntü verse de desteklerini sürdürüyor. Irak ve Suriye’nin, parçalanması, yönünde adımlar atılıyor. Bölgemizdeki terör örgütlerine, sadece ABD değil, İsrail de destek veriyor.

Nitekim ABD Kongresinde kabul edilen 2024 savunma bütçesinde Irak ve Suriye'de DEAŞ'la mücadele fonuna toplam 398 milyon dolar ayrıldı, terör örgütü PKK/YPG'nin de faydalanacağı Suriye bölümüne ise 156 milyon dolar tahsis edildi.

ABD askerlerinin Kamışlı'da onlarca PKK/YPG'li teröristle yaptığı tatbikat, 15-17 Ağustos'ta gerçekleşti. Ortak silahlı tatbikatta uçak savarlar, ABD yapımı Bradley zırhlı muharebe araçları ve çeşitli ağır silahlar kullanıldı.

Türkiye Gazetesi ’den Sayın YILMAZ BİLGEN' in haberine göre  de İsrail, bu sefer gözünü Suriye topraklarına dikti. Yıllar önce Filistin’de toprak satın almalar ile başlayan sürecin sonunda Filistin’i yutma noktasına gelen İsrail, şimdi aynı planı Suriye’nin kuzey ve doğusu için de uyguluyor. İsrail, sinsi bir şekilde Suriye’nin bu bölgelerinde toprak alımlarına başladı.

 Emperyalist ülkeleri, savaşın yerini alabilecek,  dünyaya yönelik politika, strateji ve senaryolarını yürütebilecekleri, özellikle de dünyadaki çıkarlarını koruyabilecekleri, şiddete yönelik bir arayış içine girdiler. Sonuçta da “TERÖR” denen belayı buldular. Böylece dünyada, savaşların yerini de terör aldı.     

Çağımızda emperyalist ülkelerindeki politikacılar, siyasette açmaza girdikleri yerlerde savaşa değil, teröre başvuruyor; politika ve stratejilerini ve senaryolarını da savaşlarla değil de terörle gerçekleştiriyorlar. Artık dünya ve ülke başarısını, “TERÖR” tehdit ediyor.

Öte yandan terörü besleyen, tetikleyen, emperyalist güçlerdir. Emperyalist güçler, kendi projelerini, amaçlarını gerçekleştirmek için, teröre yatkın grupları belirliyor; maddi, araç, gereç, silah desteği ile güçlendiriyor, eyleme geçiriyor

Bugün, El kaide, DAİŞ, El Nusra, Taliban, Boko Haram, PKK, PYD  gibi, terör örgütlerinin arkasındaki, emperyalist ülkeler, bu terör örgütleri ile Ortadoğu da halkın, tabiriyle, bir taşla, dört kuş vuruyorlar..

Ortadoğu ile birlikte, Kafkas ve Orta Asya’ nın, zengin enerji kaynakları,  Emperyalist ülkeler tarafından kontrol altında tutulmak için de  bu bölgelerde kilit durumuna gelen, güçlü bir Türkiye ve başka bir ülke istemiyorlar.

Türkiye, bu gelişmeler karşısında aklıselim davranmak zorundadır. Çünkü Dünyada başarılı, caydırıcı politika, kurşun atmadan, sonuç almaktır. Türkiye, bugün karşılaştığı bu ağır ve acil tehdide karşı koymak ve onunla baş etmek imkân ve olanaklara  da sahiptir.    

Ayrıca Türkiye’nin, sahip olduğu ve bu amaçla kullanabileceği diplomatik, ekonomik, askeri enstrümanlar, bekasına yönelik bu tehdidi defetmek için kâfidir,

Yeter ki Türkiye, bu konuda ulusal çıkarlara, ilişkin gerekeni yapmakta kararlı ve öz güvenli siyasi bir liderlik ortaya koysun. Bunun sağlanabilmesi içinde, ülkemizin bu mücadelede başarısına katkıda bulunacak, en önemli unsur, ülke çapında birlik ve dayanışma ruhunun ve iradesinin sağlanmasıdır

Bugün Amerika’nın, Suriye ve Kuzey Irak’a yönelik resmî politikası, bu bölgenin, yani Suriye ve Irak’ın, federal statüde bir parçası olduğu şeklindedir. Amerikalı yetkililerin, açıklamaları da bu çizginin, bugüne kadar hiçbir şekilde dışına çıkmamıştır.

Amerika’nın, Irak ve Suriye stratejisi, Türkiye’nin, çıkarlarıyla bağdaşmıyor. Türkiye, bu stratejiye bağımlı kaldıkça, güvenliği açısından gerekli önlemleri almaktan vazgeçmiş bir duruma düşecektir.

Ayrıca Türkiye’de, teröre sebep olduğu söylenen, ekonomik, kültürel, eğitim sistemi ve psikolojik unsurlar, neden olarak değil,  hedef saptırmak için, araç olarak kullanılıyor. Çünkü terörün arkasında, emperyalist  ülkelerinin, hedef ve stratejileri var.

Geçmişte Türkleri, Avrupa’dan atmak için, Avrupa ülkeleri, tarafından, Balkanlar’da, “IRKİ” ve DİNİ” taassuplar körüklendi. Bu uğurda,  propagandalar yapıldı. Balkan toplumlarının, milliyetçilik hisleri kamçılandı. Önce ayaklanmalar, sonra da savaşlarla istenen sonuca ulaşıldı. Bugün de aynı senaryolar ülkemiz üzerinde gündemdedir.

Türk halkı, terörle mücadelede, birlikte hareket etmelidir.  Bu nedenle de siyasi ve her türlü kimlik bir kenara bırakılmalı ve terörle mücadelede, ortak stratejiler oluşturulmalı, ekip ruhu içinde hareket edilmelidir. Gidebileceğimiz  başka bir Türkiye yok.