Dünyada, “Organik Tarım” besin değerinden çok, insan ve doğaya zararlı işlem, katkı maddesi, gübre, ilaç, hormon kullanılmaması olarak gündeme getiriliyor. Organik olmayan, Konvansiyonel tarımda kullanılan, kimyasal gübre ve ilaçlar toprağı verimsiz hale getiriyor,  kuş, arı, solucan gibi toprağın sağlığı ve biyolojik çeşitliliğin devamlılığı için gerekli türlere de zarar veriyor.

Organik tarım, yöntemleri, sadece insan sağlığı için değil; su kaynakları, verimli tarım toprakları ve yaşanabilir bir dünya için gerekli. Ayrıca meyve sebzelerin, tahılların, baklagillerin bölgeden bölgeye,  türden türe bu besleyicilik değerleri artıyor.

                     Dünya’ da ve ülkemizde, organik ürünlere karşı olan ilgi az da değil. Tarımın geleceği de organik tarımla orantılıdır. Bugün, 130 ülkede 24.1 milyon hektarlık alanda sertifikalı olarak organik üretim yapılıyor. En geniş üretim alanı, 10 milyon hektarla Avustralya’da. AB ülkelerinin, toplam üretim alanı ise 5.6 milyon hektar.

                  Türkiye ve Eskişehir’ de, dünyadaki bu gelişmelerden, payını almalıdır. Gerçi Türkiye’de, organik tarım yapılan alanlar 103.000 hektara ulaştı. 13.000 üretici organik tarımla ilgileniyor. Üretilen ürünün, büyük bölümü ihraç ediliyor. İhracattan sağlanan gelir ise yılda 50 milyon dolara ulaşmıştır.
İlimizde, İl Tarım Müdürlüğü’ de, "organik tarım" için her türlü yardıma hazır. Yeter ki organik tarım için, çiftçilerimiz, elini taşın altına koysun. Ancak Türk çiftçisi, hala organik tarımın bilincinde değildir.          

Nitekim geçmiş yıllarda, Sivrihisar’da uygulamak istediğimiz, "Kültür", "Ürün" ve "Ağaçlandırma" Projeleri içinde, "Organik tarım" da vardı. Bölge çiftçisine toplulaştırma, finans, teknik ve pazarlama gibi, her türlü imkân sağlandığı halde, bölge çiftçisinin, kabul etmemesi sonucu, düşünülen projeler hayata geçirilemedi.
Yine geçmiş yıllarda, Tarım İl Müdürlüğü’nün, "Organik Tarım " ilgili önerileri, Sivrihisar’ da, muhtarlarla yapılan toplantıda, kabul görmedi Oysa. Sivrihisar’ da yetişen, Kepen lahana ve pırasası, Koçaş patlıcanı, Dümrek nohudu, Okçu fasulyesi, İstiklâlbağı mercimeği ve mülk soğanı ve diğer ürünlerin, kendilerine has özellikleri ve damak zevkleri ile organik tarım için her bölgeye nasip olmayan  olanağa da sahiptir

   Türkiye’ de, tüketici organik gıdaların farkına vardır. Pek çok ilde de organik Pazar açıldı. Eskişehir’de Tepebaşı Belediyesi tarafında açılan, "ORGANİK PAZAR" insan, özellikle de çocuklarımızı sağlığı açısından, bir velinimet olduğu bir kez kanıtlandı.

  Eskişehir’ de, açılan organik pazarın, sürekli ve kalıcı olması da Eskişehir’ halkının, pazara göstereceği ilgi ile eşdeğerdir. Ancak bu alandaki çalışmalarda arzu edilen sonuca ulaşamadı.

     Eskişehir’ de doğal kaynakların korunması ve bozulan ekolojik dengenin yeniden tesisi, sürdürülebilir tarım, toprağın yaşatılması, biyolojik çeşitliliğin devamı için Eskişehir’ de "ORGANİK TARIM"  teşvik edilmedir.

         Organik tarımda, yerli tohum önemli bir unsurdur. Ancak “ABD’de organikte de kullanılan tohumların birçoğu hibrid. Türkiye’de de hibrid tohumlar giderek artıyor. Ancak Türkiye organik tarımda yerli tohum kullananlar, çok daha fazla. besin değerinin en önemli etkeni yerel/atalık tohumlar. Küçük çiftçi, tarımı, biyolojik çeşitliliği, atalık tohumları koruyor. Oysa GDO’lu tohum veya hibrid tohumlar, yerli tohum çeşitliliğini yok ediyor.

Ülkemiz ve Eskişehir, yerli tohum açısından küçümsenmeyecek zenginliğe sahiptir.Bu yerli tohumların korunması için, herkese, özellikle de siyasi iktidarlara ciddi görevler düşmektedir.

Ancak 2006 yılında, ataların emaneti olan tohumların satışı ‘standartlara uymuyor’ denilerek yasaklandı. AKP hükümeti, 2006’da çıkarılan 5555 Sayılı Tohumculuk Kanunu ile standardizasyon sorunu yarattığı gerekçesiyle yerel tohumların satışına yasaklama getirdi.

              Yasaya rağmen AKP döneminde çıkarılan yasalar, kanunlarla yok edilme noktasına getirilen yerli tohumlara dönük, Tarım Bakanlığı eliyle 2017’de İzmir Kemalpaşa’da, ‘1. Yerel Tohum Buluşması’ adıyla bir etkinlik gerçekleştirildi.

Ancak Türkiye Cumhuriyeti Tarım Bakanlığı, 2018’den itibaren devreye koyduğu yasayla beraber, yerli tohumla üretim yapan çiftçilere dönük tarım desteklemelerinin yapılmayacağını bildirdi

Yine bakanlık, tarım destekleme kredisi almak isteyen çiftçilerin yalnızca sertifikalı olan ithal hibrit tohumla üretim yaptıklarında desteklerden faydalanabileceğini açıklayarak yerli tohumun yok oluşunu daha da hızlandırdı.

Hülasa yalnız Eskişehir’ de değil, dört mevsimin aynı anda yaşanabildiği bereketli tarım ovaları, mevcut ırmaklarla geniş sulama havzası ve zengin tohum gen haritasıyla dünyanın önemli tarım ülkelerinden biri olan Türkiye’de yanlış tarım politikaları nedeniyle yerli tohum, her geçen yıl yok oluyor.

Eskişehir’de de binlerce yıldır, değişen koşullara uyum sağlayarak günümüze ulaşmayı başarmış, birer genetik hazine. olanYerli/atalık tohumlar  için, Yerli Tohum Bankası kurulmalı ve “Türkiye Tohum Gen Bankası’nda ile de paylaşılmalıdır.

Geleneksel tarım sistemi, binlerce yıldan bu yana nesilden nesile aktarılan tohumlar çiftçi eliyle sürekli geliştirilmiş, bulunduğu yerin iklim ve arazi koşullarına, en iyi uyum sağlayan “yerel çeşitler” elde edilmiştir.

Yerel tohumlar, binlerce yıldır toprakla buluşarak, genlerinde kuraklık, sel, don vb. pek çok doğa olayına karşı ayakta kalmayı başarabilme özelliklerini taşıyarak, “Bilge” sıfatını hak ediyorlar.

Yerel ürünlerin ve tohumların, korunarak gelecek nesillere aktarılması, çocuklarımızın, daha iyi beslenebilmeleri ve bazı yerel geleneklerin devam ettirilmesi bakımından önemlidir. Bu şekilde kültürümüz, sağlığımız, çevremiz ve geleceğimiz de koruma altına alınmış olacaktır.

Yerel tohum, geçmişimiz zenginliğimizdir. Tohumlara sadakat, geleceğe, yaradılışa verebileceğimiz, en güzel karşılıktır. Yerli/atalık tohumlar binlerce yıldır değişen koşullara uyum sağlayarak günümüze ulaşmayı başarmış örnekler olduğundan yaşamın sürdürülebilirliği için birer genetik hazinedir.