Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'nde dünyada ve ülkemizde protesto etmek için yapılan yürüyüşlerde, cinsel, fiziksel, psikolojik ve ekonomik olmak üzere kadına yönelik şiddetin her türlüsü kınandı.

Kadınlar asırladır köleleştirilmiş, sömürülmüş ve hemen her toplumda, romantik hayalleriyle genç kızlık günlerini, çabucak geride bırakmak zorunda bırakılmışlardır. Son aylarda, ülkemizdeki kadın cinayetleri,  kadının ne kadar zor şartlar altında yaşama mücadelesi verdiklerinin de bir göstergesidir.

Kadına yönelik şiddet,  ev içinde ve dışında kadına uygulanan sistematik şiddet davranışlarıdır. Kadına şiddetin ardında, erkeklerin toplumun her alanında görülen egemenlikleri ve kadın ile erkek arasındaki eşitsizlikler yatar.

Uzmanlara göre erkeklerin, kadınlara şiddet uygulamasının  nedeni: güç göstermek, öfke boşaltmak, kadınları kontrol etmek ya da cezalandırmaktır. Ekonomik, fiziksel, psikolojik, cinsel, dijital şiddet biçimlerinin tümü bu amaca yöneliktir. Şiddete maruz kalmak kadının korku, çaresizlik ve güvensizlik içinde yaşamasına neden oluyor.

Şiddet, kadını kontrol etmek, denetlemek, küçük düşürmek, aşağılamak veya cezalandırmak amacıyla kullanılıyorsa “fiziksel şiddet” söz konusudur. Bedene temas ederek,  eşya kullanarak uygulanabilir. Bu da yumruk atmak, tokat atmak, ısırmak, boğmak, tekmelemek, bıçakla yaralamak, kafasına sandalye fırlatmak gibi fiziksel temas içerir.

Turan Teşkilatı Genel Başkanı Sayın Neslihan YÜRÜKSOY, “Biz kadınlar; kadın kadının yurdudur kurdu değil. 2023 yılında her gün onlarca kadının öldürüldüğü Türkiye’de İstanbul sözleşmesinden ayrılmanın üzüntüsü içinde 25 Kasım uluslararası kadına şiddet gününde ölmeye devam ediyoruz. Türkiye genelinde kadınların, yaşamlarının herhangi bir döneminde maruz kaldıkları psikolojik şiddet oranı yüzde 44, ekonomik şiddet oranı yüzde 30, cinsel şiddet oranı ise yüzde 12'dir.” diyerek bir gerçeği kamuoyu ile paylaşmıştı.

 Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'nun verilerine göre ise 2008-2019 yılları arasında toplam 3 bin 185 kadının öldürüldü. Kadınlar koruma kararına rağmen öldürüldü. 2023 yılında toplam 28 kadın koruma kararlarına rağmen öldürüldü.

Aslında kadına yönelik şiddet, dünyada ve ülkemizde,  kadınların büyük çoğunluğunun yaşadıkları ortak sorun olup ülkemiz ve dünyada da kadınların öncelikle kanun önünde eşit haklara sahip olması ve bu hakların hayata geçirilmesi gerekir. Bu eşitlik sağlanmadığı için de kadına yönelik şiddet önlenemiyor. Şiddet ve kadın cinayetleri büyük bir sorun olarak da devam ediyor.  Oysa kadına yönelik şiddet bir insan hakları ihlalidir. 

Kadına yönelik şiddet ister kamusal alanda, ister özel yaşamda meydana gelsin, kadının fiziksel, ruhsal, sosyal, cinsel ve ekonomik açıdan, zarar görmesine, acı çekmesine, onurunun zedelenmesine, kadının özgüvenini yitirmesine ve kadınlara karşı ayrımcılığın sürmesine, yol açan bir eylemdir.

Toplumda, aile içi şiddet sorunu çözümlenmedikçe, kadın erkek eşitliğinin sağlanması, kadınlar açısından süregelen özel ve kamusal alanlar arasındaki uçurumun kapatılması mümkün olamayacaktır. Kadınların, karar verici konumlarda yeterli sayıda temsil edilememeleri, mağdurun korunması ve şiddetin önlenmesi için kalıcı çözümlerin getirilmesini engellemektedir.

Dünya Sağlık Örgütü’ ne göre, kadına yönelik şiddet, cinsiyete dayanan, kadını inciten, ona zarar veren, fiziksel, cinsel, ruhsal hasarla sonuçlanma olasılığı bulunan, toplum içerisinde, ya da özel yaşamında, ona baskı uygulanması ve özgürlüklerinin keyfi olarak kısıtlanmasına neden olan her türlü davranıştır.   

Kadına yönelik şiddet, tarih boyunca var olduğu halde, şiddet olarak algılanamamıştı. İnsan haklarından, kadınların eşit olarak yararlanması ve yasalarda, yaşamda var olan ayrımcılıkların kaldırılması amacıyla, 1979 yılında kabul edilen (CEDAW) Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’nde, yaşamın her alandaki kadın sorunu ele alındı. Ancak  “kadına yönelik şiddet” konusuna yer verilmemişti.

Birleşmiş Milletler (BM), 25 Kasım'ı Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü olarak belirledi. Amaç, kadınların maruz kaldığı şiddet ve sorunun boyutları ve doğasının çoğu zaman gizlendiği gerçeği konusunda farkındalık yaratmak.

Türkiye'de de kadına yönelik şiddet sık yaşanan bir durumdur. Araştırmalara göre kadınların %52 ile %66'sı sözel şiddete, %15 ile %65'i fiziksel şiddete, %24 ile %55'i psikolojik şiddete, %13,5 ile %19,3'ü ekonomik şiddete, %6,3 ile %15'i cinsel şiddete maruz kalmaktadır.

Bugünkü mevzuata göre şiddet mağduru veya şiddete uğrama riski olan kadınlar,  bulundukları il veya ilçenin Aile Mahkemesi hâkimliğine giderek, şiddeti önlemeye yönelik tedbirleri ve koruyucu tedbirlerin alınmasını isteyebilirler. Aile Mahkemesi'nin bulunmadığı yerlerde, Asliye Hukuk Mahkemesi hâkimine başvuruda bulunulabilirler.

Kadına karşı şiddet eylemlerinin önüne geçebilmek için toplumsal düzeyde hareket edilmesi gerekmektedir. Devlet bu konuda gerekli önlemler yanında, 6284 sayılı mevzuatta gerekli düzenlemeleri yaparak ve uygulamadaki eksiklikleri tamamlayarak, şiddet uygulayana karşı caydırıcı önlemler almalıdır.

Kadınların bir gün değil yılın her gününde değerli olduğunun unutulmaması ve her türlü sorunlarının da çözülmesi gerekir. Çünkü kadınlar toplumun yapısını güçlendiren, şekillendiren, aile birliğinin en önemli unsuru ve toplumun temel taşı ve gerçek mimarlarıdır.