Çevremizde, hava, toprak, ağaç, çiçek, gibi unsurlar doğayı oluşturmaktadır. İnsanların ve canlıların hayatını devam ettirebilmesi için doğaya muhtaçtır. Tüm canlıların yaşaması için gerekli koşullar doğada sağlanır. İnsanlar ve tüm canlılar için hayati önem taşır.

Doğa, tüm canlıları kucaklar ve ihtiyacı olan her şeyi canlılara verir. Buna karşılık insanlara düşen en büyük görev de doğayı korumak ve gelecek nesillere problemsiz aktarmaktır.

Şehirlerin ve yerleşim alanlarının sürdürülebilirliği, tarım arazilerinin ve ormanlık bölgelerin koruma altına alınması gibi pek çok farklı uygulama sayesinde yaşam mümkün olurken, gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya da bırakılacaktır.

 Ayrıca ülkemizde giderek artan doğa tahribatlarının sonucunda yaşanan biyolojik çeşitlilikteki kayıplar, hava, su, toprak gibi ortamların kirlenmesi, çölleşme ve iklim değişikliği gibi sorunlar çok uzun yıllardır ekolojik kriz olarak adlandırılmaktadır.

 Ekolojik kriz nedeniyle, ekosistem öğelerinin, yapısının, fotosentez, süksesyon, besin zinciri, enerji değişim/dönüşümü, su ve madde döngüleri gibi süreçlerin zarar görmesi yaşamı zorlaştırırken, gelecek nesillerimizi de zor durumda bırakacaktır.

Ülkemizin ormanlar, ovalar, tarım alanları, yaylalar, denizler, dereler ve yaban hayatı, tehdit altında ve bu alanlar maden, sahaları, HES'ler, kirli sanayi, çiftlik balıkçılığı, yol açımı, madenlerin çıkarılması esnasında ve sondajlarla tahrip ediliyor. 

Ülkemizde, her yerde doğa tahribi ve kirlilik sınır tanımıyor. Bugün elde edilecek rant için, o ranttan çok daha değerli doğal yaşam feda ediliyor.  Devir aldığımız doğal ortamı  gelecek nesillere bozulmamış şekilde devir etmemiz artık olanaksız hale gelirken  gelecek nesillere yapılacak en büyük yanlışlıktır.

 Eskişehir’ de doğa tahribinden nasibini alıyor. Doğa ve tarım alanları çeşitli nedenlerle yok ediliyor. Bugünde altın madeni nedeniyle Orta Sakarya Havzası’nda ve Sakarya Nehri’ne sadece 4 km uzaklıkta, verimli toprağı ile İç Anadolu’nun Çukurovası olarak anılan, dört mevsim narenciye dahil çok çeşitli sebzenin, meyvenin yetiştiği bir bölge yok edilmek isteniyor.

 Oysa verimli topraklara sahip bölge, ülkenin narenciye ve sebze ihtiyacının yüzde 20 sini karşılamaktadır. Yılda en az 2 ila 4 kez ürün alınabilmektedir. Ülkemizde Iğdır’la birlikte mikroklima özelliği olan iki bölgeden biridir. 

Proje sahasında 28 endemik bitki türü, 61 omurgalı tür ve 128 kuş türü bulunmaktadır. Proje sahası birinci arkeolojik sit alanına 220 m mesafededir. Proje sahasını yüzde 65’i ormanlık arazidir.

 Tepebaşı İlçesi Atalan Mahallesi ve Mihalgazi İlçesi Alpagut Mahallesi mevkiinde, Cengiz Holding’in şirketi, siyanürlü altın ve gümüş madeni açmak için harekete geçmiş yerel seçim öncesi ÇED olarak bilinen Çevresel Etki Değerlendirme başvurusunu geri çekmişti.

Başvuruyu tekrar gündeme alan şirket, 1 Temmuz 2024’te, ÇED başvuru dosyasını Eskişehir Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Müdürlüğüne teslim etti. Teslim ettikten 5 gün gibi kısa bir sürede başvuru uygun bulundu ve Bakanlığın sisteminden duyurulmuş ve Halkın Bilgilendirme Toplantısı 15 Ağustos 2024’te olacağı ilan edilmişti.

 Eskişehir’in Mihalgazi ilçesine bağlı Alpagut ile Tepebaşı ilçesinin Atalan mahallerinde Cengiz Holding tarafından kurulmak istenen altın-gümüş madeni için ÇED raporu bilgilendirme toplantısı Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürü Hikmet Çelik’in organizesinde gerçekleştirilen toplantı geniş bir katılıma sahne oldu.

ÇED dosyasına göre, Cengiz Holding bu çevre katliamı için 4,5 milyar TL harcayarak 713 hektarlık yani 941 futbol sahası büyüklüğünde alanda, 180 milyon ton kazı yaparak, patlatmalı madeni çıkartacaktır.

 Proje gerçekleşirse, Anadolu’nun asıl hazineleri olan endemik bitki türleri yok olacak, bölgede yaşayan hayvanlar yaşam alanlarını kaybedecek, ekosistemde onarılmaz hasar alacaktır. Sakarya Nehri’ni de besleyen yer altı sularına siyanür karışarak, bölgede yaşama zarar verecektir.

Nitekim WHO (Dünya Sağlık örgütü)’nun, ağır metallerin, yeraltı sularına geçmesi halinde, 50 kilometre uzağa gidebildiklerini tespit etmiştir. Siyanür sayesinde, ayrışan ağır metaller, yer altı sularına geçmesi halinde, Sarıcakaya vadisi yaşam büyük zarar görecektir.

Ayrıca Ankara 13. İdare Mahkemesindeki, duruşma sonrası konuşan Avukat Sayın İsmail Hakkı Atal, "Gelinen nokta itibariyle neredeyse her köye 4 maden ruhsatı düşüyor. Erkeklerde 12 kat, kadınlarda ise 7.8 oranında kanser vakaları arttı” ifadeleri ile tehlikenin boyutlarını kamuoyu ile paylaştı.      

Eskişehir Çevre Derneği, Alpagut-Atalan da madene hayır Platformu ve Eskişehir Kıymetlidir Platformlarının. ” Bizler, bu topraklarda yaratılan yıkımın mağdurları; ormanları, dereleri, yaşam alanları bu şirketlerin anormal kar hırsı uğruna gasp edilen bu toprakların asıl sahipleri olarak Alpagut-Atalan’da doğanın ve yaşamın talanına izin vermeyeceğiz! ” hedeflerine,   sahip çıkmalı ve destek vermelidir.
Ülkemizde, madencilikte yaşananlar torunlarımızın emaneti olan ormanlarımızın yanında meralarımız, tarım alanlarımız ve akarsularımız ve insanlarımız için de ciddi tehlike yaratırken,   doğa da tahrip ediliyor. Siyanürle toprakların, suların, havanın zehirlenmesi de cabasıdır    

 TEMA’ nın belirttiği gibi Türkiye'nin biyolojik çeşitliliğini, doğal varlıklarını ve insan sağlığını korumak için… Bilimsel veriler ışığında planlanan ve şeffaf bir şekilde yürütülen bir maden politikasına ihtiyacımız var. Doğal alanlarımızı, tarımsal üretimimizi ve kültürel mirasımızı koruyarak gelecek nesillere yaşanabilir bir ülke bırakmalıyız.