Özgün insan, ancak özgürleştirici şartların bulunmasıyla varlık kazanabilir. Bu bağlamda özgürlük, bir aşkınlık eylemiyle bitişir. ‘Aşkınlık eylemi, derin, insani bir proje olup, bitip tükenmeyen mükemmelleşme çabaları içinde, insanın kendine mal edilmiş kabuk ve kırıntılardan uzaklaşarak, benliğini, kendisini hakikatte bulunduğu gerçek üzerine keşfe koyuluşudur. Sürekli kendini aşma yolunda, en özgür, ‘bütünüyle kendi doluluğunda’ ve özgün insan oluncaya değin her vadiyi ve her zirveyi geride bırakmadır…’
Eğer sizden sokakları süpürmeniz istenirse, Michelangelo’nun resim yaptığı, Beethoven’in beste yaptığı veya Shakespeare’in şiir yazdığı gibi süpürün. O kadar güzel süpürün ki gökteki ve yerdeki herkes durup ‘Burada işini çok iyi yapan, dünyanın en iyi çöpçüsü yaşıyormuş,’ desin.
Gönül rahatlığı ve adaletin bir olduğu yerde en gözde sebeplerden biridir var olanı güzelleştirme arzusu. Var olanı güzelleştirmeye ve korumaya çalışan her bir varlık için birer adalet simgesi oluşur tam da varlığın önünde. Yer ve göğün bereketiyle güzelleştirilen her bir zerre bana bir gücü anımsatır. Bu varlıklar bana yeryüzünü anımsatır. Onların varoluşu güç veriyor. Varlıklara bir fırsat veriyor. Onlara bir yaşam sunuyor. Çabalarıyla bu dünya da onlar için çabalıyor. Bir sabrın timsali. Hakkın önünde diz çöken bu varlıklar onlar için susuyor. De ki onlar azalır. Başka şeyler konuşur. Onlar azalırsa. Yer ve gök bir olur. Bu dünya konuşur. Onlar azaldıkça adalet bir olur. Hakikat serilir uzunca bir köprüyle. Hakikat serpilir. Bir emek yükselir, bin hile alçalır.
GÜNÜN SÖZÜ:
Yâ muhavvilel havli vel-ahvâl
Havvil hâlenâ ilâ ahsenîl hâl.