TMMOB Jeoloji Mühendisleri Eskişehir Şubesi,17 Ağustos 1999 Marmara depreminde Eskişehir'de yıkılan Tarhan Apartmanı'nın 33 kişiye mezar olduğunu hatırlatarak, yaşamını kaybedenleri saygıyla andı.
Ayrıca Türkiye'de yaşanan depremler sonrasında gerekli tedbirlerin alınmadığını belirten Jeoloji Mühendisleri Odası Eskişehir Şubesi, "Son yıllarda yaşanan depremler ülkemiz yerleşimlerindeki jeolojik, yapısal, ekolojik, sosyal, kültürel ve yönetsel kırılganlıkların yüksek olduğunu göstermiş, bu gibi doğa olayları meydana geldiklerinde hızla birer afete dönüşmüştür." sözleriyle depreme karşı dikkatli olunması gerektiğinin de altını çizdi.
Geçmiş yıllarda, Kocaeli Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi ve Kocaeli Yer ve Uzay Bilimleri Araştırma Merkezi Müdürü Sayım Prof. Dr. BARIŞ,” Doğasıyla, İnegöl, Burs, daha önce büyük depremlere maruz kalmış, ilerde de bu depremlere maruz kalacaksınız. Gemlik-İznik fay hattı kırılırsa, İnegöl'de 7.6 büyüklüğünde bir deprem, Eskişehir fay hattında bir kırılma olursa, 7.4 büyüklüğünde bir deprem olacak” dedi.
Yıllardır Anadolu Üniversitesi, Uydu ve Uzay Bilimleri Enstitüsü Müdürü, Sayın Prof. Dr. Can AYDAY da Eskişehir’in, deprem tehdidi altında olduğunun sürekli hatırlatıyor ve ilgilileri de uyarıyor. Aksi halde bir depremde, Eskişehir’in, hasar görebileceğinin söylüyor ama arzu edilen tedbirler bir türlü hayata geçirilmiyor.
Siyasi iktidarlar ve kurum/kuruluşlar, yıllardır, ülkemizde, depremler sonrası büyük can ve mal kaybı olmasına rağmen, beklenen tedbirleri almadı. Bilim adamlarının uyarılarını da göz ardı ettiler.
Nitekim ABD’deki Purdue Üniversitesi’nin, en önemli deprem profesörlerinden Sayın Mete Sözen, “Bundan 3 yıl önce Japon, ABD’li ve Türk uzmanlarla onarım raporu hazırlayıp Başbakan’a sunduk. Bir şey yapmadı. MGK’ya götürdük sonuç alamadık. Bu ülkede kimse hiçbir şey yapmıyor!” diyerek bir gerçeği ortaya koydu.
Türkiye 1999 depreminden sonra, çok büyük bir atılım yaptı. Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde en modern gereçlerle donanmış deprem dinleme istasyonları, Küresel Konum Belirleme Sistemi (GPS)ve California’da bile bulunmayan Erken Uyarı Sistemi ağını kurdu.
Amerikan, İngiliz ve Japon bilim adamlarının hemen hepsi, deprem araştırmaları konusunda, Türkiye’yi örnek gösterdi. Depremle ilgili pek çok panel, konferans, sempozyum ve toplantılar yapıldı. Pek çokta öneri getirildi. Ancak depremlerle ilgili tedbirler, özellikle de binaların yapımında ve kentsel dönüşüm alanlarında aynı duyarlılık gösterilmedi.
Öte yandan Anadolu Üniversitesi Uydu ve Uzay Bilimleri Araştırma Enstitüsü Müdürü Sayın Prof. Dr. Can AYDAY’ın, “….Eskişehir'in kent merkezi değil, ilçeleri de tehlike altında ” sözleri, dikkate alınır mı bilinmez ama kırsal kesimde durum, kent merkezinden farklı değildir..
Eskişehir’ de, deprem gerçeği yıllardır masaya yatırıldı ve deprem konusunda çalışan uzmanlar sürekli bir araya geldi ve Eskişehir’de, 1998 yılından önce yapılan binaların güçlendirilmesi gerektiği de hep söylendi.
Ayrıca kentte depremle ilgili pek çok panel, konferans, sempozyum ve toplantılar yapıldı. Pek çokta öneri getirildi. Ancak gelinen nokta ortadadır. Maalesef uzmanlarca, yıllardır gündeme getirilen ve depremde, insan yaşamı için de olmazsa şartı olan “SAĞLAM ZEMİN ÜZERİNDE OTURMAK” ve “SAĞLAM BİNADA OTURMAK” gibi iki basit kural bile kentte göz ardı edilmektedir.
Oysa bu iki unsur, birbirini tamamladığında, Japonlar ve diğer ülkeler gibi, ya da depremle yaşamaya mecbur olan, ancak söz konusu iki basit kuralı ve şartı yerine getiren, toplumlar gibi, Türk toplumu da bu iki kuralı hayata geçirse, evlerinde daha rahat oturacak can ve mal kaybı da olmayacaktır.
Nitekim bu iki unsura dikkat edilmediğinden merkez üssü Kahramanmaraş'ın Pazarcık ve Elbistan ilçelerinde meydana gelen 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremler, resmi rakamlara göre en az 53 bin kişinin ölümüne 100 binden fazla kişinin yaralanmasına yol açmıştır.
Eskişehir’de, 17 Ağustos Depremi’nden sonra, alınacak tedbirler, yeni yerleşme alanları, altyapı ve kentsel dönüşümle gibi alanlarda, görüş ve öneriler gündeme geldi. Ancak büyük bir bölümü gerçekleştirilemediği gibi gerçekleştirilenlerde ortadan kaldırıldı.Nitekim Eskişehir’de, 17 Ağustos Marmara Depremi sonrası Zincirlikuyu Mahallesinde gerçekleştirilen 62500 m2 çadır kent belediye, Mamuca’da gerçekleştirilen 55500 m2 çadır kent TOKİ tarafından binalar yapılarak ve Şahin Tepesi’ndeki çadır kent sahası da, Alp Yapı Kooperatifine tahsis edilerek ortadan kaldırılmıştır.
Oysa deprem, ihmale gelmez. Çünkü Eskişehir’ de, mal ve can kaybına neden olan, Gölcük-Adapazarı merkezli 7. 4 şiddetli depremde, Eskişehir’de, 490 bina ve 49 işyeri hasar gördü. İki bina biri depremde, diğeri ise kendiliğinden çöktü. 4 adet ağır hasarlı bina da sonradan yıkıldı. 32 vatandaşımız da hayatını kaybetti.
Eskişehir’ de depremle ilgili önlemler, ilçelerde de alınmalı, kentsel dönüşüm ilçelerde dahil edilerek bir an önce hayata geçirilmelidir.
Anadolu Üniversitesi (AÜ) Uydu ve Uzay Bilimleri Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Can Ayday, hazırladıkları istatistiklere göre, 2030 yılına kadar, 6.4 büyüklüğünde deprem beklediklerini, Eskişehir'de, zemin etüt çalışmaları, baz alınarak inşaatların yapılmasının, hayati öneme sahip olduğunu sürekli gündemde tutuyor. Ancak kentte bu öneri yeteri kadar dikkate alınmıyor.
Eskişehir merkezde, tespit edilmeyen, onlarca hasarlı bina var. Bu binalarda gereken tedbirler alınmaz ise, olası bir depremde, büyük mal ve can kaybına neden olabilir. Bu nedenle de Vilayet, Anakent, Tepebaşı, Odunpazarı, İlçe, belde belediyeleri, bilim adamlarımız ve halkımız, depremle ilgili tedbirleri, bir an önce almalı, Eskişehir merkez ve ilçelerde kentsel dönüşümler vakit kaybedilmeden gerçekleştirilmelidir. Söz konusu olan can ve mal kaybıdır.