Geçen hafta, kırsal kesimde çiftçilerimizle sohbet etme fırsatı bulduk. çiftçilerimizin, zor durumda olması karşısında da  Eskişehir’de, TÜYAP tarafından bu sene 4’üncü düzenlenen “Eskişehir Tarım, Hayvancılık ve Teknoloji Fuarı”nın açılışına da Eskişehirli çiftçilerin  mısır alım fiyatları, başta olmak üzere yüksek girdi fiyatlarını ıslıklar ve alkışlarla protestosunu hatırladık.

Kırsal kesimde tanık olduğumuz sorunlar ve çiftçilerin, protestosu ilgililer tarafından dikkate alınır mı bilinmez ama ülkemizde ve Eskişehir’ de her geçen gün artan fide, tohum, ilaç, gübre ve mazot fiyatları üreticiyi zorluyor.

Oysa Eskişehir, Cumhuriyetin ilk yılarında, tarım sektöründe ciddi atılımlar yaptı. Özelikle de Türk tarımının duayeni, Rahmetli Ali Numan KIRAÇ, Eskişehir’de Türk tarımının gelişmesi için, eleman yetiştirme, yeni metotlar ve ürünler geliştirme çalışmalarını, ömrü boyunca sürdürmüş, Türk tarımında, kullanılan pek çok yeni tür tohumu geliştirmiştir.

Cumhuriyet'in ilk Tarımsal Araştırma Enstitüsü, 1925 yılında Eskişehir'de kuruldu. “Eskişehir, tarım kültürünün mayalandığı ve şekillendiği bir şehirdir. Tarımsal tarihimizin unutulmaz siması, Rahmetli Ali Numan Kıraç, tarımda, emeği bilimle buluşturma hareketine, Eskişehir'den başlamıştır.

Ayrıca Eskişehir, Türkiye'nin, önemli tarım merkezlerinden biridir. Özellikle tahıl üretiminde önemli paylara sahip olan ilimiz, şeker pancarı ve yağlık ayçiçeği gibi bitkilerin üretiminde de önemli yer teşkil etmektedir. İlimizin, iklim ve topoğrafik özellikleri bakımından hububat üretimi ağırlık kazanmıştır.       

Eskişehir, 1.365.248 ha. Yüzölçümünde, 582.500 ha alan, yani ili yüzölçümünün %42.7’si, tarım arazisidir.  Eskişehir’de sulanabilir tarım arazisi,  350133 ha.(%59.64), sulanan arazi  83135 ha (%14.2) sulanamayan arazi ise, 226102  ha (40.46) dır.

Eskişehir’de, ekim yapılan arazilerin, büyük bir bölümünün, kuru arazi olması nedeniyle sahip olunan arazinin tümüne her yıl ekim yapılamamaktadır

Mevcut tarım alanlarında gerektiği şekilde kullanılmamaktadır. Çiftçiler, hala babadan kalma tarım yöntemleri ile ürün elde etme gayret ve çabası içindedir. Dünyadaki tarımla ilgili gelişmeleri takip etmediği gibi, kendisine önerilen ve tanınan imkanları da yeteri kadar kabul etmemektedir.

Ayrıca Türk çiftçisi, düşüncede saplandıkları kalıplaşmadan çok zor kurtuluyor. Oysa düşüncenin, insan yaşamında, hemen uygulanarak sonuç vermesi beklenemez. Düşünülen proje/projelerin, hayata geçirilebilmesi için zaman, sabır, emek, gayret ve çaba ister.

 Öte yandan, Eskişehir tarım arazisi açısından olduğu kadar, yeterli altyapıya da sahiptir Ziraat fakültesi, İl Tarım Müdürlüğü birimleri ve Anadolu Tarım Araştırma Enstitüsü Eskişehir tarımı için, ciddi imkânlardır.

Eskişehir çiftçisi, ulusal ve global pazarlarda söz sahibi olmak istiyorsa, istiyor. Mutlaka tarımla ilgili dünyadaki gelişmeleri, yakından takip etmek, ildeki imkanlardan da  istifade etmek ve uygulamaya da almak ve organik tarıma da önem vermek zorundadır.

Organik tarım, insan sağlığına ve çevreye zarar vermeyen ve üretimde kimyasal girdi kullanılmadan, üretimden tüketime kadar her aşaması kontrollü ve sertifikalı tarımsal üretim biçimidir. Doğal dengeyi koruyarak hava ve su gibi yaşamsal kaynakların ve doğal hayatın korunmasını amaçlayan üretim yöntemidir.

Organik tarımda, ürün yetiştirilmesi, toplanması, hasat, kesim, işleme, tasnif, ambalajlama, etiketleme, muhafaza, depolama, taşıma ile ürünün tüketiciye ulaşmasına kadar olan diğer tüm işlemlerde, kimyasal madde veya tarım ilacı kullanılmamaktadır

Çiftçiler ve aileleri, tarım ilaçlarına daha sık maruz kaldıkları için, organik tarım, öncelikle çiftçi ve ailesinin, genel olarak toplumun sağlığını korur ve iyileştirir. Organik tarım yaygınlaştıkça, tedavisi çok pahalı olan hastalıklara yakalanma oranları da azalacak ve ekonomi de dolaylı yoldan olumlu etkilenecektir.

 30.4.2005 tarih ve 25801 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Doğrudan Gelir Desteği Ödemesi Yapılmasına ilişkin tebliğ ile organik üretim yapan üreticilere doğrudan gelir desteğine ilave olarak ek destek ödemesi yapılmaktadır.

Organik tarımın yaygınlaştırılması için, ülkemizde, öncelikle illerde yöresel ürünler tespit edilmeli, bu ürünler için planlar yapılmalı üretici yönlendirilmeli ve bu konularda üreticiden tüketiciye eğitim verilmelidir.

 Dünyada organik gıda ve içecek pazarı son 16 yılda pazarın 4 katından fazla büyürken Türkiye’de, son 14 yılda 8’e katlandı. Organik tarım yapılan ürün sayısı 225’e çıktı. Türkiye’de, çiftçi sayısı azalırken, organik tarım yapan çiftçi sayısı 12,4 binden 69 bine tırmandı.

Geçmiş yıllarda, Tarım İl Müdürlüğü’nün, “Organik Tarım" yapma isteği de, muhtarlarla yapılan toplantıda, kabul görmedi. Bu tablo gösteriyor ki, Türk çiftçisi, elini da taşın altına koymak istemiyor.

Hal böyle olunca da, Türk tarımı, her geçen gün kan kaybediyor. Elbette bugün tarımın içine düştüğü girdapta, siyasi otoritenin sorumluluğu vardır ama tarımdaki olumsuz tablodaçiftçilerimizin ve  tarımla ilgili STK’ ların da  payı büyüktür..

Eskişehir tarım sektöründe, özellikle de yerli ürünlerinde, ulusal ve global pazarda söz sahibi olabilmesi, refah ve hayat standardını yükseltebilmesi için, tarımın, sanayinin motoru olması, özellikle de “ORGANİK TARIM” ın, hayata geçirilmesi şarttır.

Ayrıca Eskişehir’e, has ürünler için, Türk Patent ve Marka Kurumu'na (TÜRKPATENT) başvuru da bulunarak, coğrafi işaret tescili alınmalıdır. Çünkü Eskişehir il sınırlarından yetişen, yerli tohumlar, binlerce yıldır değişen koşullara uyum sağlayarak, günümüze ulaşmayı başarmış, örnekler olduğundan, yaşamın sürdürülebilirliği için de genetik hazine olup,çocuk ve torunlarımızın da bize emanetidir.

Türk Halkı çiftçidir.  Türk çiftçisinin sorunları çözülerek, iktisadi tedbirlerle hayat seviyesi, en yüksek seviyeye çıkarmalıyız. Çünkü çiftçisi güçlü bir toplumun geleceği de güçlü olur.

Büyük Önder Mustafa Kemal ATATÜRK “Milli ekonominin temeli tarımdır. Bunun içindir ki tarımda kalkınmaya büyük önem vermekteyiz. Köylere kadar yayılacak programlı ve pratik çalışmalar bu amaca yayılmayı kolaylaştıracaktır” demişti.