Ramazan’da orucu, teravihi, mukabelesi, iftarı, sahuru, Kadir Gecesi, zekât ve fıtır sadakaları ve de diğer ibadetleriyle; mübarek bir Ramazanı daha geride bırakmış; yine, mübarek Ramazan bayramına ulaşmış bulunmaktayız. Bizlere bu günleri bahşeden, yüce Rabbimize hamd-û senalar olsun.
Milli ve dini bayramlar; toplumların fertlerinin, birbirlerine sevgi ve saygı ile yaklaşma, yardımlaşma, birbirlerinin gönlünü alma ve yakınlaşma, mutluluk ve sevgi dolu yaşama günleridir.
Müslümanların, iki büyük bayramından biri de, Ramazan ayında tutulan bir aylık orucun bitiminde, Şevval ayının ilk üç günü, Ramazan Bayramıdır. O gün fıtır sadakası verilmesinden dolayı, "Fıtır bayramı" veya “Şeker Bayramı” adı da verilmektedir. Ramazan Bayramı 3 gün devam eder..
Ramazan bayramı, bir aylık oruçtan sonra, yeme-içmenin ve her türlü helal nimetten yararlanmanın, mubah olduğu bir bayramdır. Müslümanların, birbirlerini ziyaret ettikleri, tebrikleştikleri, hediyeleştikleri; fakirlerin ve kimsesizlerin sadaka verilerek sevindirildiği, İslâmî kardeşliğin, toplumun her kesiminde, canlı olarak yaşandığı; sevinç günleridir.
Müslümanlar, Ramazan da oruçlarını tuttu, fitre ve zekâtlarını verdi ve diğer kulluk vazifelerini yerine getirdi. Fakirlere yardımda bulundu, Allah’ın rızası doğrultusunda, hareket etmek içinde gayret gösterdi.
Ramazan’ın, başlangıcı, rahmet, ortası bağışlanma, sonu ise cehennem azabından kurtuluş demektir. "Arınan ve Rabbinin adını anıp, namaz kılan kimse, mutlaka kurtuluşa erer" (Ala Suresi, [87:14]) ayeti fehvasınca müminler, Ramazan Bayramı sabaha günahlardan arınmış insanlar olarak girerler.
Bayramlar sevinç günleridir. Bu sevinci diğer insanlarla paylaşmalıyız. Zira sevinç paylaştıkça çoğalır. Oturup ziyaret edilmeyi beklemek yerine, ailemizden başlayarak, akrabalarımızı, komşularımızı ve tanıdıklarımızı ziyaret etmeliyiz. Çocuklarımızı hediyelerle sevindirmeliyiz.
Ramazan Bayramında, tanıdık kişi/ kişilere de ulaşıp dostluk ve akrabalık bağlarını kuvvetlendirmeliyiz. Huzurevlerinde ve başka kurumlarda bulunan insanları ve hastaları, ziyaret ederek, hâl ve hatırlarını sormalı, mümkünse hediyeler verilmelidir.
İslam dininde kimseye darılmamak, dargınlık olduysa da 3 günden fazla sürdürmemek gerekir. O nedenle de bayrama kadar süren bir dargınlık olduysa, daha fazla gecikmeden barışılmalıdır. Zaten bayramlar dargınlıkları ortadan kalktığı, küslerin barıştığı sevgi ve saygının doruk noktasına ulaştığı günledir.
Nitekim Hadis-i şeriflerde, “Din kardeşiyle, üç günden çok küs durmak caiz değildir. Üç gün sonra, onunla karşılaşırsa, ona selam verip hatırını sormalıdır. O kimse selamını alırsa, birlikte sevaba ortak olurlar. Eğer selamını almazsa günaha girer. Selam veren kimse de küs durma mesuliyetinden kurtulmuş olur.” buyrulmuştur.[Ebu Davud]
Bayramlar neşe, sevinç günleridir. Ama bunun yanında bayramlar Allah'ı anma ve O’na karşı şükür hisleriyle dolup taşma günleridir. Nitekim Efendimiz (sas), kurban bayramında Abdullah bin Hüzafe'yi Mina'da hacılar arasında dolaşarak, "Bu günler yeme-içme ve Allah'ı anma günleridir." diye ilan etmekle görevlendirmiştir.
Akraba ve komşularla, tanıdık tanımadık herkesle tebrikleşmek; hastanelerde ve evlerde yatan hastaları, ziyaret etmek, şifa dileklerimizi sunulmalı, yetimlerin başını okşanmalı, çocuklara hediyeler verilerek sevindirilmelidir.
Bayramlar, sosyal dayanışma ve barış şuurunun, fertlere kuvvetle hâkim olduğu günlerdir. Dargınların kucaklaşması, aralarında kin, nefret bulunan aile ve şahısların, düşmanlık ve husumet duygularının sevgiye dönüşmesine, küçüklerin büyüklere saygı, büyüklerin, küçüklere sevgi göstermesine, verilecek küçük hediyelerle, çocukların sevindirilmesine, hısım ve akrabanın, bir kere daha yeniden kaynaşmasına vesile olurlar.
İslamiyet’de, Allah’a ibadetten sonra, anne ve babaya saygı ve iyilik emredilmiş, onlara karşı, “öf” bile demek yasaklanmıştır. Bayramlarda, onları ziyaret etmek ellerini öpmek, hayır dualarını almak gerekir. Bayramlarda, akraba ve komşularla tebrikleşerek, karşılıklı sevgi duyguları hissettirilmeli, karşılaştığımız herkesle selamlaşarak tebrikleşmelidir.
Ramazan Bayramı, aynı dinin ikliminde, bizleri birleştiren, yürekleri bütünleştiren, kardeşliği pekiştiren, kırgınlıkları ortadan kaldıran, ilahi armağanlardır. Bayramlar, inancı, ibadeti, tarihi ve kültürü, bir sevinç atmosferinde, buluşturan, müstesna zaman dilimleridir.
Bayramlar, insanlar arasındaki toplumsal dayanışmanın arttığı, sevgi bağlarının güçlendiği, dargınların barıştığı, yaşlıların, hastaların, kimsesizlerin ziyaret edildiği, kardeşlik ruhunun canlandığı birlikte yeme-içme, paylaşma ve ikramların olduğu, neşe, sevinç, eğlence dolu, huzurlu ve mutlu günlerdir.
Dini bayramlarda, geçmiş yıllardaki anıları da hatırlarız. Bayrama öncesinden bayram hazırlıkları yapılırdı, başka kentlerden gelecek aile yakınları özlemle beklenirdi. Bayram temizliği yapılır, Bayram günlerinde sadece bayramlaşma yapılırdı.
Bayram sabahı erkenden kalkılır, en güzel elbiseler giyinir, erkekler camiye giderdi. Bayram namazından sonra toplu bayramlaşmalar olurdu. Bayram namazından sonra köy odalarında, her evden gelen yemekler topluca yenirdi. Daha sonra da evlere ziyaret edilerek insanlar birbirleriyle bayramlaşırlardı.
Ayrıca bayramlar, milli ve dini duyguların, inançların, örf ve adetlerin, bir toplumda, millet olma şuurunun, kuvvetlendiği, manevi duyguların yoğun olarak yaşandığı, insanlarımız arasındaki birlik ve kardeşlik duyguların pekiştiği, yardımlaşma ve dayanışma bağlarının güçlendiği, dargınlık ve kırgınlıkların yerini barış ve muhabbete bıraktığı çok müstesna günlerdir.
Ne mutlu! Ramazan Bayramına ulaşarak, bu duyguları yaşayanlara ve yaşatanlara.