Milli Eğitim Bakanlığı’nın, belediyelere gönderdiği “kreş adı altında açılan yerlerin” uyarılması ve yenisinin açılmaması ile ilgili resmi yazı, AKP ile CHP yöneticileri arasında sert atışmalara neden oldu.
Bu gelişme üzerine CHP Lideri Sayın Özgür Özel, AK Parti döneminde bir tane kreş açılmadığına dikkat çekip, "Cumhuriyet Halk Partili belediyeler şu anda 653 olan kreş sayısını en kısa zamanda, birkaç ay içinde, 1000'e çıkaracaklar. Milletimize müjdeler olsun" dedi.
Ülkemizde, eğitim de başarı bekleniyorsa tüm eğitim kurum/kuruluşları siyaset üstü tutulmalıdır. Çünkü ülkemiz, eğitim-öğretim çalışmalarında, mutlaka başarılı olmak zorundadır. Çağımızda, sanayi toplumu yerini enformasyon çağına ve bilgi toplumuna bıraktı.
Yine çağımızda, bilgi toplumunun temel özelliği, bilim evrenini anlayan, yorumlayan, kullanan ve üreten, bilim dünyasının, bilgi beceri, tutum ve alışkanlıklarını davranışa dönüştüren; problem çözmede, bilimsel süreçleri kullanan bireylerin meydana gelmiş olması gerekir.
Ayrıca dünyada bireylerin yetiştirilmesinde, en önemli dönemin, insan yaşamındaki 0-6 yaş arasında olduğunu, hem bilim adamları, hem de çağdaş eğitim kabul etmiştir. Bu alandaki çeşitli uygulamalar göstermiştir ki çocuğun öğrenmesinin en yoğun olduğu, özellikle de temel alışkanlıklarının, zihinsel yeteneklerinin geliştiği ve biçimlendiği herkes tarafında kabul görmüştür.
Atalarımız, asırlar önce “İNSAN YEDİSİNDE NE İSE YETMİŞİNDE ODUR” ve" Ağaç yaşken eğilir" atasözleri, bir kişinin davranışlarının ve alışkanlıklarının, genellikle çocukluk ve gençlik döneminde kazanıldığını ve bu dönemde öğrenilenlerin kişinin karakterini ve davranışlarını şekillendirdiğini ifade ederler.
Okul Önce Eğitim, “Milli Eğitim Şuraları”nda, hep yer aldı. Hatta okullaşma hedefleri de belirlendi. Güya okul öncesi eğitim kurumlarının yaygınlaştırılmasında, kamu kurum ve kuruluşlarına ait mevcut fiziki kapasiteden yararlanılacak, şartlara ve ihtiyaçlara cevap verebilecek esnek modeller geliştirilecekti.
Okul Öncesi eğitime standartlar getirilecekti. Okul Öncesi Eğitim Kurumlarının bir şemsiye altında toplanması için gerekli mevzuat çalışmaları yapılacaktı. Çocuk gelişimini en iyi şekilde takip eden ve gelişimini destekleyen, programları hazırlayan ve uygulayabilen öğretmenler yetiştirilecekti.
Okul Öncesi Eğitim kurumlarında, çocukların yaş, ilgi ve ihtiyaçlarına göre değişebilen esnek programların uygulanması sağlanacak, Bu kurumları teftiş edecek müfettişler, okul öncesi eğitimiyle ilgili bilgilerle donatılacak, Okul Öncesi Eğitim Merkezleri’nin pilot bölge seçilen illerde faaliyete geçmesi sağlanacaktı.
Hülasa Okul Öncesi Eğitimi ile ilgili onlarca karar alındı; hedef belirlendi. Ancak imkânsızlıklar öne sürülerek, hiçbiri arzu edilen boyutta hayata geçmedi. Hepsi de sözde ve vaatte kaldı.
Türkiye, okulöncesi eğitim alanın da çok geç kaldı. Çünkü insan yaşamında 0-6 yaş arası, çocuklarımızın, “duygusal”, “zihinsel” ve “bedensel” gelişimini tamamladığı dönemdir. Yine 0-6 yaş arası çocuklarımızın, öğrenmelerinin en yoğun olduğu, temel alışkanlıklarının, zihinsel ve duygusal yeteneklerinin hızla geliştiği ve biçimlediği dönemdir.
Ayrıca dünyada, bireylerin yetiştirilmesinde, en önemli dönemin, 0-6 yaş arasında olduğunu, hem bilim adamları, hem de çağdaş eğitim kabul etmiştir.
Geçmiş yıllarda gündeme gelen, "Zorunlu Anaokulu Projesi", geç kalmış bir projeydi. Gönül isterdi ki yıllar önce uygulamaya alınsın, tüm çocuklarımız bu imkândan istifade etsin. Çünkü Allah, insana, yaşamda tutunabilmesi için doğuşta, pek çok meziyet vermiştir. Bunların korunması ve daha da geliştirilmesi için, çocukların 0-6 yaş arasında, eğitilmesi şarttır. Bunun için de ülke olarak mutlaka kurumsal bir yapıya kavuşturulmalıdır.
Okul öncesi eğitimle, çocuklarımızın, millî ve manevi değerlere bağlı, kendine güvenen, çevresiyle iyi iletişim kurabilen, dürüst, ilkeli, çağdaş düşünceli, hak ve sorumluluklarını bilen, saygılı ve kültürel çeşitlilik içinde hoşgörülü bireyler olarak yetişmelerine temel hazırlamaktır.
Ülkemizde, çocuklara sevgi, saygı, iş birliği, sorumluluk, hoşgörü, yardımlaşma, dayanışma ve paylaşma gibi davranışları kazandırmak yanında, çocuklara hayal güçlerini, yaratıcı ve eleştirel düşünme becerilerini, iletişim kurma ve duygularını anlatabilme davranışlarını geliştirmek, en önemlisi de çocukların ilköğretime intibak etmesini temin etmektir.
Elbette okulöncesi eğitimde, zorluklar vardır. Ancak valiler isterse pekâlâ zoru başarabilirler. Nitekim Valilerimizden Sayın Nuri OKUTAN, görev aldığı, Siirt, Adapazarı, Trabzon ve Şanlıurfa’ da, okulöncesi eğitimde mucizeler yarattı.
Okul Öncesi Eğitim, sevgi, barış, dostluk yoludur. En önemlisi de çocukların, zihinsel, duygusal, sosyal, bedensel gelişimi yanında Türkçe' yi doğru ve güzel konuşmaları %70’ini 0-6 yaş arasında tamamlanmaktadır. Bu nedenle de ülke ve Eskişehir olarak, her türlü imkânı seferber ederek, okul öncesi eğitimde, başarılı olmak ve okullaşma oranını da %100’e ulaştırmak zorundayız.
Eğitim, insanımızın hayatta karşılaştığı pek çok sorunu çözmesine, yeni şeyler öğrenmesine ve kariyerlerinde ilerlemesine yardımcı olan önemli bir faktördür. Eğitim, bireysel ve toplumsal gelişimimizin en önemli unsurudur. Okul öncesi eğitim ise eğitim dünyasının temel taşıdır.