Geçmiş yıllarda İzmir’de, Şemikler pazarını gezerken tezgâhtaki, farklı bir görüneme sahip domateslerin, nereden geldiğini sormuştuk. Satıcının, “Eskişehir’den geldi” sözleri karşısında, durakladık ve “Sarıcakaya’dan mı?” diye sorduk. Güldü ve “Hayır Yıldırım Çiftliği’nden” diye cevap verdi. Eskişehir’ in daha nesi meşhur diye sorduğumuzda marul, lahana, pırasa gibi sebzeleri de saydı.
O anda Eskişehir ovasını, beton yığını haline getirmekle neleri kaybettiğimizi bir kez daha hatırladık. Şayet korunmuş olsa idi, Eskişehir ovası, istihdam yaratır. Pek çok kişinin de ekmek kapısı olur, ülke tarımına da ciddi katkıda bulunurdu.
Nitekim geçmiş yıllarda, bir yerel gazetemizdeki haberde de “Yağışlar sayesinde üretim arttı. Bölgede yetiştirdiğimiz marul, maydanoz, soğan, lahana gibi sebzeleri Ege ve Akdeniz bölgelerine gönderiyoruz. Bahçelerde, onlarca kişi de çalışarak para kazanıyor” haberi, bu görüşümüzü teyit ediyordu.
Ülkemizde ve Eskişehir’ de yanlış kentleşme ve rant nedeniyle, verimli tarım alanları, beton yığını haline getirildi. Oysa Anayasamız, 45.maddesinde, tarım arazileri, çayır ve meraların amaç dışı kullanılmasını önlemeyi, devletin asli görevleri arasında saymıştır. İmar ve çevre kanunları ve yönetmelikleri tarım topraklarının, özellikle de sulanan tarım alanlarının, tarım dışı gayelerle kullanılmasını yasaklamıştır.
Ne var ki Anayasa ve yönetmeliklerimizin, açık ve emredici hükümlerine rağmen, “ELİT” ve “POLİTİK” güçler sayesinde, Türkiye ve Eskişehir’de tarım toprakları hızla kaybediliyor.
Ülkemizde ve Eskişehir’ de devlet kuruluşları, valilikler ve belediyeler, tarım alanlarını iskâna açarak, hem sulama tesislerini, hem de tarım alanlarını ortadan kaldırıyor. En üzücü taraf ise, bu alanları korumakla görevli üst dereceli kamu yetkilileri ve medya, tarım alanlarına yapılan tesislerin, temel atma törenlerine ve açılışlarına katılıyor, hamasi nutuklar atıyorlar…
Ülkemizde ve Eskişehir’de bir yandan ovaların sulaması için baraj, gölet ve sulama kanalları inşa edilirken, diğer yandan sulaması öngörülen, tarım alanları, üzerine konut ve sanayi tesisi inşaatına izin veriliyor.
Ülkemiz ve Eskişehir’de, sanayide görülen gelişmeler ve kırsal kesimden kentlere göç, büyük yerleşim merkezlerinin çevresindeki tarım topraklarını, yağmalama derecesine hızla yok etmektedir. Son 20 yıl içine, ülkemiz de bu şekilde yok olan tarım alanları, 500.000.000 hektar civarındadır. Bu alan Eskişehir ovasının 30 katıdır.
Ülkemizde, Devlet Su İşleri tarafından inşa edilerek, işletmeye açılmış tarım alanı, 2.072.571 hektardır. Bu alanın, 169.737 hektarlık kısmı, imar ve imarsız yapılaşmalarla, tarım dışı bırakılmıştır.
Halbuki bu topraklar 1.sınıf tarım toprağı vasfında, sulama ve drenaj tesisleri yapılmış, kısmen de yılda iki ürün alınan tarım alanlarıdır. Bu şekilde yok olan tarım alanı, Bursa, Manisa, Tokat, Bolu, Söke, Mersin ve Eskişehir ovaları sulama alanlarına eşittir.
Oysa Dünyada yaşananlar ise ortada. Yükselen gıda fiyatları, yoksul halkları vuruyor. Mısır’da açlıkla yüz yüze kalan halk, polisle çatışmaya girdi.. Mısır’da olduğu gibi, Bangladeş, Tunus ve Haiti’de milyonlarca insan, sokaklara döküldü. Halk, günlerce güvenlik güçleriyle çatıştı.
Dünya Bankası Başkanı Zoellick, gıda fiyatlarının son 3 yılda, ikiye katlanmasının yoksul ülkelerde geliri düşük 100 milyon insanı açlık tehlikesi ile karşı karşıya bıraktığını söyledi. The Food and Agricultural Organization (FAO) araştırmasına göre ise bu yıl 36 ülkede toplam tam 1.1 milyar kişi gıda yardımına muhtaç olacak.
Birleşik Milletler Dünya Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), bu yılın verimli geçeceğinin düşünülmesine rağmen korona virüse karşı alınan önlemler yüzünden, kimi ülkelerde gıda sıkıntısının yaşanabileceği uyarısında bulundu.
FAO'ya göre hükümetlerin kimi tarım ürünlerine ihracat yasakları getirmesi, gümrük uygulamalarının sıkılaştırılması ve tarım işçilerinin lojistiğinde yaşanması muhtemel sorunlar, birkaç hafta içinde dünyanın kimi yerlerinde gıda temininde sıkıntıların yaşanmasına yol açabilir.
Eskişehir, TÜİK’ in 2016 verilerine göre 5,7 milyon dekar tarım alanına sahipken 2020’de 5 milyon 585 bin 608 dekar tarım alanının mevcut olduğu Eskişehir’de bu rakam 2023 yılında 5 milyon 413 bine dekara geriledi.
Ayrıca tarım arazileri, üretim aracı olmaktan çıkarak birer yatırım aracı haline dönüştü. Özellikle icralık araziler internet ortamında ihale usulü ile satılıyor. Değerinin üzerinde fiyatlarla satılan arazileri bölge insanı alamıyor. Bu tür satışlar tarım dışı amaç için arazi almak isteyenlerin işini kolaylaştırarak arazilerin farklı amaçlarla kullanımının önünü açıyor.
Tarımsal arazilerin amaç dışı kullanımının engellenmesi amacıyla arazilerin el değiştirmesinde tarımsal faaliyet yapılması zorunluluğu getirilmelidir. Son yıllarda ülkemizde tarım arazisi alan yabancı uyruklu vatandaşların sayısı her geçen yıl artıyor.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Sayın Mehmet Özhaseki, CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in sözlü olarak yönelttiği sorularına verdiği yazılı yanıtına göre “Yabancı gerçek kişilerin ülkemiz genelinde 14.11.2023 tarihi itibariyle aktif olarak satış ve benzeri yollarla 28 milyon 318 bin 836 m2 yüzölçümü kadar arsa, arazi, tarla, bahçe vb. nitelikli 17 bin 76 adet ana taşınmaz” edindiğini açıklaması ise ülkemiz açısından başka bir hayati sorundur.
Ülkemiz ve Eskişehir’ de birinci sınıf sulamaya uygun tarım arazilerimizin, imara açılmasına kesinlikle izin verilmemeli, bu arazilerin üzerine sanayi tesisleri, turizm, madencilik ve ulaştırma için verimli tarım arazileri kullanılmamalı, meyve ağaçlarını, zeytinlikleri kesip yazlıklar inşa edilmemelidir.
Çünkü gıda asla son bulmayacak bir ihtiyaç olduğundan verimli tarım arazisine sahip olmak da ülkeler için stratejik bir öneme sahiptir. Bu noktada arazi yönetimi; tarımsal üretim faaliyetlerinin gelişmesini ve yerel, bölgesel ve ulusal kalkınma çalışmalarının, başarısını doğrudan etkiliyor.
Ayrıca verimli tarım arazisine sahip olmak bir ülkenin dünü, bugünü ve geleceğidir
Türkiye ve Eskişehir, mevcut tarım alanlarını her türlü fedakârlığı yaparak mutlaka korumalıdır. Özellikle de yabancı kişilere arazi satışı yapılmamalıdır. Çünkü gerekçe ne olursa olsun, tarım alanlarını yok etmek, özellikle de yabancı ülke insanlarına arsa, arazi, tarla, bahçe vb. değerleri satmak, torunlarımıza yapılmış en büyük yanlışlık olup, onları gelecekte açlığa mahkum etmektir.