Köz olmuş bir ateşin zayıf dumanı gibi dişlerimin arasından yükselen nefesim, sönmeyen ama köz bir yüreğin dumanını üflüyor.

Üflüyor ama öylesine değil.

O ağıt hiç susmuyor kimsenin içinde..

“Eledim eledim höllük eledim

Aynalı beşikte canan bebek beledim

Büyüttüm besledim, asker eyledim

Gitti de gelmedi canan buna ne çare

Yandı yüreğim be canan bu ne çare…

Kaç senedir yakılıyor bu ağıt..?

1978 den itibaren.. Birler onlar oldu, onlar yüzler, yüzler binler oldu. Acının bayraklarıyla donatıldı şehitlerimizin evleri. Çamurlu postalları, kepleri bile saklandı yıllardır.

Tabutlarına örtülen al bayrak boş kalan yataklarına örtüldü.

Evet, sizlerin de anladığınız üzere bu haftaki konumuz son günlerin büyük harfler ile atılan “Barış ve Demokratik toplum çağrısı”

Yani ikinci bir Kürt açılımı.. İlkinde başarısız sonuçlansa da o girişim olmasa devleti kendi topraklarında katil ilan edeceklerdi.

Sonucunu öngörse de devlet o dönem de üzerine düşeni yapmıştı. Ama bugünlere kadar sürdü geldi.

Ülkenin Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu toprakları o yıllardan itibaren hiç soğumadı.

PKK’nın ilk şehit ettiği Türk askerinin ismini hiç unutmadım.

  “Jandarma Onbaşı Süleyman Aydın”

Türkiye’de binlerce caddenin, parkın, kütüphanelerin ismi şehitlerimizin isimleri ile süslendi.

Gurur mu ağır basıyor, acı mı bugün tartamıyorum

Samimiyetle söylüyorum tarif edemiyorum.

Bazen uzun uzun susmak istiyorum.

Suna Baş Şimşir’in bir şiiri var hafızamdan silinmeyen,

 Ne yazarım artık,

 Ne tozarım yollarda

 Ne silerim geçmişi

 Ne yazarım geleceği

 Gece de sustu bu gece, kalemim de,

 Ben beni de kalemimi de kırdım

 Şairliğim de ben de artık sustum der üstad…

Tam da öyle zamanlardan geçiyorum.

Cevabının sır gibi saklandığı, adeta geçiştirilen uydurulmuş birkaç cümle ile susturulduğumuz günler.

Kavga edip edip, kan denizinde kulaç atıp,

“Yenişemedik haydi gel sarılalım” der gibi olmadı mı şimdi?

Ya da “tamam bunun sonu yok, bu kadar can civan toprağa karıştı, olan oldu, en azından bundan sonra böyle şeyler olmasın” demek mi bu?

Devlet bugüne kadar olanı unutmaz, unutmadı ama yine yeniden milleti içerisinde bölünmeyi değil, sulhu destekledi.

Devlet toprak bütünlüğüne sulh ederek sahip çıkmakta ısrar etmek zorundaydı.

Bir takım dengeler var şüphesiz.

Ama hafızalarımızda grup konuşmalarında fırlatılan yağlı urganlar hala yerini koruyorken kısa vadede taban tabana zıt duruşlar milletçe hepimizi şaşkına çevirdi.

Pazarlıksız, amasız, şartsız oldu üstelik..

Olabiliyordu da neden şimdiye kadar olmadı?

Gelişen savunma sanayimiz yetti mi bu hainleri sindirmeye?

Çok derin, çok sorulu, dudak büktüren cevaplar ile geçiştirilen belki de zamanla neticesini göreceğimiz bir akıbetin içinde dinlesek de anlamadığımız ama ısrarla güvenmek istediğimiz günler geçiriyoruz.

Evet PKK İmralı’daki bebek katilinin işareti ile silah bıraktı.

Ülkede hiçbir şey eskisi gibi 24 saatte değişmiyor.

Bir bardak çay bitene kadar değişiyor.

Ama susuyoruz, susuyorum.

Devletime güveniyorum derken,

Şehit annelerinin, şehit çocuklarının gözlerine bakarken başımı öne eğiyorum ve bir daha susuyorum ne yalan söyleyeyim.

Yarının gençlerini, ahirimizi muhafaza etmeliyiz derken sesim yükseliyor belki ama evvelin acısını kendi yüreğimde bile dindiremiyorum.

Yüreğimi okçular tepesine sahip çıkılamamış gibi hissediyorum.

Ne bileyim, vatan diyorum, bayrak diyorum.

Hepsinin uğruna şehadet de diyorum bağıra bağıra..

Ama…. diyorum..

Şimdi ne oldu?

Yok denen pazarlık, yok denen af..

Ama eli sıkılan dağ severler, siyaset yapabilsin denilen teröristler, demokrasi güzellemesi ile kırmızı halı serilen apo heykelcisi sanatseverler.

Çokça susmaya, uzun uzun izlemeye ve galiba daha çokça şaşırmaya devam edeceğimiz günlere gark olduk belli ki.

Ve tüm bu muammanın içinde yanaklarımdan yuvarlanan gözyaşlarıma rağmen,

Dudaklarımdan dökülen gurur mayalı bir Necip Fazıl dörtlüğü ile tekrar susmaya doğru ilerliyorum,

Aynası ufkumun ateşten bayrak!

Babamın külleri, sen, kara toprak!

Şahit ol, ey kılıç, kalem ve orak!

Doğsun büyük doğu, benden doğarak..!

Milletimizin tek vatanda, tek bayrak altında ayrışmadan toprak bütünlüğümüze halel getirmeden,

Bizi bize kırdırmaya çalışanlara fırsat vermediği günlere erdiğimiz şu günler mübarek olsun.