Aile hekimleri, performans kriterlerine dayalı yeni yönetmeliğe karşı 2-6 Aralık günleri arasında 5 gün iş bırakma kararı aldı. Açıklamada, 1 Kasım 2024’te yürürlüğe giren "Aile Hekimliği Ödeme ve Sözleşme Yönetmeliği’nin çalışanlara yönelik ağır maddeler içerdiği belirtilerek, Sağlık Bakanlığı’na yönetmeliğin geri çekilmesi için son bir çağrı yapılacak.

Aile hekimleri, ‘eziyet yönetmeliği’ olarak nitelendirdikleri yönetmelik değişikliğinde Sağlık Bakanlığı’nın geri adım atmaması üzerine 5-7 Kasım’da 3 günlük greve çıkmışlardı. Ancak yönetmenlikle ilgili bir gelişme olmadı.

Aile Hekimlerine göre yönetmelik, aile hekimlerini ekonomik ve mesleki açıdan ağır baskılara maruz bırakıyor. Hastaların ASM’lere düzenli başvuruları üzerinden kesintiler, performansa dayalı ödeme sistemindeki adaletsizlikler, meslek onuruna aykırı hasta memnuniyeti kriterleri, maaş simülasyonları, hekimlerin gelirlerinde ciddi düşüşler yaşanacağını ortaya koyuyor.

Aile Hekimlerin, emeklilik haklarının yok denecek kadar azaldığı, maaşların yoksulluk sınırının altında kaldığının vurgulandığı ortak açıklamalarda, yönetmeliğin mesleki saygınlığa zarar verdiği ve kabul edilemez olduğu ifade ettiler.

Sağlık Bakanlığının, yanlış politikalarından dolayı aile hekimleri, meydanlardadır. En önemlisi de aile hekimliği ile ilgili, lehte ve aleyhteki tartışmalar nedeniyle,  hizmet alan vatandaşlar, Aile Hekimliği hakkında ikilem yaşıyor.

Oysa Aile Hekimliği gündeme geldiği günlerde, uygulamaya alınan illerde ve Eskişehir’de, birinci basamak sağlık hizmetlerinden faydalanabilmeleri için, aile hekimliklerine kayıtları yapıldı. Kayıtlar, İl Sağlık Müdürlüğünce, oturdukları bölge göz önünde bulundurularak gerçekleştirildi. 3500 kişiye, bir aile hekimi düşecek şekilde planlandı. 

Ayrıca Sağlıkta Dönüşüm Projesi gereği, Aile Hekimliği sistemini getiren hükümetin, yetkilileri “Sağlık hizmetlerinin finansmanı için, sağlık sigortası fonu oluşturulacak. Sağlık hizmetlerinin sunumunda, kişiye dönük tedavi edici ve kişiye dönük koruyucu hekimlik hizmetleri verilecekti. Bunun örgütlenmesini de, aile doktoru ofisleri vasıtası ile yapılacaktır” demişlerdi. Ancak,  maalesef vaatler yerine getirilmedi.

Mevzuata göre de bir aile hekimi, sadece Sağlık Bakanlığı'nın belirlediği çalışma bölgesinde hizmet verebilecek. Her aile hekimi, yanında en az bir aile sağlığı elemanı çalıştıracak. Aile sağlığı elemanı, hemşire, ebe veya sağlık memuru olacaktı.

Hastalarına gerekli hallerde, evde hizmet verecek olan aile hekimi, rehberlik edici ve koruyucu hizmetler sunacak, yaşlı, ana - çocuk sağlığı ve aile planlaması hizmetlerini de yürütecek, aile hekimi, hastalarını periyodik olarak muayene edecek. Laboratuarı varsa temel tetkikleri de yapacaktı. Özürlüleri ve kronik hastalığı olanları, gerekli sıklıkta takip edecek olan aile hekimi, küçük tıbbi operasyonlar dışındaki ameliyatları yapmayacak.

Vatandaşlar, sisteme geçildikten sonra da hekim değiştirebilecek. Herkes, bölge içinde kalmak suretiyle, Büyükşehir sınırlarındaki ilçelerde kişi isterse, bulunduğu ilçe dışından, aile hekimini seçebilecek. Gezici sağlık hizmet bölgesinde oturanlarsa, başka bir hekime kayıt olamayacaktı.

Koruyucu, tanı, tedavi ve rehabilitasyon hizmetleri için, artık hastanelere doğrudan başvurulamayacaktı. Aile hekiminin, tedavi edemediği, ya da tanı koyamadığı hasta, hastanelere sevk edilecekti. Hasta kayıtlarını tutacak. Hekim gözetiminde hastalara tavsiye edilen ilaçları uygulayacak ve pansuman yapacaktı.

Aile Hekimleri, Sağlık Bakanlığının, temel hak ve hukuk kurallarına aykırı, dayatma, angarya mesai uzatma uygulamalarını kabul etmiyorlar.  Nöbet konusunda çıkartılan her mevzuat, Aile Hekimleri tarafından, yok hükmünde sayılıyor.

AKP iktidarı, Aile Hekimliği ile ilgili vaatlerini ve hedeflerini yeteri kadar yerine getirmedi. Özellikle de ülkemizde “Sevk Zinciri, bir türlü hayata geçirilemedi ama Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası kanununda değişiklik içeren kanun   “Aile hekimine gitmeden hastaneye gidilirse katkı payı ödenecek” hükmü ile sevk zinciri hayata geçilmek isteniyor.

Oysa sağlıkta dönüşüm programının, en önemli ve belki vazgeçilmez argümanı sevk zinciriydi. Yani hastaların, birinci basamaktan başlayarak, sevk edilerek, ikinci ve üçüncü basamak, sağlık kuruluşlarına gidebilecekti.

Ülkemiz, bugünkü haliyle, sevk zinciri uygulamasına hazır olmadığı söyleniyor. Bunun en önemli nedeni olarak,1. basamakta görev yapan, hekim sayısının yetersizliği gösteriliyor.

Aile hekimine kayıtlı nüfus, dünya standartlarının 2,5 katı kadardır. Bu Aile Hekimlerine, 2,5 kat işgücü demektir. Şayet sevk zinciri, hayata geçerse, günlük poliklinik başvuru sayısı ortalamada 100-180 arasında olacağı söyleniyor.  O nedenle de siyasi iktidarlar Aile Hekimliği sayısını artırmalıdır.

İnsanımızın, daha sağlıklı olması için Aile Hekimliği gereklidir. Hatta bir zorunluluktur. O nedenle de Aile hekimlerinin sorunları dikkate alınmalı, özellikle de nöbet sorunu çözülmeli, sağlıkta şiddeti önleyecek mevzuat bir an önce hayata geçirilmelidir. Yönetmenlikle ilgili itirazları da dikkate alınmalı, mevcut sorunları da bir an önce diyalogla ve mutabakatla çözülmelidir. Çünkü söz konusu olan insanımızın sağlığıdır.