Ramazan ayı, yalnızca oruç tutulan bir dönem değil, aynı zamanda manevi duyguların en üst seviyeye çıktığı, bireysel ve toplumsal hassasiyetlerin yoğunlaştığı bir aydır. Bu ay, sabır, şükür, paylaşma, yardımlaşma ve ahlaki olgunluğun bir göstergesidir. Eskiden Ramazan’a olan saygı, toplumun her kesiminde belirgin bir şekilde hissedilirdi. Lokantalar kapanır, açık olanlar ise camlarını örterek oruç tutmayanların yemek yemesini daha mahrem hale getirirdi. Açık alanlarda sigara, çay ve kahve içmek hoş karşılanmaz, insanlar birbirine karşı daha duyarlı ve saygılı olurdu.
Günümüzde ise bu hassasiyetin büyük ölçüde azaldığını görmekteyiz. Ramazan ayında, herkesin ortasında sigara içmek, yemek yemek veya herhangi bir şekilde oruç tutanlara karşı duyarsız davranmak, artık pek yadırganmıyor. Oysa ki toplumsal nezaket ve ahlaki olgunluk, başkalarının değerlerine saygı göstermeyi gerektirir. Oruç tutmayan bir kimse, elbette buna zorlanamaz; ancak toplumsal hayat içerisinde utanma ve saygı duygusunu kaybetmeden hareket etmek de bir erdemdir.
Utanma duygusu, insanın fıtratında var olan en değerli meziyetlerden biridir. Hayâ (utanma) duygusu, kişinin kendisine, çevresine ve en önemlisi Allah’a karşı sorumluluk bilinci taşımasını sağlar. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v.), hayânın imanın bir parçası olduğunu şöyle ifade etmiştir:
“Hayâ imandandır.” (Buhari, İman, 16; Müslim, İman, 57)
İman sahibi bir kimse, başkalarının hassasiyetlerine karşı duyarlı olur, saygılı davranır. Oruç tutmuyor ya da tutamıyor olabiliriz; fakat herkesin görebileceği şekilde yeme içme, sigara içme gibi davranışlardan kaçınmak, oruçluya gösterilmesi gereken temel bir saygı gereğidir. Hayâ duygusunun zayıflaması, sadece Ramazan’da değil, genel olarak toplumsal değerlerin yıpranmasına da yol açar.
Allah Teâlâ, hayâyı ve utanma duygusunu koruyanları övmüş ve bizlere şöyle buyurmuştur:
“De ki: Rabbim ancak açık ve gizli çirkin işleri, günahı ve haksız yere saldırmayı haram kılmıştır.” (A’râf, 33)
Bu ayet, sadece büyük günahları değil, aynı zamanda insanın fıtraten sahip olduğu güzel duyguları kaybetmemesi gerektiğini de hatırlatır. Ramazan ayında, oruç tutanlara saygı göstermek, bu çerçevede değerlendirilmesi gereken bir ahlaki sorumluluktur.
Sonuç: Ramazan’a Saygıyı Yeniden Canlandırmalıyız
Ramazan ayı, sadece bireysel ibadetlerin değil, toplumsal nezaketin, saygının ve yardımlaşmanın da doruğa ulaştığı bir dönem olmalıdır. Günümüzde, bu hassasiyetin azaldığını, oruç tutanlara saygının giderek zayıfladığını görmek üzücüdür.
Ancak bu durum, bizlerin daha fazla bilinçlenmesi ve toplumu bu konuda eğitmesi gerektiğini göstermektedir.
Özellikle genç nesillere, utanma ve saygı duygusunun bir erdem olduğunu öğretmeli, Ramazan’ın manevi atmosferini koruyarak, toplumsal birlikteliğimizi güçlendirmeliyiz. Oruç tutmayanlar, tutanlara saygı göstermeli; oruç tutanlar da sabır, hoşgörü ve nezaket içinde hareket etmelidir.
Unutulmamalıdır ki, Ramazan sadece aç kalmak değil, aynı zamanda edep, haya, saygı ve paylaşmak demektir. Bu değerleri yaşatmak, hepimizin ortak sorumluluğudur.
Sevgi ve Farkındalıkla kalınız
Bekir Kalır