Ramazan ayı denince akla gelen ilk şeylerden biri paylaşmak ve bereket değil mi? Eskiden sofralar şenlenir, fırınların önünde pide kuyrukları uzar, çarşı pazarda iftar alışverişi için telaş yaşanırdı. Şimdi ise durum farklı. Ramazan’ın coşkusunu hissetmek için bakışlarımızı dükkanlara, pazar tezgahlarına çeviriyoruz ama maalesef eski görüntüler yok. Çarşılar, pazarlar sessiz. Esnafın yüzü asık. Vatandaşın cüzdanı hafif.
Bu yıl Eskişehir’de Ramazan pidesi 20 TL. Tadı nasıldır bilinmez ama fiyatı çok konuşulacak gibi duruyor. Bir zamanlar evlerde tepsilerle taşınan pideler, şimdi tane hesabıyla alınıyor. “Eskiden beş tane alırdık, şimdi bir tane bile zor alıyoruz” diyen emekliler var. Sahurda ne yeneceğini, iftarda sofraya ne konacağını düşünen insanlar var. Ramazan, yardımlaşma ayı ama bugünlerde kimse kimseye el uzatamaz hale gelmiş gibi.
Esnafa kulak verdiğimizde de benzer dertleri duyuyoruz. Çarşıda, kahvaltılıkçılarda, kuruyemiş dükkanlarında işler durgun. Eskiden Ramazan öncesi dolup taşan reyonlar şimdi müşteri bekliyor. Alışveriş yapanlar da kilo yerine gram hesabı yapıyor. “Yarım kilo peynir yerine 100 gram alabilir miyim?” diye soranlar var. Kuruyemiş dükkanlarında artık “karışık yapar mısınız, azar azar alacağım” diyen müşteriler çoğalmış.
Esnaf da eski Ramazanları özlüyor. Ramazan’a girerken hazırlıklarını artıran, stoklarını dolduran dükkan sahipleri bu yıl eskisi gibi heyecanlı değil. Çünkü biliyorlar ki bu yıl alışverişler eskisi gibi olmayacak. Kira artışları, maliyetler ve düşen alım gücü nedeniyle sadece vatandaş değil, esnaf da zor durumda.
Bugün, bir pide alabilmenin ötesinde; toplum olarak en savunmasız kesimlerimizin yanında olabilmek, emeklilerimizin ve esnafımızın dertlerini paylaşabilmek için yeni yollar aramalıyız. Ramazan’ın bereketi, sadece sofralarımızı değil, aynı zamanda yüreklerimizi de doyurmalıdır. Ekonomik sıkıntılar elbette ki göz ardı edilemez, ancak bu ayın ruhunu yeniden yakalamak, paylaşmanın ve hoşgörünün izlerini sürmek, belki de en çok ihtiyaç duyduğumuz derman olacaktır.
Mirasımızı toprağa yazıyoruz
Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’nin “Bir avuç tohum, bir ömür bağımsızlıktır” sloganıyla yola çıktığı yerel tohum projesi, kültürümüzün, doğamızın ve ekonomimizin geleceğine dair umut vaat eden bir adım olarak öne çıkıyor. Yerel Tohum Merkezi’nde titizlikle üretilen tohumlar, Beylikova, Mihalıççık, Seyitgazi, Sivrihisar ve diğer kırsal ilçelerde vatandaşlarla buluşarak; binlerce yerel tohum, toprağımızla yeniden can bulacak.
Günümüzde küreselleşen tarım sektörü ve sanayileşmenin etkileri, yerli çeşitlerin ve ata tohumların değerini her geçen gün daha fazla gözler önüne seriyor. Eskişehir’in yerel tohumları, sadece bir ürün olmanın ötesinde, yüzyılların emek ve bilgeliğini taşıyor. Bu tohumlar, her biri bir kültürün, bir coğrafyanın özgünlüğünü simgeliyor. Atalarımızdan kalan mirasımızı korumak ve gelecek nesillere aktarmak adına yerli tohumların sahip olduğu anlam, ekonomik bağımsızlığın da temel taşlarından biri olarak kabul edilebilir.
Büyükşehir Belediyesi tarafından gerçekleştirilen dağıtım faaliyetleri, kırsal ilçelerde yaşayan vatandaşlara doğrudan dokunacak bir adım. Beylikova, Mihalıççık, Seyitgazi, Sivrihisar gibi ilçelerde düzenlenen tohum buluşmaları, sadece bir ürün takası değil, aynı zamanda bilgi ve deneyim paylaşımının, yerel tarımın desteklenmesinin da ifadesi. Bu uygulama, yerel üreticilerle tüketicileri buluştururken, aynı zamanda bölgesel farkındalığı artırarak tarımsal çeşitliliğin korunmasına katkı sağlıyor.
“Bir avuç tohum, bir ömür bağımsızlıktır” sözü, ekonomik ve kültürel bağımsızlığın simgesi olarak da yorumlanabilir. Yerli tohum, dışa bağımlılığı azaltmanın, kendi kendine yeten tarım politikalarının ve sürdürülebilir kalkınmanın anahtarlarından biridir. Her bir tohum, geleceğe dair umut taşırken, aynı zamanda yerel ekonomiye destek veriyor; üreticiler, kendi elleriyle ürettikleri tohumlar sayesinde daha özgür bir tarım anlayışını benimseyebiliyor. Bu durum, kırsal kalkınmanın ve yerel ekonominin güçlenmesi adına da büyük önem taşıyor.
Her tohum, toprağımızın ve kültürümüzün canlı bir temsilcisi olarak, geçmişten günümüze uzanan bir köprü görevi görüyor. Mirasımıza ve toprağımıza sahip çıkmak, yalnızca bugünün değil, geleceğin de teminatı. Yerel tohumların dağıtılması, bu bilinçle gerçekleştirilen bir adım olarak, hem tarımsal çeşitliliğin korunmasına hem de ekolojik dengeye katkı sağlıyor. Vatandaşların, kendi topraklarıyla bütünleşen bu değerli ürünlere ulaşması, aynı zamanda tarım kültürümüzü yeniden canlandırma ve yaşatma çabasının da bir göstergesi.
Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’nin öncülüğünde hayata geçirilen yerel tohum projesi, modern tarımın monotonluğuna karşı, köklü geçmişimizin ve doğal zenginliklerimizin korunmasına yönelik önemli bir girişim. Bu projenin, yerli tohumun ata tohumunun ne denli önemli olduğuna dair farkındalığı artıracağına inanıyorum. Her bir tohum, yalnızca ekmek üretiminde değil, aynı zamanda kültürümüzün, bağımsızlığımızın ve gelecek nesillere bırakılacak mirasın da sembolüdür.
Gelin, bu değerli mirasa sahip çıkarak, toprağımızla olan bağımızı güçlendirelim; çünkü biz, geleceğimizi tohumlarımızla inşa ediyoruz.