Tarım, toprağın bereketiyle, çiftçinin emeğiyle ve doğanın sunduğu nimetlerle hayat bulur. Ancak son yıllarda iklim değişikliklerinin etkisiyle mevsimlerin dengesi bozuldu. Özellikle Eskişehirli çiftçiler, bu değişimlerin tarımsal üretimde yarattığı sıkıntıları yakından hissediyor.
Kış aylarında yağmur yağışları bir nebze umut verse de, çiftçinin asıl beklentisi kar yağışları. Çünkü kar, yağmur gibi hızla akıp gitmez; yavaş yavaş eriyerek toprağı besler. Üstelik toprağın hastalıklardan temizlenmesine ve besin maddelerini daha iyi emmesine yardımcı olur. Son birkaç yılda kar yağışlarının yetersizliği, ürün rekoltesinde gözle görülür bir düşüşe neden oldu. Bahar aylarındaki yağışların da bu döngüdeki önemi büyük. Mart ve Nisan yağmurları, tarladaki mahsulün gelişimi için adeta bir can suyu niteliği taşır. Kışın karı, baharda yağmuru göremeyen toprak, çiftçiyi hüsrana uğratır.
Ancak tarımın yaşadığı sorunlar sadece iklimsel değişikliklerle sınırlı değil. Ekonomik baskılar da çiftçilerin belini büküyor. Gübre fiyatlarına peş peşe gelen zamlar, çiftçiyi kara kara düşündürüyor. 50 kiloluk bir çuval üre gübresinin fiyatı bir ay içinde %10 artarak 811 TL’den 885 TL’ye çıktı. Girdilerdeki bu artışlar, pancar, patates, soğan gibi ürünlerin üretim maliyetlerini artırırken, çiftçinin kazancını erozyona uğratıyor. Gübre, motorin, tohum… Liste uzayıp giderken, çiftçi bu yükün altında nasıl kalkacağını sorguluyor.
İklimsel dengesizlikler ve ekonomik baskılar arasında sıkışan çiftçi, bu sorunların çözümünü bekliyor. Devlet desteği, gübre ve mazot üzerindeki vergi yükünün azaltılması, çiftçiye uzun vadede rahat bir nefes aldırabilir. Ancak sadece ekonomik çözümler yetmez. Uzun vadeli tarım politikaları, mevsim kaymalarının tarıma olan etkilerini hafifletmek için stratejiler geliştirilmesini de gerektiriyor.
Eskişehir’in verimli toprakları, yıllarca bu bölgenin gurur kaynağı oldu. Ancak bu toprakların bereketi, çiftçinin emeğiyle birleştiğinde anlam kazanıyor. Doğa, çiftçiye elini uzatmadığında, devletin bu eli tutması ve destek olması şart. Yoksa sadece toprak değil, tarımın geleceği de kuruyacak.
Unutmayalım: Toprak ekilmezse açlık, çiftçi desteklenmezse kriz hepimizin kapısını çalar.