İzmir de bulunduğumuz süre içinde, deprem sohbetlere konu oldu. İzmir gibi deprem tehlikesine maruz büyük şehirlerimizdeki deprem riski nüfus artışı, yetersiz altyapı,
yanlış arazi kullanımı ve yapılaşma ve servisler ve çevresel düzensizlikler nedeni ile artmaktadır.
Elbette gerekli önlemler alınmadığı taktirde, bir deprem sonucu oluşacak maddi ve sosyo-ekonomik tahribat, yalnızca Eskişehir ve İzmir kentlerinde değil kısıtlı mali kaynak ve yatırım potansiyeline sahip ülkemizin ekonomisinde de ciddi sıkıntılara yol açacaktır.
Deprem uzmanı, Sayın Prof. Dr. Naci Görür, aralarında Eskişehir'in de bulunduğu 20 ilin altında bulunan fayların oldukça güçlü olduğunu ve 7 şiddetinde deprem oluşturabileceğini aktarmıştı.
ASKON Eskişehir Başkanı Sayın Ali Semih Ünlü de “Prof. Dr. Naci Görür geçenlerde 6 Şubat depremi ile ilgili konuşurken gözyaşlarına hâkim olamadı ve İstanbul dışında, aralarında Eskişehir'in de bulunduğu 20'ye yakın ili sayarak "Direkt fayın üzerinde yaşıyor bu iller. Bunların altındaki faylar oldukça güçlü ve her kentte 7 ve üzerinde deprem oluşturmaya kapasiteleri var" dedi.
Ayrıca Sayın ÜNLÜ “Yapı denetim sistemi" 2001 yılında aralarında Eskişehir'in de bulunduğu pilot illerde uygulanmaya başladı ve belediyelerimiz, yasa ile gelen bu sistemi 22 yıldır uyguluyor. Ancak son depremde gördük ki, deprem sonrası uygulanacak erken ve orta vadeli işler hakkında ve kentsel dönüşüm konusunda bir hayli eksiğimiz mevcut” diyerek bir gerçeği kamuoyu ile paylaştı.
Sayın ÜNLÜ “ASKON olarak diyoruz ki; Biz, Eskişehir'in iş adamları olarak, bu seçimde hangi partiden olursa olsun, adayların; eli yüzü düzgün planlarla, deprem öncesi, anı ve sonrasında şehir olarak hangi tedbirleri alacağımız ve yapacaklarımız hususunda söyleyecekleri birçok şey olsun beklentisindeyiz." İstekleri belediye başkan adayları tarafından dikkate alınmalıdır.
Eylül 2019’dan, bu yana düzenli çalışan, Sivil sorumluluk ve sorumlu yurttaşlık anlayışıyla da bir araya gelen, gönüllülerden oluşan, sivil toplum platformu olan, Eskişehir Çalışma Grubu (EÇG) tarafından da bir deprem raporu hazırlanmıştı.
EÇG, bu çalışmaları ile de Eskişehir’de, öncelikle deprem, bir bütün olarak afet farkındalığı ve bilinci oluşturmayı hedeflemektedir.
EÇG göre, acil durum, afet ve özelde deprem gibi durumlarda yurttaşların söz konusu duruma hazırlık, eğitim, bilinçlenme, zararın en aza indirilmesi için önlem alma ve oluşabilecek zararın giderilmesi konularında. pasif rolde kaldıkları gözlenmektedir.
Ayrıca EÇG, Eskişehir’de yapılan deprem bu konularda yapılan (kongre, konferans, seminer, eğitim vb. gibi) bilimsel veya eğitsel çalışmalar, ya sınırlı bir kesime hitap etmekte ya da yurttaşların pasif izleyici veya dinleyici olarak kaldıkları ortam ve şekillerde yapılmaktadır görüşündedir.
EÇG’nin, depremle ilgili tespit ve önerileri dikkate alınmalıdır. Çünkü. 17 Ağustos 1999 tarihinde, Marmara Bölgesi'nde meydana gelen ve 17 bin kişinin ölümüne neden olan, 7.4 büyüklüğündeki depremden sonra da ülke genelinde olduğu gibi, Eskişehir’de de depremle ilgili önlemler, sürekli gündemde oldu. Ancak bir müddet sonra unutuldu.
17 Ağustos depreminden sonra, TBMM'de grubu bulunan siyasi partilere mensup milletvekilleri de deprem felaketiyle ilgili alınan ve alınması gereken tedbirler konusunda, meclis araştırması açılması için önerge verdiler.
Önergede “Afet riski yüksek olan bölgelerden başlamak üzere, mevcut yapı ve altyapıların afetler olmadan önce güçlendirilmesi ve yenilenmesi çalışmalarına kamu binalarından başlayarak önem ve öncelik verilmeli ve bu amaç için yeterli iç ve dış kaynaklar bulunarak, özel bir uygulama projesi hazırlanmalıdır” ifadesi yer almıştı. Bugüne kadar bu ifadeler, ne ülke bazında ne de Eskişehir’de hayata geçirildi.
Aynı önergede,”Planlama ve yapı sektöründe görev alan şehir plancılığı, mimar, inşaat, jeoloji, jeofizik, makine ve elektrik mühendisliği gibi, uzmanlık alanlarının yetki ve sorumluluklarını belirleyen, meslek yasaları çıkarılmalıdır. Bu yasalarda, Meslek Odalarına üyelerini denetleme yetkisi verilmeli, gereği yerine getirilmez ise, Odalar da sorumlu tutulmalıdır. Ülkemizde sağlıklı yapılaşma için, yeterli sayıda mimar, mühendis ve teknik eleman bulunmaktadır. İnşatlarda mimar, mühendis, tekniker kalifiye usta-işçisinin istihdamını sağlayacak yasal düzenlemeler yapılmalıdır” ifadeleri yer almıştı.
Bu önergede “Bağımsız ve uzman bir meslek kuruluşu olarak İnşaat Müteahhitleri Odası kurulmalı ve müteahhitler meslek ilkeleri açısından denetlenmelidir. Müteahhitlik sistemi değiştirilerek, yetki ve sorumlulukların belirleneceği bir hukuki sisteme kavuşturulmalıdır” ifadelerinin de hiçbiri bugüne kadar arzu edilen boyutta gerçekleştirilemedi.
Siyasi iktidarlar ve ilgili kurum/kuruluşlar, ülkemizde yıllardır depremler sonrası büyük can ve mal kaybı olmasına rağmen, tedbir almadı, Bilim adamlarının uyarılar da ilgililer tarafından göz ardı edildi.
Nitekim ABD’deki Purdue Üniversitesi’nin en önemli deprem profesörlerinden Mete Sözen, “Japon, ABD’li ve Türk uzmanlarla onarım raporu hazırlayıp Başbakan’a sunduk. Bir şey yapmadı. MGK’ya götürdük sonuç alamadık. Bu ülkede kimse hiçbir şey yapmıyor!” diyerek bir gerçeği ortaya koydu.
Anadolu Üniversitesi Uydu ve Uzay Bilimleri Araştırma Enstitüsü Müdürü Sayın Prof. Dr. Can Ayday’ın, “çevremizdeki iller Deprem Afet Sistemi'ni hayata geçirdi. Sadece Eskişehir'in kent merkezi değil, ilçeleri de tehlike altında ” sözleri, dikkate alınır mı bilinmez ama kırsal kesimde durum daha da vahimdir.
Maalesef uzmanlarca, yıllardır gündeme getirilen ve depremde, insan yaşamı için de olmazsa olmaz şartı olan “SAĞLAM ZEMİN ÜZERİNDE OTURMAK” ve “SAĞLAM BİNADA OTURMAK” gibi, iki basit kural bile, yeteri kadar dikkate alınmıyor.
Eskişehir’de, deprem gerçeği yıllardır masaya yatırıldı ve deprem konusunda çalışan uzmanlar sürekli bir araya geldi ve Eskişehir’de, 1998 yılından önce yapılan binaların güçlendirilmesi gerektiği de hep söylendi. Ancak bu alanda da arzu edilen boyutta bir gelişme olmadı.
Depremle ilgili öneriler ve tespitler dikkate alınmalı vakit kaybedilmeden de hayata geçirilmelidir. Japon ünlü Fizikçi Torahiko TERAD’ın söylediği gibi, "DOĞAL AFET UNUTULDUĞU ZAMANA GELİR"