Diyanetin Din İşleri Yüksek Kurulu, fiyat artışlarının yaşandığı süreçte, “Ticarette kâr haddi var mı” sorusu üzerine, verdiği fetvayı paylaştı. Paylaşımda, “Fiyatları tayin eden, darlık ve bolluk veren Allah’tır” hadisine işaret etmesi dikkat çekti.

              Şüphesiz Allah her şeye muktedirdir. Ancak Necm Suresi 39. ayeti Türkçe Kur'an Meali de Cenab-ı Hak'  “İnsana ancak çalıştığının karşılığı vardır."(Necm, 53/39) .”

buyurmuştur.

                Ayrıca Kur’ân-ı Kerîm’in, akletmeye, düşünmeye ve bilmeye yönelik özel ve öncelikli vurgusu, onun en önemli niteliklerinden biridir. Pek çok âyet, insanı çeşitli nesne ve olgular üzerinde gözlem yapmaya, bunlardan elde edilen veriler üzerinde düşünüp aklederek doğru sonuçlara varmaya yönlendirmektedir (meselâ bk. el-Bakara 2/164; el-Mü’minûn 23/80; el-Mü’min 40/67; el-Mülk 67 /3; el-Ğâşiye 88/17-20).                    

             Kur’ân-ı Kerîm’in, akletmeye, düşünmeye ve bilmeye yönelik hükümlerini insanlarımız icraata hâkim kılsa, her alanda da verimli ve kaliteli üretim kaliteli eğitim gerçekleştirilse, çalışmalarda, Ar=Ge,  proje ve planlama gibi unsurları, ön planda tutsa, arzu edilmeyen ekonomik krizler, özellikle de fiyat artışları olur mu?  

             Ayrıca ülkemizdeki ekonomik krizlerin nedenleri arasında; Mal/hizmet piyasaları ile finansal piyasalarda talep daralması veya arz fazlalığı, doğal afetler, siyasal bunalımlar, istikrarsız veya popülist politikalar, piyasalarda düzenleme ve denetleme eksikliği, yeterli üretimin olmayışı, ekonomik yapı, teknoloji ve ekolojideki hızlı değişimler gelmektedir.

              Dünyadaki son küresel ekonomik kriz ve sonrası alınan önlemler,  Atatürk’ü, bir kez daha haklı çıkarmıştı. Çünkü her türlü imkânsızlığa rağmen,  Türkiye,  1929 yılındaki dünyada, meydan gelen ekonomik krizden, Atatürk’ ün ekonomik stratejileri sayesinde başarıyla atlatmıştı.

              ABD’de yaşanan ekonomik kriz ve Bush Hükümeti’nin 700 milyar dolarlık kurtarma paketi, dünyada kapitalist düzeni tartışmaya açmıştı.  Dünya liderleri kapitalist sistemi yerden yere vurdular.

                 Ayrıca ekonomik, siyasi ve askeri anlamda, süper güç olan Amerika’nın tahtı hiç son ekonomik krizde bu kadar kuvvetli sallanmamıştı. Batan bankalar, işsiz kalan binlerce kişi ve Bush yönetiminin ekonomiyi yeniden rayına oturtmak için 700 milyar dolarlık kurtarma paketi,  Smith’in 1776’da Wealth Of Nations ile başlattığı “Kapitalizm ve serbest piyasa ekonomisi en mükemmel sistemdir” ekolünün çöktüğünün de bir tescili idi. 

               Yine o günlerde, ekonomistler, “dünyada yeni bir ekonomik sistem kurulması gerek. Dünya liderlerine, çok kutuplu bir sistem olmalı, IMF ve Dünya Bankası yeniden yapılandırılmalı. Dünya finansal sistemi değişmeli” ifadesini kullandılar.
                 Din adamları bile, yaşanan krizden kapitalizmi sorumlu tuttu. Anglikan Kilisesi, “Karl Marx haklıymış. Kapitalist sistem insanlığı bu hale getirdi” açıklamasını yaptı

                  Batı ülkeleri, 1929 yılındaki ekonomik krizden ders almadığı gibi serbest piyasa ekonomisini benimsedi. Sonuçta da son ekonomik kriz meydana geldi. Türkiye’ de, çok partili dönemde, Atatürk’ ün ekonomi özellikle de tarım ve sanayileşmedeki başarılarını sürekli göz ardı edilerek aynı hataya düştü. Hızlı bir şekilde kapitalist düzene kaydı. Son yıllarda ise serbest piyasa ekonomisi, adeta kurtarıcı gibi Türk halkını sunuldu. 

               ATATÜRK, devlet ile ferdin karşılıklı faaliyet sahalarını ayırmak ve devletin de ferdin yerine geçmemesi gerektiğini de her vesile vurgulamıştır.

               ATATÜRK, "karma ekonomi düzenini "benimsemiş,  Bu kavramdan daha geniş içerikte olan iktisadî düşünceleri, benimsediği iktisadî prensipler, çağdaş kalkınma politikası ve stratejilerine yön vermiştir. Gelişmekte olan ülkelerin, örnek alabileceği önemli bir ekonomik model oluşturmuştur.

               ATATÜRK 'ün "...askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsun iktisadî zaferlerle taçlandırılmazlarsa kazanılan zaferler yaşayamaz, kısa zamanda söner" sözü ekonomiye ne kadar önem verdiğini göstermektedir.

            ATATÜRK, bu hedefini sözde bırakmadı. Onun döneminde, her türlü imkansızlığa rağmen, 1924-1929 döneminde ekonomimiz ortalama %10,8’lik bir hızla büyüyerek, altı yılda kümülatif olarak %79’luk bir büyüme sergilendi. ABD ekonomisi ise 1924-1929 arasında,  ortalama %3,3 reel hızla büyümüştü.

                Atatürk Türk Kurtuluş Savaşı yıllarından itibaren, millî ekonomi fikrini gerçekleştirmek için Batı’ya olan ekonomik bağımlılığa son vermeyi gerekli görmüş ve gereğini de yapmış, sonuçta da Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) başkanı Sayın Hüsnü BOZKURT söylediği gibi Atatürk, dışarıdan tek bir kör kuruş almadan 49 sanayi tesisini milletin gücüyle yaptı. Ülke % 115 büyüdü. Dünyanın yıldızı olmuştur.

              Atatürk “ Türkiye’nin tatbik ettiği, devletçilik sistemi, on dokuzuncu asırdan beri sosyalizm nazariyelerinin, ileri sürdükleri fikirlerden alınarak tercüme edilmiş bir sistem değildir. Bu Türkiye’nin ihtiyaçlarından doğmuştur. Türkiye’ye has bir sitemdir.” demiştir.

                Yeni devletin kuruluşundan 1933 yılına gelinceye kadar, Türkiye'de liberalizm veya başka deyimle piyasa ekonomisi tam anlamı ile uygulanmamıştır. Devlet çeşitli alanlara el atmıştır. Ülkemizin, bu mutedil (ılımlı) devletçilik politikası son küresel krizde dünyaya örnek olmuştur.