Türkiye’de, etnik grup yok denecek kadar azdır. Nitekim çeşitli araştırmalara ve istatistiklere göre, Türkiye’de yaşayan insanların,  yüzde 85’i, Türk kökenlidir. Bu derece homojen bir yapıyı, hiç bir millî devletin bünyesinde kolay kolay gösteremezsiniz ama son yıllarda Kürt kökenli insanlarımız üzerinden siyaset yapılarak dış ve iç odakların hedeflerine hizmet ediliyor.

Ayrıca Türkiye’ de Kürtler dışında da etnik gruplar da var.  Amerika’da olan Ethnoloİgue data from : Languages of the World kuruluşunun P.A. Andrews tarafından hazırlanan raporu kaynaklarına göre Türkiye’de Etnik Dağılımlar…% 86.21 Türk     =  60.347.000 kişi % 13.79, 9.653.000 kişi de etnik guruplar. Bu oranın içinde de  Kürtleri %8.36,  5.852.000, Zazalar  %0.53, 371.000,Çerkezler, %2.14, 1.520.000, Araplar %1.63, 1.141.000,-Lazlar  %0.02  14.000, Diğer  %1  700.000 kişidir.

Kürt kökenli nüfusun %8.36 olarak kabul edilmesi, Kürtlerin 15-20 milyon olduklarını savunan çevrelerin tepkisine yol açabilir. Ancak yerli yabancı hiç bir ciddi araştırmacı ya da kurum, Kürt nüfusu böylesine abartılı rakamlarla ifade etmemektedir.                  

Türkiye’deki Kürt nüfusu gerçek dışı göstermenin maksat dışında hiç bir anlamı yoktur. Türkiye’deki Kürt kökenli nüfusun 6-7 milyon olması hiç bir şekilde Kürt kimliğini inkâr için bir gerekçe teşkil etmediği gibi, Kürtlüğe en ufak bir saygısızlık göstergesi olarak da algılanamaz…

Gaziantep'teki kanaat önderleriyle Şehitkamil Kültür ve Kongre Merkezi'nde, yaptığı konuşmada Etnik siyaset konusunda katılımcılara uyarılarda bulunan CHP Genel Başkanlarından Sayın KILIÇDAROĞLU,” "Etnik kimlik bağlamında ayrıldık. O yüzden birisi gelip size etnik siyaset yapıyorsa bilin ki bu ülkeye ihanet ediyor. Herkesin etnik kimliğine saygılıyız. Herkesin kimliği kendi şerefidir, o şeref aynı zamanda bizim de şerefimizdir” demiştir.

Türkiye de etnik yapı sahibi vatandaşlar devletin her kademesinde görev alıyor. Gerçekler ortada iken, Türkiye’de etnik siyaset, her geçen gün güçleniyor. Partiler de siyasi çıkar için bu tür gelişmeleri görmezden geliyorlar. Etnik siyaset ülkemize yapılacak en büyük yanlışlıktır. Çünkü etnik kutuplaşma olursa ülkemizde, kaos kaçınılmaz olacaktır.

Nitekim CİA Başkanlarında George TENET, " Nerede bir önyargı ve nefretle karşılaşırsan karşılaş mücadele et. Nerde kaos varsa, bil ki arkasında "DİNSEL" ve "ETNİK" bir nefret ve önyargı vardır " demiştir. 

Türkiye Cumhuriyeti’nin, kurucusu olan Atatürk’ ün, önerilerini dikkate almayan veya gereğini de yapmayan siyasi iktidarlar, toplumumuzu, bu tür gelişmelerle karşı karşıya her zaman bırakacaktır.  Çünkü anayasanın dışında, sınıf ve diğer ideolojileri temsil eden partiler kurulamaz.  

Mevcut anayasamıza göre, partiler Cumhuriyet esası üzerinde, yani Atatürkçülük ilkeleri çerçevesinde kurulur. Partiler tabii devlet düzenini temelden değiştirmeyi, gaye edinemez veya bu yolda faaliyette bulunamazlar.

Ayrıca partiler, kapitalist, faşist bir devlet, ihtilal yolu ile düzeni değiştirme ve dini kaldırmayı, gaye edinemezler. Özellikle de partiler toplumda, sınıfların var olması gayesi güdemezler. Bu yolda, bir faaliyette bulunamaz.

Ne var ki Atatürk’ ün bu hedefleri, çok partili dönemde, açık ve örtülü olarak ihlal edildi. Bu nedenle de ülkemizde birlik bozuldu. Ayrı çıkar gurupları teşekkül etti. Bugün olduğu gibi sınıflaşmalar oldu.

Elbette böyle bir ortamda, sınıflar ekonomik ve politik alanlarda birbiriyle çarpışarak, kendilerini korumak zorunda kalır. Böyle bir ortamda kişi/kişilerin ve toplumunun, hak ve hürriyetlerini korumak mümkün olmaz.

Yerel seçimler gösterdi ki etnik kökene dayalı siyaset, ülkeye zarar veriyor. Toplumda kutuplaşma ve zıtlaşmayı da körüklüyor. Türkiye’de, etnik söylem, ülkenin bütünlüğüne zarar verdiği gibi, etnik milliyetçiliği de körükler.

Marko Polo bile 13. asırda bu ülkeye ’Türkiye’ demiştir. Başta Anadolu olmak üzere, Balkanlar, Ortadoğu ve Kafkaslar ’daki, bin yıllık Türk yerleşimleri ve bu bölgeye akın akın göç eden Türk nüfusu, arşiv kayıtlarında ayrıntılı şekilde tescil edilmiştir.

Bu gerçeğe rağmen, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi, 2004 yılında Türkiye hakkındaki politik denetim sürecini koşullu olarak kapatırken, Ankara’dan, Avrupa Azınlık ve Bölgesel Diller Şartı’nı imzalamasını ve  azınlık olarak kabul ettiği Kürtlerin kültürel haklarını tanımasını istemişti.                 

Türkiye’ de etnik yapı üzerine siyaset yapmak veya bu gelişmeye ortam hazırlamak Türkiye’ ye yapılacak en büyük yanlışlıktır. Ayrıca, Türk Milliyetçiliği, Sosyolojik ve psikolojik esaslara dayanır. Kan değil, ruh ve eşit değerler arar. Eşitlik prensibine dayanır. Türk Milliyetçiliği, ırkçılık, mukaddesatçılık, şovenizim, totaliter milliyetçilik gibi akımlara karşıdır.  

Ülkemizde etnik siyasete en en güzel cevabı ATATÜRK, ” Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu, Trabzonlu, İstanbullu, Trakyalı ve Makedonyalı, hep aynı ırkın evlatları, hep aynı cevherin damarlarıdır “ görüşü ile vermişti.                   

Emperyalist ülkeler geçmişte de Türkleri, Avrupa’dan atmak için,  bugün olduğu gibi Balkanlar’da, “IRKİ” ve DİNİ” taassuplar körüklendi. Bu uğurda,  propagandalar yapıldı. Balkan toplumlarının, milliyetçilik hisleri kamçılandı. Önce ayaklanmalar, sonra da savaşlarla, istenen sonuca ulaşmışlardı.

Ülkemizde, etnik gruplar arasında, hiçbir sorun yoktur. Çünkü Türkler ve etnik gruplar, yıllardır birlikte yaşadı, kader birliği yaptı, birbirinden kız aldı ve kız verdi. Akraba oldu. Birlikte yaşamak ve var olan sorunları da, birlikte çözmek varken, kavga etmek, en önemlisi de bu güzel tabloya zarar vermek her etnik gruba fatura edilir. Son pişmanlıkta fayda vermez.