EOSB Başkanı Sayın KÜPELİ, “Sanayiciler olarak her toplantımızın ana konusunu artık, çalıştırmak için bulamadığımız işçiler oluşturuyor. Sanayicimiz artık işgücü bulmak peşinde geziyor. Sanayimizin işgücü açığı her geçen gün çok ciddi boyutta büyüyor, bizim acilen yeni işgücüne ihtiyacımız var, bu konu çok ciddi bir sorun haline gelmeye başladı.”
Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Seyit ARDIÇ da , “Yeni fabrikamızda 200 kişi istihdam edilecek. 2 aydır 70 işçi ile çalışıyoruz. 71’e çıkamadık, çünkü bütün sanayiciler gibi ben de çalışacak eleman bulamıyorum” dedi.
Ayrıca Sayın Ardıç, “Sanayi alanları artırılmalı ve firmalara teknik destek ve finansman sağlanmalı. Sanayide giderek büyüyen bir sorun olan işgücü ihtiyacının karşılanması da, yine hükümetin işgücü ve eğitim politikalarıyla acilen ele alması gereken bir konudur” diyerek çözümü de paylaşmıştı.
Elbette EOSB ve ASO başkanlarının gündeme getirdiği, sorunun çözümü uygulamalı ve nitelikli işgünü yanında, ülkemizde gerçekleştirilecek olan insan gücü ve işgücü planlaması ile eşdeğerdir.
Çünkü Türkiye, yılardır sürekli, kalıcı ve sonuç alıcı, eğitimde insan gücü planlaması yapmadı. O nedenle de ülkemiz, hiçbir dönem, arzu ettiği nitelikli işgücüne sahip olamadı. Bazı mesleklere yığılma olurken, büyük bir işsiz ordusu da yaratıldı.
Nitekim Türkiye İstatistik Kurumu, tarafından açıklanan, Hane Halkı İşgücü İstatistiklerinden yapılan değerlendirmeye göre, üniversite mezunu işsiz sayısı, ülke tarihinin,en yüksek seviyelerine ulaştı
Ülkemizde, eğitimde insan gücü planlamasının olmaması, ayrıca AK Parti hükümetlerinin, ‘81 ilde 81 üniversite’ parolası ise 10 yılın sonunda, 620 bin kişilik, dev bir üniversiteli işsizler ordusu yarattı. Buna göre, her 5 işsizden birini, üniversite mezunları oluştururken, diplomalı işsizler ordusunun, 241 binini erkekler, 346 binini ise kadınlar oluşturuyor.
Elbette üniversite açmak, insanlarımızı üniversite mezunu yapmak önemlidir ama İnsan kaynaklarının, ana işlevleri içinde yer alan, İnsan Kaynakları Planlaması ve kurum/kuruluşlar açısından, stratejik bir öneme sahiptir.
Ülkelerin ve Kurum/kuruluşların gelecekte ihtiyaç duyacağı, insan kaynağının, niceliksel ve niteliksel olarak evvelce tahmin edilmesi olarak tanımlanan insan kaynakları planlaması, planlama konsepti içinde, yer alan belirsizlik ve risk gibi faktörlerle doğrudan ilişkilidir.
İnsan kaynakları planlaması, ülkede her sektörde çalışacak insanları, nitelik ve nicelik yönünden belirli bir düzen içinde sağlamaktır. İnsan kaynakları, planlaması, bir organizasyonun personel ihtiyacının tahmini ve bu ihtiyacın giderilmesi için, gerekli faaliyetlerin gruplandırılmasıdır.
İnsan kaynakları planlaması, sanayileşme alanında önemli bir yere sahiptir. İnsan kaynakları planlaması bir sistem yaklaşımı olmalı ve belirli bir prosedürle gerçekleştirilmelidir.
Sektörlerin, gerekli niteliklere sahip ve gerekli sayıda işgücünün, gereken zamanda tedarik edilmesini sağlayacak, hareket programının oluşturulması amaçlanır. İşgücü planlaması, dinamik ve devamlı bir süreçtir. Temel olarak organizasyondaki stratejik yönetim kararlarından ve çevresel belirsizlik koşullarından etkilenmektedir.
Türkiye’de, 1963-67 dönemini kapsayan 1. Beş Yıllık Kalkınma Planında, eğitim planlaması açısından, dönemin popüler yaklaşımı olan insan gücü gereksinimleri yaklaşımının benimsendiği görülmektedir. Ancak bu yaklaşım, kalıcı ve sonuç alıcı bir şekilde gündemde kalmadı.
Ülkemizde, 1968-72 dönemini kapsayan, 2. Beş Yıllık Kalkınma Planında, İnsan gücü planlamasının temelini oluşturdu. Ancak bu da sürekli ve kalıcı olmadı. Ülkemizde ara elamana ihtiyaç varken, üniversite mezunları öncelikli oldu. Türkiye’de, üniversiteler ve meslek liseleri de, hizmet sektörü ve sanayi ile sürekli arayışı içindeler. Ancak bu ortak arzu, bir türlü, tarafları tatmin edecek seviyeye getirilemedi.
Türkiye, her alanda başarılı olmak, özellikle de üretken ülke olmak istiyorsa, mutlaka eğitimde, nitelikli insan gücü yetiştirmek zorundadır. Bu alanda, insan gücü yetiştirmede, her kesime görevler düşüyor. Özellikle nitelikli insan gücü yetiştirmede, sanayi meslek liseleri arasındaki işbirliği, bir zorunluluktur.
Nitekim geçmiş yıllarda Milli Tren Projesinde görev alacak olan, ESO- ETO- MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ – TÜLOMSAŞ – İŞKUR, RAYLI SİSTEM KÜMESİ işbirliği yaparak, raylı sistemler sektöründe, kalifiye insan kaynağı ihtiyacının karşılanması için, işbirliği yapmaları, diğer sektörlere de örnek teşkil edecek nitelikteydi. Ancak TÜLOMSAŞ’ın tarih olması bu girişimi de yok etti.
Ayrıca “MESLEKİ EĞİTİM”, ülkemizin kalkınması için, vazgeçilmez bir unsurdur. Sistem içinde yetiştirdiğimiz insan gücünün, üstün niteliklere sahip olması, gelişen bilim ve teknolojiye, uyum sağlamasını istiyorsak, meslek eğitimi yapan insanlarımız, gerçek iş koşullarında yaparak, yaşayarak, öğrenme esaslarına göre yetiştirilmek zorundadır.
Eğitimde,insan gücü planlaması, geleceğe yönelik ülke, yada bireylerin geleceği ile ilgili sağlıklı ve gerçekçi tahminlerde bulunma amacına yönelik, çalışmaları kapsamaktadır.
İnsan gücü planlamasında, mevcut işgücü envanterini analiz edilir Gelecekteki insan gücü tahminleri yapılır, istihdam programları geliştirilir eğitim programları tasarlanarak hayata geçirilir.
Türkiye’de, son yıllarda gelişen ekonomisi, teknolojik üretim ve ihracat odaklı büyüme politikalarını daha fazla ön plana çıkarmaya başlamıştır. Bu bağlamda gün geçtikçe gelişen teknoparkları ve teknoloji odaklı üretim arayışı ile birlikte nitelikli işgücüne olan ihtiyaç da artmaya başlamıştır.
Türkiye, her sektörde verimli ve başarılı olmak istiyorsa, ülke ihtiyacına göre sürdürebilir insan gücü planlaması yapmak ve eğitimini de, yeniden yapılandırmak zorundadır. Aksi halde işsizlik, özellikle de üniversitesi mezunu işsizlik sayısı, her geçen yıl artacak, bugün olduğu gibi, gelecekte de nitelikli işgücü ihtiyacı, sorun olarak ülke gündeminde kalıcı olacaktır.