İtiraf edeyim ilk kez girdim Büyükşehir Belediye’sinin kapısından.
Mevsimin keskin soğuğu arkamdan iterek adımlarımı hızlandırdı.
Her biri kendi başına ışık olabilmiş, ödünç alınmamış bir aydınlığın içinde birkaç kişi yürüyoruz.
Ve Şems’in şu sözleri oya gibi tutunuyor dilime,
“Bir şey yap güzel olsun, Çok mu zor?
O vakit güzel bir şey söyle, dilin mi dönmüyor, güzel bir şey gör. Veya güzel bir şey yaz..
Beceremez misin?
Öyleyse güzel bir şeye başla.
Ama hep güzel olsun.”
Yerel seçim sonrası rüzgâr sustu, yağmur dindi ve tuhaf bir sakinlik geldi şehre.
Tek bir noktaya kilitlendi herkes.
“Büyükşehir Belediyesi”ne..
Biz de izlemeyi bırakıp kalktık geldik ve sizleri de bu sohbete dahil etmek için bir sohbet gerçekleştirdik,
Evet efendim bu hafta Eskişehir Büyükşehir Belediye başkanı Sayın Ayşe Ünlüce bizlerle,
-Başkanım Merhaba,
Öncelikle Şehir Gazetesinde, Şehrin bu köşesinde sizi misafir ediyor olmaktan gurur duyuyorum.
Nasılsınız?
-Hoş geldiniz Asalet hanım. Şehrimiz için çalışmaya, üretmeye devam ediyoruz. Siz nasılsınız?
-Efendim bizlerde sizi takip ediyoruz malum ama istedik ki bizzat birlikte değerlendirelim. Üstelik çalışmalarınızdan ziyade sizin mütemadiyyen mütebbesim tavrınız ve cümlelerinize “ben” diye değil de “biz” diye başlıyor olmanız bizi buraya çekti. Dolayısı ile hassaten çok teşekkür ediyorum.
İzninizle başlamak isterim.
Seçim dönemi nasıl geçti sizin için?
-Aslında adaylık süreci benim için çok hızlı gelişti. 10 Ocak’ta üç belediyenin başkan adayı olarak isimlerimiz açıklandıktan hemen sonra sahadaydık.
Burada özellikle beni şaşırtan bir durum vardı. Eskişehir benim adaylığıma hazırdı ve bu beni şüphesiz çok yüreklendirdi. Biliyorsunuz benim hayatım bürokraside geçti. Farklı refleksler, farklı tepkiler olabilirdi. Ama olmadı. Olmamasının en büyük sebebinin “kadın olmak” olduğunu düşünüyorum.
Bana sıkça bir soru sorulur: “Kadın Belediye Başkanı olmak zor mu?”
Başka şehirler için belki öyledir ama Eskişehir için bu durum farklı. Sokağa indiğimde geçmişten bugüne bu şehirde çok emeğimin olması, belediyecilikten geliyor olmam, hukukçu olmam önemli kriterlerdi. Ama bana göre en önemli değer kadın olmamdı. Ve sahada en çok duyduğum ifade de buydu.
-Efendim yakın geçmişte Odunpazarı’nda hayata geçen bir “Sanat Sokağı” projesi var.
Bu proje başkanlık sürecinizden önce başlamış bir proje miydi?
-Tabi ki. Bizim belediyecilik anlayışımızda yaptığımız her iş sürdürülebilir projedir. Hiçbir proje birbirinden bağımsız değil. Ve en büyük projemiz aslında “Dengeli Kalkınma Modeli.”
Çünkü Eskişehir'e değer katacağını düşündüğümüz her projeye yenileri dâhil olacak. Böylece daha da ilerleyecek ve sürekli hale gelecek.
Sanat Sokağı projesi uzun bir süreçten geçti. Bu projenin tüm aşamalarına vakıf olmak ile beraber ne mutlu ki, bu projenin tamamlanıp hayata geçtiğini görmek benim başkanlığım dönemine denk geldi. Bu ayrı bir mutluluk ama özellikle son yedi ay çok daha hummalı bir çalışmayla tamamladık.
Proje ortaya çıkana kadar sıradan bir bina gözü ile bakılsa da; işin özünde sanat olunca o binanın tuğladan taştan ibaret olmadığını göstermeliydik. Çünkü hem şehrimizdeki sanatseverler, hem şehir dışından gelen misafirlerimiz hem de sanatçılar nefes alsın istedik.
Bence Sanat Sokağı’nın en değerli yanı bu..
Burada sanatın kendi başına bağımsız olması esas alındı.
Aynı zamanda sanatçıların eserlerini üretebilmeleri için bir zemin, diğer taraftan da sanatçı ve sanatseverlerin buluşma noktası olduğu için özellikli bir yer oldu.
İşte tam önünde de bunun için hazırlanmış Avlu Eskişehir inşa edildi.
Yani Sanat Sokağı’nda oluşan o bağın, o muhabbetin pekişmesi için bir sohbet etme ortamı hazırladık.
Sayın Ünlüce bunları anlatırken okul yıllarım geldi gözümün önüne..
Atölye günlerim..
Tornanın başında varmışım da yokmuşum gibi çamurun parmaklarımın arasında eriyişi geldi.
Elimdeki fırçanın renkler ile dans eder halinin seramik üzerinde savruluşu geldi.
Ve bir şehrin aslında eser oluşu, imza oluşu, vitrin oluşu geldi..
Sonra bir gurur rüzgarı esti sanki o sanat sokaklarının arasında..
Çarptı duvardan duvara..
Her duvarda ayrı bir motif, ayrı bir renk.
Kiminde boynu bükük bir lale, kiminde yürekli bir hançer yaprak..
Kiminde bir kalem, kiminde bir kelam..
Sonra an’a geri dönüp Sayın Ünlüce ‘nin seçim döneminde ifade ettiği üzere halı hazırda da “Ben değil biz varız, bu şehir hepimizin” ifadesi geliyor aklıma ve soruyorum,
-Efendim Belediyecilikte rozet yakadan çıkartılır derler ve sizin bir “Biz” duruşunuz var.
Peki buna rağmen şehirde lisanı keskin bir siyaset var mı? Özellikle yerelde sulh içerisinde, iletişim kurulabilen, istişare edilebilen ve sizin siz anlayışınıza riayet edilen bir birliktelik var diyebilir miyiz?
-Özellikle son yıllarda sadece Eskişehir’in değil Türkiye’nin bu keskin kutuplaşmalardan, sert ihtilaflardan çok yorulduğunu görüyorum. Bu nedenle şehirlerin merhamete ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Ve bu şehirlerin üzerinde şefkatli bir el gezinmeli.
Bence bunu en iyi yapabilecek olanların da kadınların olduğunu ve kadın belediye başkanlarının olduğunu belirtmek isterim.
Diğer yandan halkın en çok aidiyet hissettiği yerler belediyelerdir. Bugün devletin hiçbir kurumuna kimse bu kadar hesap soramaz.
Kendisine bu manada yakın hissedebilmesinin nedeni ise sizi seçmiş olması. Size oy vererek bu makama getirmiş olmasından cesaret alıyor.
“Seni ben seçtim ve hesap sormaya hakkım var.” diyebiliyor.
İşte burada aidiyet ve sahiplenmeyi hissediyorsunuz.
Biz bunun farkındayız ve memnunuz.
O nedenle Türkiye’de yaşadığımız bunca sorunun içerisinde vatandaşın en önemli ihtiyacının bu olduğunu, vatandaşın bu aidiyetten beslendiğini düşünüyorum.
Kavgadan, tartışmalardan, kutuplaşmalardan herkes yoruldu. Hiç şüphesiz ki; biraz yumuşamaya büyük ihtiyaç var.
Kocaman bir hak veriş ile izliyorum Ayşe hanımı..
Siyasi ideoloji farklılıklarının insanların öncelikli ayrışma sebebi oluşu, farklılığın birini diğerinden mutlaka kötü addettiğini ve artık bu duygunun ağırlığı sebebi ile “birlikte” diye başlayan cümleler kuramadığımız şu günlerde
biz bu hale nasıl geldik demekten kendini alamıyor insan..
Sonra Ayşe Ünlüce’nin bu mütemadiyen mütebessim tavrının göze görünen rahatlığının aslında Eskişehir özelinde siyaseten kutuplaşma yaşanmadığını hatırlatıyor bana.
Ve hemen soruyorum,
-Efendim siyasette kadın diye cümleye başlarken,
Takdir edersiniz ki bugün sahaya çıktığımızda hangi evin kapısını çalsak o evin kapısını yüzde doksan dokuz evin hanımı açar.
Ama belediyenin kapısı açıldığında bir kadın başkanın olması bu gergin ortamı biraz yumuşatıyor diyebilir miyiz?
- Yunus Emre’nin bu topraklarda yaşamış olması asla bir tesadüf değildir.
Onun yaşadığı topraklar bu kültür ile beslenmiş iken, bizler Yunus Emre’nin, Tabduk Emre’nin hatta Nasrettin Hoca’nın, Frig vadisindeki Kibele’nin ruhu ile bu topraklarda büyümüşken sulhtan başka bir şey beklemek mümkün değil.
Yakışmaz da.
Eskişehir’in bu kadim kültürü bu barış iklimine, beraber güzel işlere imza atmaya çok uygun.
Ben şu ana kadar Eskişehir'deki hiçbir siyasi irade ile hiçbir ihtilaf yaşamadım.
Sorularımın arasında olmamasına rağmen birden aklıma geliverdi,
-Efendim hiç sinirlendiğiniz oluyor mu? Ben pek sizi o profilde tahayyül edemiyorum çünkü..
Yine gülüyor.. Hani böyle etrafına mutluluk saçan bir emoji var ya.. Tıpkı onun gibi..
Ama samimiyetle de itiraf ediyor..
-Aslında sinirlendiğim de oluyor. Olmaz mı?
Ama ben geriye dönüp baktığımızda büyük büyük laflar edip sonra pişman olmak istemiyorum. Seçim döneminde ortam tabi ki zaman zaman sertleşiyor. Ama o dönemde de özellikle sakin davranmamın bir nedeni var. Çünkü ben sahada gözlemlediğim üzere seçimi kazanacağımı görüyordum.
Ve ben o dönem dedim ki;
‘Evet ben bu şehrin belediye başkanı olacağım ama sadece oy verenlerin değil, oy vermeyenlerin de belediye başkanı olacağım.’
Kimseyi hayal kırıklığına uğratmaya hakkım yoktu. Özellikle o kutuplaşmadan uzak durdum.
İşte tam burada kocaman bir ifade döküldü nahif dudaklardan,
“Kaybetmekten korkan insan agresifleşir.” dedi.
Sonra salonda bir Vaaauuvv yükselişi..
Işığın vurduğu her yer o an daha bir parladı.
Sohbet arasında seçim dönemini hatırlıyoruz.
Ve Sayın Ünlüce şöyle ifade ediyor,
-Seçim döneminde en büyük yanılgılardan bir tanesi çevrenizin size ne kadar gerçekçi olup olmadığı ile de ilgili.
O dönem birçok anketler yapıldı.
Ama bence bu anketlerden daha değerli olan ve belirleyici olan şey sokaktaki geri dönüşler.
O rakamlardan daha çok gerçeği ifade ediyor.
Zaten buna güvenmemiş olsaydım bu yolculuğa çıkılmazdı.
Ayrıca buradaki seçim sadece Eskişehir özelinde değil tüm Türkiye’nin sonucuna kilitlendiği bir seçim olduğu için bunun ayrı bir sorumluluğu vardı.
Sonra bugüne dönüyoruz ve mevzumuz Kent lokantaları..
-Efendim Kent Lokantaları nasıl gidiyor?
-Kent Lokantaları gerçekten çok güzel bir proje. Çok inandığımız bir proje. Özellikle askıda yemek uygulaması ile daha da kuvvetlendi. Bu manada çok güzel bağışlar aldık.
Hatta halkımızın en çok bağış yaptığı dönem olan Ramazan ayına hazır bir proje ile gireceğiz. Aşevi de çok verimli devam eden projemiz. Türkiye’nin en kadim geleneğidir aşevi geleneği.
Bugün köylerimizi gezerken bile “burası eskiden aşeviymiş” diye gösterilen yerler ile karşılaşınca bizdeki anlamı daha çok büyüyor.
İşte tam burada bir sürpriz yapıyor Sayın Ünlüce.
Diyor ki,
“Halkın Mutfaklarını kuruyoruz”
İlk duyduğumda şaşırıyorum. Nasıl yani?
Sonra detaylandırıyor heyecanla.
Asalet hanım, Halkın Mutfakları 2025’in ikinci yarısında hayata geçirilmesini öngördüğümüz bir proje. Birkaç pilot mahallede aynı anda hizmete girecek. Halk Ekmek büfe tarzında oluşturulan bankolardan uygun fiyatlarla üç öğün yemek satışı gerçekleşecek.
Projemizin pilot uygulaması yapılacak mahalleler, özellikle gelir düzeyi daha düşük mahalleler olacak.
Amacıma hizmet etmesi için bu şekilde düşünüldü.
Bakıyorsunuz Aşevi ücretsiz, Kent Lokantaları bir öğün sıcak yemek ücreti 65 TL ve o arada kalan kesimin de bir restoranda yüksek meblağlar ödeyerek yemek yemesinden ziyade çok daha uygun fiyatlarla hazır yemeğe ulaşmasını sağlamak istiyoruz.
Sayın Ünlüce gerçekleşen veya üzerinde çalışılan projeleri anlatırken oldukça heyecanlı ama bir o kadar da kendinden emin.
Ama şehri dinleyerek proje ürettiklerinin altını çiziyor.
Buraya bir alt başlık atmak istiyorum.
“ŞEHRİ DİNLEMEK”
-Sayın Ünlüce yine aslında şehrin en önemli sorunu alt yapı çalışmalarına başlamıştınız.
Bu çalışmalar devam ediyor mu?
Bu soruyu sorarken diğer soruları sorarken ki halimden daha mutluyum.
Çünkü bu çalışmaya Eskişehir‘in en uzun sokağından yani Örme sokaktan başlandı
Yani benim sokağımdan.
-Kırk ayrı noktada aynı anda süratle devam eden altyapı çalışmalarımız var.
Bu bizim öncelikli hizmetlerimiz arasında.
Yaz sonuna kadar; korkuluklardan tutun da köprüler, yollar şehrin her yerine dokunacağız ve bakımını yapacağız.
-Sayın Ünlüce, geçtiğimiz günlerde çarşı merkezine Emekli vatandaşlar için bir Emek Kafe açılışı gerçekleştirdiniz.
Buna gerçekten ihtiyaç vardı diyebilir miyiz?
Ve Emek Kafe’nin de şubeleşmesi söz konusu mu?
-Şehrimizin 4’te 1’i emekli vatandaşlarımızdan oluşuyor. Dolayısıyla gerçekten böyle bir ferahlama zeminine, emekli vatandaşlarımızın güzel vakit geçirebileceği, sosyalleşebileceği bir yere ihtiyaç vardı.
Üstelik orada bir terasımız da var. Uygun hava şartlarında çok daha keyifli olacak.
Ancak şubeleşmesini düşünmüyoruz. Lokasyon olarak şehrin merkezinde, herkesin ulaşabileceği bir yerde olması gayet güzel. Emekli vatandaşlarımızdan da çok güzel geri dönüşler alıyoruz.
-Peki hanımlar? Hanım başkanın hanımlara yönelik projeleriniz var mı?
-Olmaz mı Asalet hanım. Bizim zaten Kadın Danışma Merkezlerimiz, Kadın Çalışmaları Müdürlüğümüz hepsi çalışmalarını aralıksız sürdürüyor.
İlçelerdeki kurslarımız devam ediyor. İpek ve zeytincilik ile ilgili kadınlara yönelik projelerimiz devam ediyor. Zaten tüm projelerimizin içinde kadınlar var ve özellikle kadın İstihdamına çok dikkat ediyoruz.
-Ve röportajımız tamamlanırken,
Efendim sizi Şehir Gazetesi’nde benim köşemde misafir ediyor olmaktan çok mutluyum ve çok teşekkür ediyorum.
Şehir Gazetesi okurlarımıza son olarak neler söylemek istersiniz?
-Bütün yerel gazeteleri takip ediyorum. Ama özellikle okuduğum köşe yazıları var.
Ben gazeteci arkadaşlarımızın bizi tatlı tatlı eleştiriyor olmalarından mutlu oluyorum.
Çalışmalarımıza yön veren eleştiriler bunlar.
Şehir Gazetesi’ne de bu güzel buluşma ve hoş sohbet için teşekkür ediyorum.
Derkeeen Sayın Ünlüce manidar bir cümle ile tamamlıyor röportajı,
“2026’ya 1 kala” diyor.. Göz göze geliyoruz.
Sohbetin sonunda ikinci bir müjdeyi veriyor.
“2026 Eskişehir yılı olacak” diyor.
Galiba daha konuşacak çok şeyimiz olacak demek istiyor.
Biz onu izlemeye, dinlemeye siz de bizi okumaya devam edin dostlar.
Nokta değil virgül koyuyoruz.
Ama yine de şu cümleler ile bitirmek istiyorum.
“Bazen insanlar güzeldir, görünüşleri ile değil, söyledikleri ile değil, olduklarıyla.
Başkan Ünlüce’yi başkan olarak değerlendirmek vatandaşın seçmen çizgisinde durduğu zaman ortaya çıkar. Ama Eskişehirli Sayın Ünlüce’yi başkanlıktan ziyade insan oluşu ile seviyor.