Cengiz Holding’e Eskişehir'in Mihalgazi ve Sarıcakaya ilçelerinde altın ve gümüş madeni ruhsatı verildi. Holding 720 futbol sahası kadar alanda maden kazısı yapacak.

Eskişehir Çevre Koruma ve Geliştirme Derneği (ESÇEVDER), Cengiz Holding’e bağlı Eti Bakır Maden A.Ş.'nin, kentte altın ve gümüş çıkarmak için yaptığı ÇED başvurusuna tepki gösterdi. Derneğin Yönetim Kurulu üyesi Sayın Özgür Özlem Öngel, “Sarıcakaya Vadisi bu siyanürlü altın çıkarma sevdası yüzünden yok olacak" dedi.

Yine Antalya’nın Akseki ilçesinde Gidengelmez Dağları’ndaki Akseki ve İbradi Ormanları, “Önemli Doğa Alanı”  içinde yer alan dünya üzerinde sadece bu bölgede yetişen “Colchicum inundatum, Ornithogalum macrum, Silene isaurica” gibi endemik bitkiler var. Yörede yaban keçileri, yünlü kaya uyuru, gökdoğan, tavşancıl ve küçük kartal gibi hayvanlar da yaşıyor. Bu değerler maden için yok edilmek isteniyor

Ülkemizde 13 Şubat 2024 tarihinde Erzincan’ın ilçesi İliç’te yığın liçin kayması sonucu 9 işçinin ölümüne yol açan katliam ve yığın liçin içerisinde siyanürle birlikte ağır metaller bulunduran çözeltinin Fırat nehrine karışmasıyla oluşacak ekokırım, altın madenciliğin, ne kadar tehlikeli ve yaşam için ne büyük bir tehdit olduğunu bir defa daha ülke gündemine getirdi.

Bu gelişmelere rağmen, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, CHP’li Fethi Gürer’in soru önergesine verdiği yanıtta, Türkiye’de 118 yabancı firmaya ait 593 maden ruhsatı bulunduğunu bildirdi.

Patronlar Dünyası'nın haberine göre de 1923'ten 2002 yılına dek geçen 80 yılda Türkiye genelinde toplam 1186 maden ruhsatı verildiği öğrenildi. Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü'nün verilerine göre ise 2008-2023 arasındaki son 15 yılda ruhsat sayısının 386 bine ulaştı.

Verilen ruhsatlarla yapılacak madencilik faaliyetinin, yol açacak doğa yıkımı, ülkemizin ormanlarının, akarsularının, yeraltı ve yerüstü zenginliklerinin, global maden firmalarına,  tahsis edilerek, doğanın yok edilmesi, AFRİKA kıtasındaki gelişmeleri hatırlatıyor.

Nitekim Nijerya, Yemen, Etiyopya, Tanzanya, Burundi gibi ülkeler de zengin maden yataklarına sahip olmalarına rağmen; bu yatakları global maden firmalarına kaptırdıkları için  "yokluk ve açlığı" yaşamaktadırlar.

Yine dünyanın en fakir ülkesi Sierra Leona, dünyanın elmas madenleri bakımından en zengin ülkesiydi. Elmas madenleri, global aktör De Beer tarafından sömürülen bu ülke insanı, yıllık yaklaşık 417 dolar gelirle yaşamak zorunda kaldılar.

Ayrıca küresel şirketler, güzel dünyamızın zenginliklerini, kendi çıkarları için talan ediyor. Onlar bu durumdan tedirgin değiller ama küresel şirketler tarafından, Afrika’ da yok edilen tropikal yağmur ormanları nedeniyle, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalan, orangutanlar, kaplanlar diğer canlılar yaşam mücadelesi veriyor.        

Türkiye,  dünyadaki bu gelişmelerden, özellikle de Afrika’ dan ders ve ibret alır mı bilinmez. Ülkemizde de, yer altı zenginliklerimiz, Afrika olduğu gibi yabancılar şirketler tarafından çıkartılırken doğa da yok edilmemelidir.

Global maden firmaları, bir ülkede çıkardıkları madeni, asla o ülke topraklarında kurdukları tesislerde işlemezler. Gelişmiş kabul edilen ülkelerde, kurulan tesislere gönderirler. Buralarda madenlerde uç ürün üretilir.

Bu işlemde transfer fiyatı (transfer pricing) denilen fiyat uygulanır. Böylece talan edilen ülkede kurulan şirket, nerede ise zarar ediyor gösterilir. Yine bu madenler, ham cevher olarak ülke dışına çıkarılırken; sanki bu madenin değersiz olduğu ve ticari yönünün fazla olmadığı imajı oluşturulmaya çalışılır. Saf maden oranları düşük gösterilir.

Ayrıca yabancılar tarafından çıkartılan madenlerimizin, genel ve yerel safi hasılaya katkısı arzu edilen seviyede değildir. Kaz Dağları’nda, altın arayan Kanadalı Alamos Gold şirketi edinilen bilgiye göre, çıkacak altının sadece yüzde 4'ü devlete kalıyor. Kanadalı şirkete ise yüzde 96’sına sahip olacaktır.

Maalesef Özal dönemiyle başlayıp, AKP iktidarıyla da büyük bir ivme kazanan, ülkemizin yeraltı ve yerüstü kaynaklarında yabancı şirketler söz sahibi olmuştur. Gerekli yasal tedbirler alınmazsa, bu durum bugün olduğu gibi, gelecekte ülkemiz açısından bir ciddi sorunları da beraberinde getirecektir.

Elbette ülkemizde yabancı maden şirketlerine, doğa korunarak yerli yatırımcılarla birlikte ülkemizde, tesisler kurarak madenleri yüksek katma değerli uç ürün olarak ihraç etmek kaydıyla, maden ruhsatı verilmelidir. Madenler çıkartılırken de doğa ve insan yaşamı mutlaka korunmalıdır.

Aklıselim insanlarımız, madenlerle ilgili olumsuz gelişmelerin farkındadır. Nitekim Kaymaz Altın Maden Yatağı ile ilgili, mücadelemizde genç bir maden mühendisi, “ …Mücadelenizi, takdirle karşılıyorum. Bugünkü şartlarda, yabancılar madenlerimizi bedavaya kapatır. Zararı yok, bizler istifade etmeyelim. Gelecek nesiller, belki akıllı olur, bu madenlerimizi kendi insanımızın yararına işletir”  demişti.

Genç mühendisin, arzuları Eskişehir de gerçekleşiyor.  Eskişehir’in ve Türkiye’nin geleceğini ilgilendiren Bor konusunda, Eskişehir’ in tüm paydaşlarını bir araya getirerek, akademi, sanayi ve kamuoyu arasındaki koordinasyonu sağlamak adına ESGİAD bünyesinde BOR PLATFORMU oluşturulmuştur.

Eskişehir’ de ESGİAD tarafından gerçekleştirilen, Bor Platformunun Eskişehir’de, “Bor Vadisi”, “Bor Teknoloji Geliştirme Merkezi”, “Bor Kuluçka Merkezi” kurmak ve bor üzerine çalışan “start-up firma” sayısını artırmaya yönelik hedefleri de var.

Ayrıca Eskişehir’ de mevcut “Bor ve Madencilik OSB/Endüstri Bölgesi”,Maden Kümesi” ve “Bor platformu” madenlerimiz ile ilgili örnek ve umut verici gelişmelerdir. Siyasi iktidarlar ve Eskişehir’ deki tüm kesimler, Eskişehir ve ülke bazında oluşacak bu tür oluşumlara, maddi ve manevi destek verilmelidir.

Ülkemizin kalkınması ve yaşam seviyesinin belirleyicisi olarak kabul edilen sanayi, enerji ve tarım sektörlerinin, temellerini de madencilik oluşturmaktadır. Bu nedenle de torunlarımızın emaneti olan tüm madenlerin, ihracatına sınır getirilmeli, millileştirilip, doğa korunarak da yerli veya yabancı yatırımcılar tarafından, ülkemizde yüksek katma değerli uç ürün üretilerek ihraç edilmelidir.