Cumhuriyet, halkın egemenliği, kendi elinde tuttuğu, devlet biçimidir. Cumhuriyet yönetiminde, devlet, vatandaşların temsilcileri vasıtasıyla yönetilir. Cumhuriyet, günümüzde demokrasi ile aynı anlamda da kullanılır. Genellikle, saltanat, ya da hanedan yönetimi içermeyen, toplumun, bir krala ve gruba, tabi olmadığı yönetimlere verilen addır.
Cumhuriyet fazilettir, başka bir deyişle de üstünlüktür. Cumhuriyet medeni, çağdaş ve uygar olmak ideasında olan bir toplumların, vazgeçilmez ihtiyacıdır. Cumhuriyet; Monarşi’nin, krallığın, her türlü yönetimin, üstünde olan, bir yönetim biçimidir.
Cumhuriyetin, özünde; halka, halk için dürüstlük, liyakat, adalet, insanca davranış, hukukun üstünlüğüne, halkın huzur ve güvenine, ülkemizin birlik ve bütününe sahip çıkmanın koruyuculuğu ve kolaycılığı vardır.
Ülkemizin, kurucusu, Büyük Önder ATATÜRK, Cumhuriyet hayranı bir liderdi. Nitekim ATATÜRK, “Bütün dünya, bilsin ki, benim için bir yandaşlık vardır: Cumhuriyet yandaşlığı, düşünsel ve toplumsal devrim yandaşlığı. Bu noktada, yeni Türkiye topluluğunda, bir bireyi, bunun dışında düşünmek istemiyorum.” demiştir.
ATATÜRK, bu Cumhuriyet yandaşlığını, sözde bırakmayarak, 29 Ekim 1923 günü, milletvekilleri ile görüştükten sonra, taraf olduğu Cumhuriyet taslağı ile ilgili bir önerge, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne verildi. Meclis, önergeyi kabul etti. Böylece ülkemizde, cumhuriyet yönetimi kuruldu.
TBMM,29 Ekim 1923 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nda bir değişiklikle, yönetim biçimini Cumhuriyet olarak ilan etti. Hariciye Vekaleti’nce, 2 Şubat 1925’de Bir kanun teklifi ile 29 Ekim’in Bayram olması önerildi. 19 Nisan'da ise TBMM tarafından kabul edilerek, o günden sonra milli bayram olarak kutlanmaya başlandı. 29 Ekim 1925’ten bugüne kadar resmi ve milli bir bayram olarak kutlanmıştır. Bu gün de Cumhuriyetimizin, 100. yılını milletçe kutluyoruz.
Cumhuriyet, dünyada var olan rejimlerin, en mükemmelidir. Bu rejimde, halk yönetimde, söz sahibi olma imkânına sahiptir. Ayrıca Cumhuriyet, bize ATATÜRK' ün, miras kalan en önemli değerdir. Onu korumak ve güçlendirmek için, Türk halkı, özellikle de gençliği, her türlü fedakârlığı yapmak zorundadır.
Nitekim ATATÜRK,” Ey, Türk gençliği! Birinci ödevin, Türk bağımsızlığını, Türk Cumhuriyeti’ni, sonsuza kadar korumak ve savunmaktır “ diyerek, Türk gençliğine, yurt bütünlüğünün, Türkiye Cumhuriyeti’nin, sonsuza kadar korunup savunulması gibi çok önemli, bir görev ve sorumluluk vermiştir
Diğer yandan Türkiye Cumhuriyeti, kolay elde edilmedi. O nedenle de kavramı üzerinde önemle durulması ve içeriğinin çok iyi kavratılması gerekir. Çünkü Cumhuriyet, insanlık tarihinde, akıl ve bilim devrimi olarak nitelendirilen, çağdaşlaşmaya dayanır, demokratik yaşamın da "olmazsa olmaz" koşullarıyla oluşur.
Büyük Önder Atatürk "Cumhuriyet; düşünce, bilim, teknik ve beden yönünden güçlü, yüksek karakterli koruyucular ister" uyarısıyla; her türlü, aymazlıklara, oyunlara karşı uyanık olunmasını öğütlemiştir.
Atatürk’ün, deyişiyle, Cumhuriyet idaresinde, ulusal sınırlarımız içinde, her şeyden önce, kendi gücümüze dayanarak, varlığımızı korumak, ulusun ve vatanın gerçek mutluluğuna ve kalkınmasına çalışmak... Uygar dünyadan, uygarca insanlık davranışını ve karşılıklı dostluğu beklemektir.
Ayrıca Cumhuriyet rejimi, her şeyden önce kişi, zümre ve sınıf yararını değil, kamu yararını ön planda tutan, kamu yararına dayanan, bir yönetim şeklidir. Ancak ülkemizde, çok partili dönemde, halkın bu alanda, tam yetkili olduğunu söylemek çok zordur. Çünkü halkımız, Yıllardır. Parti Genel Başkanları ve yönetimlerinin tespit ettiği adayları seçmek zorunda bırakılmıştır. Hatta tercih bile yapmasına, müsaade edilmemiştir.
Büyük Önder ATATÜRK “Bütün cihan bilmelidir ki artık bu devletin ve bu milletin başında hiçbir kuvvet yoktur, hiçbir makam yoktur. Yalnız bir kuvvet vardır. O da millî egemenliktir. Yalnız bir makam vardır. O da milletin kalbi, vicdani ve mevcudiyetidir “ demiştir.
Cumhuriyet, karanlıktan aydınlığa çıkmak, uygar, çağdaş olmaktır. Cumhuriyet,
halkçıdır. Halkın olmadığı yönetimlerde, Cumhuriyet yoktur. .
Anayasamızca da benimsenmiş olan, kuvvetler ayrılığı ilkesi, egemenlik yetkisinin, devlet erkleri arasında, hiyerarşik olarak değil, işbölümü ve işbirliği içerisinde kullanılması olarak tanımlanmıştır.
Yasama yürütme ve yargı erkleri, önceleri, tek bir otorite tarafından kullanılırken; demokrasi düşüncesinin gelişmesi ve cumhuriyet idaresi vasıtası ile erklerin birbirinden bağımsız çalışması olgusunu gerçekleşmiştir. Bu ilkenin, temel amacı, egemenliğin, bir kimsede, zümrede, erkte toplanmasına, izin verilmemesidir.
Türk Milleti, cumhuriyet rejimi ile kazandığı değerleri, vazgeçilmez unsuru olarak benimsemelidir. Çünkü karşılaştığı sorunları, Cumhuriyet’e, olan sadakɑti sayesinde, birlik ve berberliğinden de ödün vermeden aşmayı bilmiştir. O nedenle de Atatürk’ün kuruduğu çağdaş, demokratik ve laik cumhuriyeti, ebediyen yaşatmak her Türk vatandaşının, özellikle de gençlerin, asli görevi olmalıdır.
Nitekim ATATÜRK “Ey yükselen yeni nesil! İstikbal sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk; onu yükseltecek ve sürdürecek olan sizlersiniz.” demiştir.
Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun….