Ülkemizde bir insan için kalıcı olan maddi zenginlik değil, manevi zenginliktir. Çünkü bugüne kadar, Türk toplumunda çok büyük servete sahip insanlar oldu. Ancak hiçbiri manevi zengin olan insanlar gibi toplumlarda kalıcı olmadı.

Manevi zengin ve halk adamı olmak kolay değildir. Kişi/kişilerin, halk ve devlet adamı, özellikle de manevi zengin olabilmesi için de her şeyden önce, o milletin evladı olduğu hissetmesi görev yaptığı toplumu kenti ve insanlarını sevmesi, tavır, davranışları ve icraatı ile de örnek olması gerekir.
 

Elbette günümüzde manevi zengin, halk ve devlet adamı olan yöneticilerimiz var. Onlar, milletin her ferdini, kendi öz evladı gibi görür ve ona göre davranır. Devletini, layıkıyla temsil eder, yaşantısı, davranışı, düşünceleri, fikirleri ve icraatı ile de örnek olurlar. Devletin ve halkın olmazsa olmaz değerlerinden asla taviz vermezler.

Manevi zengin, halk ve devlet adamı olan insanlarımızın, icraatlarında, "POLİTİK" ve "ELİT" güçlere yer yoktur. Manevi bakımdan, zengin olan devlet adamı, binlerce insandan sorumlu olduğunu bilip, ona göre düşünür. Konuşmaları ölçülü olur. Nitekim Hz. Mevlana, "Söz çıktığı ağza göre, değer kazanır." demiştir.

Manevi bakımdan zengin olan insanlarımız, ülkemizin ve kentlerin de en büyük zenginliğidir. Çünkü çağımızda geçmişte, ulusların zenginliğinin, en önemli göstergesi, doğal kaynaklardı. Zamanla para, makine, fabrika gibi, sermaye malları, üstün duruma geçti. Bugün ise, üretimin ve hizmetin en önemli faktörü, bilgi, beyin gücü ve insan kaynağıdır.

Manevi zengin yönetici, işinin ehlidir. İşinin ehli olmak, sadece deneyim ve bilgi sahibi olmak demek değildir. İşinin ehli, her şeyi bilen, kendisi çözen kişi, hiç değildir. Tam tersine, bildiğini çok iyi bilen, iyi gözlem yapan, her zaman güven ve ihtiyaç duyulan, kişidir.

Çağımızda işin ehli yönetici kaynak yaratır, ya da var olan kaynakları, en iyi şekilde değerlendirir, insanları takım haline getirir, doğru insanları, doğru yerlere yerleştirir ve onların ihtiyaçlarını karşılar, doğru teknolojileri de alır.

Ayrıca yöneticiler, görevlerini başarılı bir şekilde gerçekleştirebilmek için, bazı yetenek ve özelliklere sahip olmalıdırlar. Kendine güvenen ve başkalarına güven verebilen, olgun kişilikli, ilişkilerinde samimi ve empati yapabilen, geleceği görebilen yöneticiler, çalıştıkları kurumların başarısında, önemli bir role sahip olurlar.

Manevi bakımdan zengin olan yöneticiler, çalıştığı kentlerde unutulmadığı gibi icraatları ile de örnek olurken, görev yaptıkları kente, ilçe ve köyde sevilirler. Bu insanlarımızdan biri de Zonguldak, Aydın,  İzmir, Eskişehir Valisi ve emniyet genel müdürü olan bugün de Bursa valisi olarak görev yapan Sayın Erol AYYILDIZ’ dır.

Bursa Valisi Sayın Erol AYYILDIZ’ın başkanlığında, Eskişehir Valisi Sayın Hüseyin AKSOY ve Bilecik Valisi Sayın Şefik AYGÖL’ün katılımıyla Eskişehir’de gerçekleştirilen, BEBKA’nın Aralık ayı yönetim kurulu toplantısı, Eskişehir valilerimizden bugünde Bursa valisi olan Sayın Erol YILDIZ  icraatlarını da hatırlattı.

Sayın AYYILDIZ  kapılarını, halka açık tutar özellikle de her gelen ziyaretçi ile yakından ilgilenir,  hoşgörü, doğruluk, dürüstlük, cesaret, fedakârlık, yardımseverlik, sorumluluk, vefa, sabır, azim, hak ve hukuk ve vatan sevgisi, gibi kavramları da icraatına, tavır ve davranışlarına yansıtarak örnek olurdu.

Sayın AYYILDIZ, göreve başlarken,  “Ben,  futbol oynayan

birisiyim.  Amacımız, en kısa zamanda Eskişehirspor’u  süper ligde görmek. Bize bu konuda ne düşüyorsa, samimiyetle bu yükün altına girer ve gücümüzün son damlasına kadar bunu kullanırız “ sözleri ile de Eskişehirspor taraftarlarına moral vermiş  umut da olmuştu.

Yine Sayın AYYILDIZ’ ın, “Yunus Emre, Seyyid Battal Gazi, Şücâeddin Velî gibi, gönül erlerinin mayaladığı ve Türklerin Anadolu’ya, geldikten sonra Osmanlı Devleti’nin temellerinin atıldığı topraklar olması hasebiyle  Kuruluşun ve Kara ve demir yollarında merkezi bir konumda bulunması ve bu yönüyle,  Kurtuluş Savaşı’mızın,  önemli direnme noktalarından biri olması sebebiyle, milli mücadele şehridir.” sözleri ile de her Eskişehirliyi, gururlandırmıştı.

Sayın AYYILDIZ, “2013 Türk Dünyası Kültür Başkentliği’ne ev sahipliği yapması, bu sebeple Türk dünyasının, önemli bir buluşma noktası olması; Kırım’dan, Balkanlar’dan, Kafkaslar’dan ve daha başka yerlerden gelip, Anadolu’ya sığınan kardeşlerimize, kucak açması ve onların barış içinde yaşamaları dolayısıyla bir huzur şehridir.” sözleri ile de Eskişehir’in demoğrafik yapısını çok iyi tanıdığını göstermiş, bugün etnik ve dinsel yapıyı kullanarak, ülkemizde kaos yaratmak isteyen, emperyalist güçlere ders vermişti.

Sayın AYYILDIZ, tarihi Odunpazarı Evleri, Kurşunlu Camii ve Külliyesi, Yazılıkaya Frig Vadisi, Sivrihisar Ulu Camii, Han Yeraltı Şehri, Seyyid Battal Gazi Külliyesi; bunların yanında, park, bahçe ve müzeleriyle, yüz binlerce turist ağırlayan, bir turizm şehri olarak görmüştü.

Sayın AYYILDIZ’ın, “Eskişehir, her şeyden önce uzun yıllar Şeyh Edebali’yi ağırlayan, güzide ilim irfan erbabının yetiştiği, her türlü hizmete layık güzel insanların olduğu bir gönül şehridir. Sevgi şairi, Yunus Emre bir şiirinde; "Girdim gönül şehrine daldım onun bahrîne Aşk ile seyrederken iz buldum cân içinde diyor” dedikten sonra,. Yine Türk milletinin gönül medeniyetinin manevî mimarlarından olan Şücâeddin Velî ile Nasreddin Hoca’mızı da unutmamamız gerekmektedir.” sözleri ve kentteki icraatları, tavır ve davranışları ile de unutulmadı, unutulmayacak.