İnisiyatif Merkezi Eğitim Kültür ve Yardımlaşma Derneği Eskişehir Temsilciliği ve Eskişehir Kent Konseyi, 6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen depremlerin yıl dönümünde, "Sürdürülebilir ve Afet Dirençli Gelecekte Yönetim ve Yönetişim Süreçleri" başlıklı bir bilgilendirme paneli düzenledi.

Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Taşbaşı Kültür Merkezi Kırmızı Salonu'nda gerçekleşen etkinlikte, Prof. Dr. Alper Özmen, İnşaat Mühendisleri Odası'ndan Hüseyin Orkun Kılıç, Doç. Dr. Muammer Tün ve Prof. Dr. Murat Yaman, deprem gerçeği, afet yönetimi ve sürdürülebilir şehir planlaması gibi konularda dinleyicilere bilgiler aktardılar.

Haberimiz olmadığı için etkinliğe katılmadık. Neler konuşuldu bilmiyoruz ama etkinliğe katılmak ve konuşanları da kamuoyu ile paylaşmak isterdik çünkü her an depremle karşı karşıya kalabilecek olan halkımızın, depremle ilgili bilgi sahibi olması hayatidir.

17 Ağustos sabahın erken saatlerinde, Gölcük’e ulaştık. Üç gün de çalışmalara yardımcı olduk. Nice acılara da tanık olduk. Toplumun tüm bireyleri, kamu kurumları, sivil toplum örgütleri,  siyasi merciler ve devlet o gün üzerine düşen görevleri en iyi şekilde yerine getirmek için, gayret gösterdi. Ancak iyi organize olamadılar, hazırlıksız oldukları, her icraatlarında görüldü. Hatta bazen de müdahalelerde çaresiz kaldılar.

17 Ağustos Marmara Depremi’nde, üç gün enkaz kaldırma çalışmalarında, gördüğümüz eksiklileri ve yapılması gerekenleri o günlerde, Eskişehir Valisi olan, Sayın Ali Fuat Güven’e aktardık. Önerilerimiz arasında Eskişehir’ de birkaç adet çadır kent kurulmasını da istemiştik. Önerilerimizin, büyük çoğunluğu o yıllarda hayata geçti. Hatta üç yerde, çadır kent gerçekleştirilmişti. Maalesef çadır kentin biri kooperatif, diğeri ise TOKİ tarafından konuta dönüştürüldü. Diğerinin ise kaderi belli değildir.       

Eskişehir’ de mal ve can kaybına neden olan Gölcük-Adapazarı merkezli 7.4 şiddetli depremde Eskişehir’ de 490 bina ve 49 işyeri hasar gördü. İki bina biri depremde, diğeri ise kendiliğinden çöktü. 4 adet ağır hasarlı bina da sonradan yıkıldı.  32 vatandaşımız da hayatını kaybetti. Ancak Eskişehir merkezde tespit edilmeyen, onlarca hasarlı bina var. Bu binalarda gereken tedbirler alınmaz ise olası bir depremde büyük mal ve can kaybına neden olacaktır.

17 Ağustos depreminden sonra açıklamalarda Eskişehir’de 130 bin bina, 220 bin konut var. Bunların yarısı olan 110 bin binada iskân yok. Kalan binalar ise imar affından faydalanarak oturma izni almış. Ayrıca geçmiş yıllarda da, mücavir alanların, dar tutulması nedeniyle, mahallerin büyük bir bölümü, kendi halinde gelişti. Bu ihmal, bugün belediyeleri sıkıntıya soktu.

Türkiye ve Eskişehir’de 17 Ağustos depremi sonrası olduğu gibi her depremde pek çok kararlar alındı ama alınan kararlar sürekli, kalıcı ve sonuç alıcı olamadı. Hülasa depremle ilgili önlemlere, ”Eski tas eski hamam” felsefesi hâkim oldu.

Eskişehir’ de deprem gerçeği yıllardır masaya yatırıldı ve deprem konusunda çalışan uzmanlar, sürekli bir araya geldi ve Eskişehir’de, 1998 yılından önce yapılan binaların güçlendirilmesi gerektiği de hep söylendi.

Ayrıca kentte depremle ilgili pek çok panel, konferans, sempozyum ve toplantılar yapıldı. Pek çokta öneri getirildi. Ancak gelinen nokta ortadadır. Uzmanlarca, yıllardır gündeme getirilen ve depremde, insan yaşamı için de olmazsa şartı olan  “SAĞLAM ZEMİN ÜZERİNDE OTURMAK” ve  “SAĞLAM BİNADA OTURMAK” gibi iki basit kural bile yeteri kadar dikkate alınmıyor.

17 Ağustos depreminden sonra, TBMM’de, grubu bulunan siyasi partilere mensup milletvekilleri, deprem felaketiyle ilgili alınan ve alınması gereken tedbirler konusunda meclis araştırması açılması için önerge verdiler.

Önerge de "afet riski yüksek olan bölgelerden başlamak üzere, mevcut yapı ve altyapıların afetler olmadan önce güçlendirilmesi ve yenilenmesi çalışmalarına kamu binalarından başlayarak önem ve öncelik verilmeli ve bu amaç için yeterli iç ve dış kaynaklar bulunarak, özel bir uygulama projesi hazırlanmalıdır. " kararı alınmıştı. Bu ifadeler ne ülke ne de Eskişehir’de arzu edilen boyutta hayata geçirildi.

Aslında Türkiye, 1999 depreminden sonra çok büyük bir atılım yaptı, Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde en modern gereçlerle donanmış deprem dinleme istasyonları, Küresel Konum Belirleme Sistemi (GPS)  California’da bile bulunmayan Erken Uyarı Sistemi ağını kurdu. Yabancı bilim adamlarının hemen hepsi deprem araştırmaları konusunda, Türkiye’yi örnek gösterdi. Ancak ülkemizde kentsel dönüşümde aynı duyarlılık gösterilmedi.

Eskişehir’de,  17 Ağustos Depremi’nden sonra gündeme gelen, yeni yerleşme alanlarının belirlenmesi, yeni yatırımların yapılacağı alanlar ve altyapı tesislerinin güzergâhları gibi konulardaki, görüş ve öneriler mutlaka hayata geçirilmeli, kentsel dönüşümle ilgili çalışmalar da siyaset üstü tutularak hayata geçirilmelidir.

Eskişehir’de Sivil Savunma ve İl Acil Yardım Ekipleri ve Sivil Savunma yükümlülerinin eğitimleri, sürekli olarak yapılmalı ve eğitimler tatbikatlarla pekiştirilmelidir.  Sivil Savunma depoları kurularak, gerekli araç-gereç ve malzeme stokları yapılarak hazır halde tutulmalıdır.

Türkiye’de yaşanan depremlerde meydana gelen can kayıplarının önemli bir kısmı yıkım kaynaklıdır. Bu nedenle içinde yaşadığımız, çalıştığımız veya düzenli olarak kullandığımız binaların inşaat standartlarına uygunluğu sağlanmalıdır. Yeni bir ev alınacaksa, yasa ve yönetmeliklerle belirlenen şartlara uygun olarak inşa edilip edilmediği öğrenilmelidir.

Eskişehir de çadır kentler ve deprem toplanma yerleri yeniden belirlenerek halkımız bilgilendirilmeli, kentsel dönüşüm de bir an önce hayata geçirilmeli ve depremde gerekli malzemeler de her an hazır tutulmalıdır.  Vilayet, Anakent, Tepebaşı, Odunpazarı, İlçe, belediyeleri ve halkımız da depremle ilgili önlemleri, özellikle de uygulamaları eksiksiz yerine getirmelidir. Söz konusu olan mal ve can kaybıdır.