İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Adil Atasoy, İsrail’in bitmeyen Gazze zulmünün Kuran aydınlığında Müslümanların durumu ve kitap ehline karşı hareket tarzının nasıl olması gerektiğini anlatan bir açıklamada bulundu.

YUNUSÇA SOHBET

İsrail’in bitmeyen Gazze zulmü Kuran aydınlığında Müslümanların durumu ve kitap ehline karşı hareket tarzı nasıl olmalıdır?

 “Ben gelmedim kavga için

Benim işim sevgi için

Dostun evi gönüllerdir

Gönüller yapmaya geldim”

Yunus Emre

GİRİŞ:

Kitabımız Yüce Kuran, kendinden önceki tüm İlahi Kitaplarda sonradan meydana gelen ve Allah’ın Dinine uymayan ekleme ve sapmaları ortadan kaldırıcı ve Allah’ın ezeli ve ebedi Dinini yenileyici, tamamlayıcı olarak son Peygamber Hz. Muhammed’e (Sav.) İlahi Tebliğci Melek Cebrail (As.) aracılığı ile gönderilmiştir.

Her şeyi bilen ve gören Allah, Hz. Adem’den itibaren gönderdiği Peygamberler aracılığı ile bildirdiği “insanlık öğretisinden”, Allah’ın yolundan çıkmış; ahlakı bozulmuş, insanlığını unutmuş kavim ve milletlerin nasıl sapkınlığa düştüğünü, Allah’ın emir yasaklarına uymanın terk edildiğini, Allah’ın birliğine ve yalnız ona dayanıp güvenmeye olan inancın yok edildiğini bilerek ve görerek son Peygamber Muhammed Mustafa’ya (Sav.)  Allah Dini İslam’ın son Kitabı Kuran’ı; “Peygamberlik” süresi içindeki tebliğ görevi; karşılaştığı olaylar, gelişen zaman ve ihtiyaçlara, ilahi hikmete ve sıraya uygun olarak indirmiş ve tamamlamıştır.

Tahrif edilmiş, bozulmuş, sonradan yazılmış kitaplardan farklı olarak, Kuran’ın nasıl Peygamberimiz ve Sahabe Efendilerimiz tarafından öğrenilip, ezberlendiğini ve yazıya geçirildiğini, bugüne kadar değişmeden titizlikle korunduğunu ve çoğaltıldığını biliyoruz. 

Tüm insanlık için Allah’ın doğru; Hak Dinin ve Allah yolunun rehberi olarak indirilen Kuran’a tarih boyunca karşı çıkanlar olmuştur. Kuran’ın getirdiği emir, yasak ve öğütlere uygun olarak yaşayan Müslümanlara ve   Allah’ın Dinine karşı çıkmışlar, kıskançlıkları, benlik ve menfaat güdüleri ile Allah’ın Dinini engellemeye çalışmışlardır. İnsanlar ile Allah’ın Doğru Dini arasına girerek, insan fıtratına en uygun ve gelişmiş inanç sistemi, yaşama biçimi olarak benimseyip yaşamalarını önlemek için çeşitli engel ve zorluklar çıkarmışlardır. Her dönemde ve fırsatta İslam’ın güzelliklerini gizleyerek, yaptıkları kötüleme kampanya ve usulleri ile insanların, İslam Dinini hür iradeleriyle bilme ve öğrenmelerine mani olmaya çalıştıklarını görüyoruz. Çıkardıkları engellerin işe yaramaması halinde ise nasıl şiddet ve kuvvet kullanarak Müslümanları yok etme çabasına girdiklerini tarihin akışı içinde ibretle görüyor ve bugün Gazze’de açıkça ortaya konan insanlık dışı olaylarla daha iyi anlıyoruz.

Bu yazımızda öncelikle medeni dünyanın gözleri önünde Gazze’den yükselen feryatları ve Gazze’de Filistin halkına karşı gerçekleştirilen soykırımın önlenmesi konusunda yüce kitabımız Kuran’dan derlemeye çalıştığımız bazı ayetlerde yer alan tavsiyeleri konu edineceğiz. Sonra da Kuran’dan hareket ederek Allah’ın, Kitap ve Peygamber göndererek iyi ve doğru olana davet ettiği “Kitap Ehli” millet ve kavimlerin durumunu; Müslümanların onlara karşı nasıl bir tutum ve davranış içinde bulunmaları gerektiğini hatıra getirmeye, bu konuda Müslümanları düşünmeye ve bilinçli hareket etmeye davet etmek istiyoruz.

I- GAZZE’DE ACIMASIZ İSRAİL SOYKIRIMINA UĞRAYAN FİLİSTİN HALKININ FERYADINI YÜCE KİTABIMIZ KURAN AYDINLIĞINDA DUYMAK:

Gazze’de yaşanan soykırım ve insanlığa karşı suçlar hız kesmeden bir terör devleti ve insanlık düşmanı olarak tarihe geçmiş bulunan İsrail devleti ve yöneticileri tarafından Gazze’de yaşayan Filistin halkına karşı dünyanın gözleri önünde sürmektedir.

İsrail devletinin bombaları altında ölen çocuk, kadın ve erkeklerin sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Bugün için şehit edilen silahsız masumların sayısı 40 binlere yaklaştı, yaralıların sayısı ise 100 binlere ulaşmış bulunmaktadır. Bu vahşete nasıl son verilecektir. Biz Müslümanlara ve insanlığını koruyan dünya halklarına düşen görev ve sorumluluk nedir?

Bu soruların cevabını yüce kitabımız Kuran’dan derlediğimiz “Soykırım Suçu”[1] ve “İnsanlığa Karşı Suç”[2] teşkil eden zülüm ve acımasızlıklar karşısında Müslümanların takınması gereken tavır, verilmesi gereken mücadeleye yönelik bazı Kuran ayetlerini mealen sunmaya çalışacağız. Bu ayetler yüce Kuran’ın değişik surelerinde yer almaktadır. Burada konumuzla ilgili olan Ayetleri belirtmeye ve hatırımıza getirmeye çalışacağız.

Allah Yüce Kuran’da bizlere şöyle sesleniyor:

  •          Size ne oluyor da?  Allah yolunda ve ey Rabbimiz!... “Bizleri halkı zalim olan şu memlekette selamete çıkar, katından bize bir dost, bir yardımcı ver” diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı, erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz? (Nisa; 4/75)
  •          “Dünya hayatını ahiret hayatı karşılığında satanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse, biz ona büyük bir mükafat vereceğiz.” (Nisa; 4/74)
  •         “Her kim, kendisine verilen eziyetin dengi ile karşılık verir de bundan sonra kendisine yine bir tecavüz ve zulüm vaki olursa, emin olmalıdır ki, Allah ona mutlaka yardım edecektir. Allah affedici ve gafurdur” (Hac; 22/60) 
  •          “Eğer Allah’ın insanlardan bir kısmının kötülüğünü diğer insanlarla önleyip savması olmasaydı, elbette yer yüzü alt üst olurdu. Lakin Allah bütün mazlum insanlara karşı lütuf ve kerem sahibidir” (Bakara;2/251)
  • Yüce Kuran, İsrail Oğullarının ve genel olarak toplumların içinde bulundukları ve karşılaştıkları olağanüstü hallere bir örnek ve ibret olmak üzere, Allaha inanmış olanların ne için mücadele etmeleri gerektiğine dair şu Ayet-i Kerimeyi misal olarak gösteriyor:
  • “İsrail oğulları kendilerine gönderilen Peygambere; bize bir hükümdar tayin et. Onun komutasında Allah yolunda savaşalım demişlerdi. Peygamberleri onlara: ‘Ya size savaş yazılır da savaşmazsanız’ dedi. “Yurtlarımızdan çıkarılmış, çocuklarımızdan uzaklaştırıldığımız halde Allah yolunda neden savaşmayalım” dediler (Bakara;2/246) 
  •          “Allah, sizi, Din konusunda sizinle savaşmamış, sizi yurtlarınızdan çıkarmamış kimselere iyilik etmekten, onlara adil davranmaktan men etmez. Şüphesiz Allah adil davrananları sever” (Mümtehine: 60/8). 
  •        “Ve şüphesiz ki ordumuz; Allah’ın orduları elbette üstün gelecektir” (Saffat; 37/173)
  •          “(İnananlar) Şüphesiz biz Allah’a aitiz ve şüphesiz ona döneceğiz derler” (Bakara:2/156)
  •         “Ey iman edenler! İslam’ın: Barışın, selametin yoluna girin. Şeytan’ın yoluna girmeyin” (Bakara; 2/208-209)

II-KURAN’DA KİTAP EHLİNİN DURUMU:

Kuran, Maide Suresinde kitap ehlinin durumu ve Müslümanların münasebetleri konusunda tespitler yapmakta, Müslümanlar için  bazı öğüt ve tavsiyelerde bulunmaktadır.

Maide Suresi Kuran’ın terkip sırasına göre 5. suredir. Maide Suresi ismini, surenin 112 ila 114.cü ayetlerde geçen ve Allah tarafından bir mucize olarak, Hz. İsa’nın Havarilerinin inançlarının pekişmesi için Allah tarafından indirilen “Gök Sofrası” manasına gelen “Maide” kelimesinden almıştır.

Maide suresinde ayrıca, Müslümanlar için yasaklanmış bir kısım haram yiyecekler, içecekler, alışkanlık ve davranışlar açıklanmakla beraber, surenin büyük bir kısmı “kitap ehlinin” halleri ve Müslümanların onlarla münasebetlerinde dikkat etmeleri gereken hususlar üzerinde durulmaktadır. Biz burada kısaca, Maide Suresinde açıklanan “kitap ehlinin” durumu ve Müslümanların onlarla münasebetleri üzerinde duracağız.

Maide Suresinin 41. ve devamındaki Ayetlerinde, “münafıkların” ve “Yahudilerin”  hallerinden; Hz. Musa’ya (As.) gönderilen Tevrat’ı, nasıl menfaatleri ve kavmi bencillikleri doğrultusunda değiştirdiklerinden, Allah’ın buyruklarını saptırdıklarından bahsediliyor.

Maide Suresi’nin 46, 47, 48, ve 49. Ayetlerinde, Allah’ın Dininin devamlılığı, tahrif edilmemiş Tevrat’ı bozulmamış haliyle doğrulayıcı olarak Hz. İsa’nın Peygamber olarak gönderildiği; Hz. İsa’ya bozulmamış Tevrat’ı tasdik etmek ve Allah’tan sakınanlara bir hidayet olarak İncil’in verildiği; Hz. İsa’dan sonra ise geçmiş Peygamberleri ve Kitapları tasdik eden Kuran’ın Hak olarak Hz. Peygambere indirilmiş olduğu ve Hz.  Peygamberin, “Ehli Kitap”; Yahudiler ve Hıristiyanlar arasında Allah’ın son Kitabı “Kuran” ile hükmetmesi istenmektedir.

Ayrıca, Hz. Peygambere bir ihtar olarak, “Sakın onların arzu ve heveslerine uyarak sana gelen Hak’tan (doğru olan ve Allah’ın sana bildirdiği yoldan) sapma” denilmektedir.

Kuran, Maide Suresi 82. Ayette: Peygamberimize ve onun şahsında tüm Müslümanlara hitaben; “İnsanlar içerisinde iman edenlere düşmanlık bakımından en şiddetli olanlar olarak Yahudiler ile Allah’a şirk koşanları (müşrikleri) bulacaksın. Onlar içinde iman edenlere sevgi bakımından en yakın olarak da ‘Biz Hıristiyanlarız’ diyenleri bulacaksın. Çünkü onların içinde keşişler ve rahipler vardır ve onlar büyüklük taslamazlar”. Onların, Resule indirileni duydukları zaman, tanışık çıktıkları gerçekten dolayı gözlerinin yaşla dolduğunu görürsün. Derler ki: Rabbimiz! iman ettik, bizi “Hakka” şahit olanlarla beraber yaz.” (Maide;5/82, 83)

“Rabbimizin bizi iyiler; Salih kullar arasına katmasını umut edip dururken, niçin Allah’a ve bize gelen gerçeğe; Kuran’a iman etmeyelim” derler. (Maide;5/84).

“Söyledikleri bu sözden dolayı, Allah onlara karşılık olarak, içinde devamlı kalmak üzere, zemininde ırmaklar akan cennetleri mükafat olarak verdi. İyi hareket edenlerin mükafatı işte budur” (Maide;5/85).

 “İsrail oğullarından küfredenler; Allah yolundan sapanlar, Peygamberleri Davut (Avs.) ve Meryem oğlu İsa (Avs.) diliyle lanetlenmişlerdir. Bu onların Allah’a isyan etmeleri ve günahkarlıkta aşırı gitmeleri yüzündendir” (Maide:5/78) deniliyor.

III- KURAN’A GÖRE MÜSLÜMANLARIN KİTAP EHLİNE KARŞI TAVIR VE HAREKETLERİ NASIL OLMALIDIR:

Maide Suresi; 8. Ayette, Müslümanlara bir öğüt ve tavsiye olarak şöyle denilmektedir: “Ey iman edenler! Allah için Hakkı ayakta tutanlar ve adaletle şahitlik yapanlar olunuz. Bir kavme olan kininiz, sizi adaletsizliğe sevk etmesin. Adaletli olun, çünkü bu takvaya daha yakındır. Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır”.

Maide Suresi 51 Ayette ise, “Ey iman edenler! Hak yoldan, Allah’ın doğru yolundan sapmış Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost tutarsa, o da onlardandır. Şüphesiz Allah zalim kavmi doğru yola iletmez” (Maide;5/51) denilmektedir.

Maide 51. Ayetten sonra gelen ayetlerde, Yahudi ve Hıristiyanların sapkın halleri ve ne şekilde Allah’a ve O’nun Peygamberlerinin yoluna aykırı davrandıkları, Allah’ın son Peygamberi Hz. Muhammed’i (Sav.) ve Kuran’ı yalanladıkları açıklanıyor.

Kuran, Yahudi ve özellikle Hıristiyanlara şu şekilde uyarıda bulunmaktadır: “De ki: Ey Kitap ehli! Haksız olarak dininizde taşkınlık etmeyin. Daha önce sapıtan; Allah’ın doğru yolundan çıkan, kavminin çoğunu saptıran ve doğru yoldan ayrılan bir milletin heveslerine uymayın” (Maide;5/77).

SONUÇ

Ünlü Alman şairi Rilke şöyle diyor; “Kimde inanç yoksa, onda güç de yoktur”. Bu deyişten hareketle şöyle bir tespit yapabiliriz: Gazze’de yaşayan “Filistin Halkının” zalim İsrail Devleti karşısındaki direnişi “İnançlarının” ne denli büyük ve sağlam olduğunu gösteriyor. Ekim 2023’ten bu yana kaç ay ve gün geçti. Gazze Halkının direnişi ve gücü karşısında zalim İsrail Hükümeti ve destekçisi Amerika aciz kaldı. Yerle bir edilmiş Gazze’nin yıkıntıları üstünde Gazze Halkı hala yaşıyor. İnsanlığını unutmamış dünyadan yardım bekliyor.

Şu hususu belirtmek isteriz ki, İsrail’in işlediği “Soykırım Suçu” ve “İnsanlığa karşı suçlar” Türk Ceza Kanun’da “Uluslararası Suçlar” başlığı altında düzenlenmiş bulunmaktadır. Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, dünyanın neresinde işlenirse işlensin, “İnsan Hakları İhlallerini” insanlık suçu saymış ve “barışı isteme hakkı” ve “dayanışma hakkı” olarak teminat altına almış bulunmaktadır.

 “Uluslararası Suçlar”, Türk Ceza Hukuku Sisteminin en önemli ve öncelikli suç düzenlemesidir. İster yer itibariyle ülke sınırları içinde işlensin, isterse ülke dışında gerçekleşsin; sosyal, kültürel, ekonomik, insani ve ahlaki etkileri Türk Milletini ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kamu düzenini, toprak bütünlüğünü ve egemenlik haklarını etkilemektedir. Bu sebeple, Türkiye’nin, “Uluslararası Ceza Mahkemesinde” açılmış olan davalara “Müdahil” olarak katılması uygun olduğu gibi; Bağımsız Türk Yargısı ve Kamu Organlarınca suç faillerinin; doğrudan veya dolaylı olarak bu suçlara iştirak edenlerin, yetkili Türkiye Cumhuriyeti Mahkemelerinde yargılanması ve hak ettikleri cezalara çarptırılması da mümkün görünmektedir.   

Allah her şeyin doğrusunu bilendir. “İlahi Adaletin” sahibi ve mutlak yerine getirendir. Duamız ve dileğimiz odur ki Allah’ın yüce Kitabı Kuran ve Peygamberimizin “Doğru yolu” bizleri aydınlatsın. Allah, Gazze’de yaşanan insanlık dışı vahşeti ve soykırımı sonlandırsın. Tüm dünyadaki mazlumlarının, özellikle de Gazzeli ve Filistinli mazlumların acısını dindirsin. Gazze’de yaşanan acı olaylar, güçlülerin zulmü ve insanlık dışı davranışları karşısında, insanlığını unutmamış tüm insan ve halklarla beraber Müslüman Milletlerin birliğine ve dünyanın huzura kavuşmasına vesile olsun.


[1] “Soykırım suçu”, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 76.maddesinde şu şekilde tanımlanmıştır: Bir planın icrası suretiyle, milli, etnik, ırki veya dini bir grubun tamamen veya kısmen yok edilmesi maksadıyla, bu grupların üyelerine karşı aşağıdaki fiillerden birinin işlenmesi, soykırım suçunu oluşturur: a) Kasten öldürme, b) Kişilerin bedensel veya ruhsal bütünlüklerine ağır zarar verme. c) Grubun tamamen veya kısmen yok edilmesi sonucunu doğuracak koşullarda yaşamaya zorlanması. d) Grubun içinde doğumlara engel olmaya yönelik tedbirlerin alınması. e) Gruba ait çocukların bir başka gruba zorla nakledilmesi.

 

[2] Türk Ceza Kanunu’nun 77. maddesinde “İnsanlığa Karşı Suçların” tanımı ise şöyledir: Aşağıdaki fiillerin, siyasal, felsefi, ırki veya dini saiklerle toplumun bir kesimine karşı bir plan doğrultusunda sistemli olarak işlenmesi, insanlığa karşı suç oluşturur: a) Kasten öldürme. b) Kasten yaralama. c) İşkence, eziyet veya köleleştirme. d) Kişi hürriyetinden yoksun kılma. e) Bilimsel deneylere tabi kılma. f) Cinsel saldırıda bulunma, çocukların cinsel istismarı. g) Zorla hamile bırakma. h) Zorla fuhşa sevk etme.