İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Adil Atasoy, Kurban Bayramı’nın ardından bayramın ilk Cuma’sına özel bir yazı yazdı.

YUNUSÇA SOHBET

Allah'ın Boyası ile Boyanmak

Değerli okuyucular, sağlıkla, afiyetle bir Kurban Bayramını daha idrak etmiş bulunuyoruz. Bugün Kurban Bayramının devamı kabul edeceğimiz Müslümanlar için bir başka “Bayram günü”. Günlerden Cuma. Kurban Bayramının ilk Cuma’sı.

Hacılarımız, Hac farizasının gereklerini yerine getirerek “Hacı” oldular, kurbanlarını Mübarek Belde Mekke’de kestiler. Bir kısmımız Kurbanlarını Diyanet İşleri Başkanlığı ve hayır kurumlarımız tarafından gerçekleştirilen hizmetlerle dünyanın dört bir yanındaki Müslüman kardeşlerimize ulaştırdılar, onların gönüllerini alıp yalnız olmadıklarını hatırlattılar. 

Kurban Bayramı münasebetiyle uzakta olanlar bir araya geldi, fiilen bir araya gelemeyenler haberleşerek; görüntülü, görüntüsüz teknolojinin verdiği imkanlarla bayramlaştılar, hal-hatır sorup iyilik dileklerini büyüklerine, küçük büyük aile fertlerine, akrabalarına, sevdiklerine, saydıklarına ulaştırdılar.

Kurban Bayramı’nın bu ilk Cuma’sında “Yunusça Sohbetimizi” “Kurban ibadetinin”; “Allah rızası için güzelleşme ve Allah’a yakın olma manasını” da içine alacak şekilde; insan ve bir Müslüman olarak kendimizi güzelleştirmeye ve insan yaratılışının güzelliği ve üstünlüğü üzerine düşünmeye yönelten; Yüce Kuran’ın ifadesiyle, “Allah’ın boyası ile boyanmak” şeklinde sembolik bir anlatımla açıklanan “İlahi öğütün” anlamı ve hikmeti üzerinde birlikte düşünelim, konuşalım istedik.

Değerli Okuyucular!...

 Yüce Kuran, “Allah’ın boyasına bak (Allah’ın canlılar ve cansızlar üzerinde görülen yüce sanatının renklerine, canlılara vurduğu şu boyaya, yaratıştaki güzelliğe bak) Allah’tan daha güzel boya vuran; renk veren, yaratan kim? Biz işte ona ibadet ederiz’’ şeklinde insanlara öğüt veriyor, yol gösteriyor (Bakara:138. Ayet).

Bu Ayeti kerimenin ışığında şu düşünceler zihnimizi ve kalbimizi işgal eder hale gelmiştir: Varlık alemi, Allah’ın kudretinin ve sanatının eseri olarak yaratılmıştır. Yaratılanlar yüce yaratıcının eseri ve O’nun yüce, emsalsiz, sınırsız ve üstün sanatının tezahürleri, görünümleridir.  Canlı ve cansız her varlık, Allah’ın yüce sanatının eseri ve bir yaratış hikmeti ve harikası olarak Allah’tandır, Allah’a aittir. Her canlı ve cansız Allah’ın boyasını, emsalsiz yaratış şeklini ve O’nun vurduğu renkleri, yaratış mührünü taşır.

Bu renkler, canlı ve cansız varlık aleminin çeşitliliği ve kusursuzluğu karşısında Allah’a inanan ve O’nun sonsuz yaratma gücünü temaşa eden insan için “eserden, müessire”, “Yaratandan yaratılmışa”; varlıktan var edene “Yüce Sanatın Sahibine” bir köprü kurar. Sonsuz bir teslimiyet, hayret, yöneliş ve Allah’ın yaratışta eşsizliğini ve gücünü idrak gerçekleşir. Bu yöneliş öyle bir samimiyetle gerçekleşir ki insan temaşa ettiği eserin ihtişamı, kusursuzluğu karşısında aczini ve yaratıcıya olan teslimiyet ve bağlılığın şuuruna erer. Bütün yaratılmış olanların O’nun yüce sanatının bir eseri olduğunu kabul ve idrak eder.

“Allah’ın boyası; Allah’ın rengi ile boyanmak” şeklindeki Yüce Kuran buyruğunun, yaratılmışların en şereflisi ve en güzel şekilde “ahsen-i takvim” üzere yaratılmış olan “İnsan” ve “İnsan nesli” için de geçerli olduğunu öncelikle söyleyebiliriz.

Allah insanı fiziki, maddi bir canlı varlık olarak en güzel yaratışta yarattığı gibi, “İnsana” biçim ve cismani olarak verdiği güzellik ve yaratılış özellikleri dışında; akıl, fikir, idrak, irade, öğrenme, konuşma, düşünme, iyi ve güzel olanı alıp benimseme gibi hilkat; yaratılış özellikleri ile donatmış, süslemiş diğer canlı yaratık ve hayvanlardan üstün kılmıştır.

Bu açıklamalardan, Allah’ın yaratıkları ve eserleri karşısında hayretimizi, aczimizi ifade ederek onun eşsiz bir yaratış eseri olduğumuz gerçeğini anlayıp, kavrayıp, idrak ederek, bize bahşedilen insanlık ve yaşam nimeti karşısında şükür borcumuzu yerine getirmek üzere kulluğumuzun gereklerini yerine getirmek şeklinde anlamanın mümkün olduğunu düşünüyoruz.

Yaratışın mükemmelliği ve “Yaratanın” emsalsiz büyüklüğünü anlamak, idrak etmek O’nun eseri olarak var olduğumuzu bilmek, Allah’ın “İnsan olarak” üstün bir varlık olarak yaratış gayesinin şükrünü ve gereğini yerine getirmek şeklinde bir sorumluluğu bize yüklemektedir diye düşünmekteyiz. 

 Allah, insanın yaratılışındaki üstünlüğün, varlık dünyasında gerçekleşmesini sağlamak üzere insana “Hakikati’’; doğru olan yaşam tarzını ve mutluluk yolunun rehberi ve aydınlatıcısı “Doğru Yolu”; “Sırat-ı müstakimi” de bildirmiştir.

İlk insan, Hazreti Adem’den başlayarak geçen zaman içinde gönderdiği Peygamberler, Allah’ın insanlar için öğütlediği mutluluk yolunun rehberi ve öğreticisi olmuşlardır. Her Peygamber Allah’ın Dini olarak; “İslam Dinini” tebliğ görevini yerine getirmiştir. Peygamberler, Allah’ın yaratışta en güzel suret ve meziyetlerle yarattığı insanın, kendisi ve başkaları için zararlı bir mahluk haline gelerek aşağıların aşağısına düşmesini ve bozgunculuk yapmasını, kan dökmesini önlemeye, dünya hayatının iyilikle, sulh ve selamet üzere devam etmesini insanların mutlu ve huzurlu yaşamasını sağlamaya çalışmışlardır.  

Allah’ın boyası ile boyanmak; Allah’ın son Peygamberi Muhammet Mustafa’ya (Sav.) indirdiği son İlahi Kitap olan Kuran’ın yolunda giderek, kişilerin ve toplumun Allah’ın Kuran’da öğütlediği özellik ve meziyetlere sahip mutlu bir insan ve mutlu, huzurlu bir toplum yapısına ulaşabilmektir.

Allah’ın emirlerinin ve yasaklarının sadık bir uygulayıcısı ve Peygamber Efendimizin gösterdiği mutluluk yolunun izleyicisi olarak Allah’ın övdüğü meziyet ve güzelliklere sahip bir topluluk olabilmek yolunda çaba sarf etmektir. Allah’ın renkleriyle boyanmış; Kuran ve peygamber ahlakının en güzel meziyetleri ile donanmış bir insan ve toplumdan daha güzel, mutlu ve huzurlu toplum ne olabilir?

Yüce Kuran’da “O (Allah) sizi evvelden Müslüman olarak isimlendirdi” (Hac Suresi:22/78) denilmektedir. Bu bakımdan “İslam Dini” bir yaratılış dinidir. Biz bu yaratılış ve hilkatteki güzellik ve renkleri bize bahşeden tek yaratıcı Allah’a inanır ve O’nun Yüce Kitabı Kuran’ın buyurduğu Dinin salikleri olarak, Kuran’ı bize öğreten Yüce Peygamberin yolunun yolcusu olmak şeref ve onurunu taşırız. Bu suretle, umulur ki diğer insan ve toplumlara güzel örnek olmak şerefine eren, Allah’ın rızasını kazanmış, kurtuluşa ermiş bir “Kul” olmayı başarmış oluruz.

Bayramınız kutlu, Allah’ın selamı üzerinize olsun.