TBMM’ de, kadın milletvekilleri, hiçbir yasama döneminde yüzde 20’yi aşamadı. Parlamentolar Arası Birlik ve Birleşmiş Milletler Kadın Biriminin hazırladığı "Siyasette Kadın  haritası verilerine göre Türkiye, parlamentolardaki kadın temsilinde 188 ülke arasında 129'uncu sırada..

             Oysa Türk kadını, oldukça donanımlı, hazırlıklı; bilinçli olarak, her sektörde başarılı performans sergiliyor. Yaşadıklarını ve yaşananları sorgulayarak ve bunlardan ders çıkartarak, her göreve taliptirler. Ancak erkek egemen bir dünyada, bunu başarmaları çok zordur.

                     Ayrıca Türk kadının, ne batılı, ne de doğulu hemcinslerinde farkı yoktur. Kadınlar, iş yaşamının, her kademesinde, aktif olarak çalışıyorlar. Pek çoğu da başarılı kariyer çizgisine sahiptir.

                 İlginç olanı Türk toplumunda, bu kadar kadın çalışmasına rağmen, siyasette ve  tepe yönetimlerde, çok az sayıda kadın olmasıdır. Görülen o ki kadınlar, birbirine sahip çıkarsa, her alanda olduğu gibi, siyasi platformda da arzu etikleri yerlere mutlaka gelecekleridir.

               Türk kadınları, yaşadıkları onca ağır soruna rağmen, yaşamın her alanında var olmaya çalışıyor. Ekonomiden sanata, siyasetten, spora her geçen gün yenileri eklenen başarılı Türk kadını profili, diğer ülkelere, örnek teşkil edecek aşamaya geldi. Özellikle iş hayatında başarılı kadın girişimcilerimiz, Avrupa'ya model olacak bir performansa sahipler.

                Türk kadını, yalnız tarlada değil, her alanda olduğu gibi Kurtuluş savaşında da önemli görevler üstlendi. Nitekim İzmir’in işgalinin ardından İstanbul’da düzenlenen mitinglerde konuşma yapanlar arasında bulunan, Halide Edip, Nakiye Elgün, Müfide Ferit Tek ve onları destekleyen binlerce Türk kadını, Kurtuluş savaşında, erkeklerin yanında mücadeleye hazır olduğunu, tüm dünyaya duyurmuştu.

                Aslında Türk kadını, siyasal haklarını batılı ülke kadınlarından çok daha kolay elde etti. Atatürk, kadına 3. Nisan 1930’ da, belediye seçimlerine katılma, 5 Aralık 1934’te milletvekili seçme ve seçilme hakkını verdi. 1935’teki ilk seçimlerde, TBMM’ ye 18 kadın girdi. Ancak çok partili dönemde, arzu edilen boyutta siyasi platforma yansımadı.

           Avrupalı kadınlar, siyasal haklarını Türk kadınlarından çok daha geç elde etmelerine rağmen, kendi meclislerinde, daha fazla sayıda temsil ediliyor. Örneğin İsveç’ de, bu oran yüzde 40.4, Norveç’te %36.6, Danimarka’ da %33.71 milletvekili var.

              Genel seçimlerde TBMM’ de görev alacak kadın sayısı belli oldu Önümüzdeki yerel seçimlerde, ülke genelinde ve Eskişehir’de, ne kadar kadın belediye başkan ve meclis üyesi adayı olur bekleyip göreceğiz.

                   Kadınlar, haklarını aramada,  duygusal davranmamalıdır. Hedef kadınları, siyasette söz sahibi yapmaksa, kadınlar, kadın adaylar hangi partiden olursa olsun tercih ederek kazandırmalıdır. Çünkü bu birlikteliği gören, her siyasi parti, kadın adaylara, büyük çoğulculukla yer verecektir.

                       Öte yandan kadınlar, istediği gibi düşünmek, istediği adayı da tercih etmekte özgürdür. Ancak, kadınlar haklarını ön planda tutuyor,  tepe görevlerde, özellikle de partilerde, daha fazla kadının adayın, yer almasını isteniyorsa,  isteniyor. Kadınlar,  kadın adayları tercih ederek, kazandırmak zorundadırlar.

                        İstatistikler Türkiye nüfusunun %51'inin kadınlardan, %49'unun ise erkeklerden oluştuğunu belirtiyor. Bu durumda kabaca kadınların siyasal yaşama katılımının hem seçme, hem de seçilme anlamında önemli bir rol oynadığını söylemek mümkün. Ancak siyasetteki oranları ise arzu edile boyutta değildir.

                     Ülkemizde siyasi kadroların ve eçmenlerin kadınların siyasette başarılı olamayacağını düşünmesi kadın adayların seçilmesini etkileyen önemli bir faktördür

                      Türk kadını, her aldan örgütlenmelidir. Çünkü çağımızda, toplumların ve kişi/kişilerin, sorunlarının çözümü, bünyelerindeki sivil toplum örgütleri ile eşdeğerdir. Sivil Toplum örgütler, kendi aralarında birliktelik oluşturmuş, sorunları da birlikte çözme gayret ve cabası içinde ise hedeflere ulaşmak, daha da etkili ve sonuç alıcı oluyor.

                     Şu bir gerçek ki Türkiye`de, kadınların siyasi platformda yer almamasının, önündeki en önemli engellerden biri, siyasal kültür ve siyasi partilerin, erkek egemen yapısıdır.

              Oysa siyaset, kadınlar için, önemli olduğu kadar, siyaset için de kadınlar önemlidir.  Hala bu gerçeği anlamayan veya anlamak istemeyen, siyasi kadrolar varsa ne denebilir ki?

                Büyük Önder ATATÜRK, “İnsan topluluğu, kadın ve erkek denilen iki cins insandan oluşur. Kabil midir bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki bir cismin yarısı toprağa bağlı kaldıkça, öteki yarısı göklere yükselebilsin? ‘‘Ey kahraman Türk kadını! Sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın” demiştir.

                     Elbette Türkiye’de, kadınlar, arzu edilen boyutta siyasi platformda yer almıyorlar. Ancak bu olumsuz gelişmede, kadınların da sorumluluğu var. Çünkü çağımızda, her alanda olduğu gibi, siyasette de hak verilmez alınır.

                  Kadınların, kendi sorunlarını ve çözümlerini, engellenmeden siyasete taşıyabilmesi, birkaç kadının başarabileceği bir iş de değildir. Kadınların korkmadan, susturulmadan, dışlanmadan, siyasette var olabilmesi,  yapacakları etkin mücadele yanında, kadınlara önem veren, siyasi oluşumları tercihleri ile de orantılıdır.

turkiyede-siyaset-ve-kadinlar-mustafa-kantarci