Kürt Açılımı..
Çözüm süreci..
Milli birlik ve kardeşlik projesi..
Birkaç başlık atıldı o dönem bu mevzuya.
Ve devamında 16 Temmuz 2014: 11 Temmuz'da 2015'te TBMM'den Cumhurbaşkanı onayına gönderilen çözüm süreci ile ilgili kanun 15 Temmuz'da Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından onaylanarak "Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun" adıyla Resmî Gazete'de yayınlanarak yasalaştı.
Bu Türk Siyasi tarihinde bir Türkiye’nin ilk ve tek çatışma çözümü de diyebiliriz.
Sürecin koordinatörü Başbakan yardımcısı Beşir Atalay’dı.
Evet ciddi bir çaba sarfedildi o dönem ama tam anlamı ile başarılı olamadı.
STK'lardan, kamuya, devletin tüm birimlerinin iki sene boyunca neredeyse başka hiçbir konu konuşmadığı yıllar.
O dönemde örgüt lideri Abdullah Öcalan ile görüşmeye gidilmişti.
Düşününce bu terör örgütü 1984 yılından itibaren 40.000 / 100.000 insanı katletti.
Bugün hala gösterilen tepkilerde enerjisini yitirmeyen Habur’da kurulan çadır mahkemelerinde hiçbir saldırıya karışmamış, hiç kan dökmemiş örgüt üyeleri yargılanıp ceza almadan affedildiler.
Peki sonra ne oldu ?
Olmadı…
Çözüm falan olmadı.
Önce herkes adeta izledi..
Sonra saldırılar artarak devam etti..
Aradan yıllar geçti ve herkesin birbirine bakarak “yine neler oluyor” dediği gelişmeler olmaya başladı
01 Ekim 2024 tarihinde Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli Mecliste DEM partili vekillerin elini sıktı.
22 Ekim'de de grup toplantısında PKK örgüt lideri Öcalan’a seslenerek,
“Örgütü lav et, TBMM de DEM Parti grubunda konuş” dedi.
Buz kesti ülke.. Kimse anlam veremedi
Bir kesim Devlet aklı, Devlet Bahçeli boşuna konuşmaz dese de yine de bu açıklamaya itiraf edelim hepimiz şaşı baktık
Şehitlerimiz geldi aklımıza, şehitlerimizin aileleri geldi.
Bu kadar insan boşuna mı şehit oldu dedik.
Dedik ama yine de çok yükselmedik.
Kafamızda itimad etmek vardı devlet aklına..
Tüm bu açıklamalar yapılırken,
Bahçeli bir başka öneri de teklif etti.
Anayasal bir düzenleme ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bir dönem daha Cumhurbaşkanı olmasının önü açılmalı dedi.
Hepimiz biliyoruz ki bu açıklamalar öyle kendi kendine tutulmuş dilekler değil.
Tabiki Devlet aklı..
Bir istişare var, bir yol haritası var ve her şey bir plan dahilinde ilerliyor.
Sadece yüksek sesle konuşan, açıklamayı yapan Sayın Devlet Bahçeli..
Bugün gelinen noktada İmralı’ya gidildi.
DEM parti Milletvekilleri Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan örgüt lideri ile görüşme sağladı.
Daha önceki çözüm sürecinde de bu iki isim görüşmeye giden üç kişiden ikisiydi.
Üçüncü isim bugün cezaevinde olan Selahattin Demirtaş.
Öcalan’ın bu üç isme inanılmaz güvendiği ve kendisinin bu isimleri verdiği söyleniyor.
Dolayısı ile bugün de aynı isimler görüşmeye gitti.
Öcalan TAMAM dedi.. Ben VARIM dedi..
Dedi ama PKK’nın mayası Doğu Anadolu veya Güneydoğu Anadolu değil ki.
Amerika bu işe ne diyecek..
İran bu işe ne diyecek.
PKK değilse YPG.. O bölgede onların eli ayağı.
Kullanabildiği, takip edebildiği tek maşası.
Bence onlar da sakince bu süreci izliyorlar.
Gelinen noktada bir şeyi kabul etmeliyiz ki bu mevzu öyle hepimizin bir köşesinden tutup sündürebileceğimiz bir mevzu var.
O coğrafyada kontrol GERÇEKTEN tam anlamı ile terörden arındırılarak Türkiye’nin kontrolünde olmalı.
Bir can güvenliği tehtidi olmamalı.
Herkesin sakin kalarak Devlet aklına itimad edip itidalli davranıp sakince süreci takip etmesi.
Burada mevzunun öznesi şudur ki,
Kürtlerle kucaklaşmak..
Ama diğer taraftan da terör ile mücadele meselesini sonlandırmak.
Peki geçmişteki çözüm sürecinde PKK sözünü tutmamıştı.
Şimdi de sayın Bahçelinin bu açıklamayı yaptığının hemen ertesi günü gerçekleşen Tusaş saldırısı sonrası verilmek istenen mesaj neydi?
Örgüt Öcalan’ı dikkate alır mı?
Amerika ve İran bu işe ne der?
Ya da PKK sözünü bu sefer tutar mı?
Tek dileğim şudur ki,
Devletimiz varolsun.
Milletine yâr olsun.
Al bayrağın altında,
Yurdum bahtiyar olsun..