17 Ağustos 1999 yılında, yaşadığımız büyük Gölcük depreminin üzerinden 24 yıl geçmesine ve son Kahramanmaraş merkezli depremlerde hayatını kaybedenlerin sayısının 44 bin 374 olduğu açıklanmasına rağmen, bugüne kadar tartışma konusu olan muhtemel İstanbul depremi için İstanbul ve etkilenecek olan diğer illerde arzu edilen boyutta önlem alınmadı.Ülkemizde depremler sürerken, Bilim Akademisi Üyesi Sayın Prof. Dr. Naci Görür, "Minimum 7.3 deprem geliyor, şakası yok" diye uyardı ve "İstanbul gibi yapı stokunun, yüzde 60’ının zafiyet içinde olduğu bir yerde, bunun sonuçları çok büyük olacak" dedi.
Uzmanlara göre en kötü senaryo, 1509 yılında, İstanbul’da yaşanan depreme benzer bir depremin tekrar etmesi. 7.7 büyüklüğündeki bu deprem, üç tane Gölcük Depremi anlamına geliyor. Bu deprem bugün gerçekleşirse, 80 bin bina yıkılabilir. Minimum 150 bin insanın ölmesi anlamına geliyor. Bu sayı 500 bine kadar çıkabilir.
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener, "Sadece İstanbul'u değil, 10 farklı ilin bu depremden etkileneceği öngörülüyor" dedi.
Prof. Dr. Şükrü Ersoy’a göre de "Marmara Bölgesi'ndeki Eskişehir’in de içinde bulunduğu, 11 ili etkileyecek. Bu illerde 25 milyon insan yaşıyor. 6 milyon konut var. Dolayısıyla tablo vahim.” demiştir
Eskişehir de İstanbul depreminden etkilenecek 10 il arasında ama Gölcük depreminden sonra da depremlerle ilgili, ülke bazında ve Eskişehir’de pek çok tedbir gündeme geldi ama hiçbiri arzu edilen boyuta, hayata geçirilemedi.
Nitekim 17 Ağustos depreminden sonra, TBMM'de grubu bulunan siyasi partilere mensup milletvekilleri, deprem felaketiyle ilgili alınan ve alınması gereken tedbirler konusunda, meclis araştırması açılması için, önerge vermelerine, bu önerge sonra gerekli tedbirlerin alınması için, çeşitli uyarılar yapılmasına rağmen İstanbul ve İstanbul depreminin etkileyeceği, Eskişehir in de içinde bulunduğu 10 kentte gerekli tedbirler alınmıyor.
Yine önergede, ”Afet riski yüksek olan bölgelerden başlamak üzere, mevcut yapı ve altyapıların afetler olmadan önce güçlendirilmesi ve yenilenmesi çalışmalarına kamu binalarından başlayarak, önem ve öncelik verilmeli ve bu amaç için yeterli iç ve dış kaynaklar bulunarak, özel bir uygulama projesi hazırlanmalıdır” ifadesi yer almıştı.
Aynı önergede,” planlama ve yapı sektöründe görev alan şehir plancılığı, mimar, inşaat, jeoloji, jeofizik, makine ve elektrik mühendisliği gibi uzmanlık alanlarının yetki ve sorumluluklarını belirleyen meslek yasaları çıkarılmalıdır. Bu yasalarda, “Meslek Odalarına üyelerini denetleme yetkisi verilmeli ve odalar sorumlu tutulmalıdır” ifadeleri yer almasına rağmen bugüne kadar da arzu edilen boyutta gereği yerine getirilmedi.
Ayrıca önergede, “ülkemizde, sağlıklı yapılaşma için yeterli sayıda mimar, mühendis ve teknik eleman bulunmaktadır. İnşatlarda mimar, mühendis, tekniker kalifiye usta-işçisinin istihdamını sağlayacak yasal düzenlemeler yapılmalıdır” önerisi de yeteri kadar hayata geçirilmedi.
Önergedeki,” bağımsız ve uzman bir meslek kuruluşu olarak, İnşaat Müteahhitleri Odası kurulmalı ve müteahhitler meslek ilkeleri açısından denetlenmelidir. Müteahhitlik sistemi değiştirilerek, yetki ve sorumlulukların belirleneceği bir hukuki sisteme kavuşturulmalıdır “ifadelerinin de hiçbiri, bugüne kadar arzu edilen boyutta gerçekleşmedi.
İstanbul depreminden etkilenecek olan Eskişehir’de, yıllardı. Anadolu Üniversitesi öğretim üyesi ve Jeoloji Mühendisleri Odası Eskişehir Şube Başkanı Sayın Prof. Dr. Can Ayday, Eskişehir’in deprem tehdidi altında olduğunu yıllardır sürekli hatırlatıyor ve ilgilileri de uyarıyor.
Prof. Dr. Ayday, resmi kurumların konuya ilgisiz kaldığını, Valilik tarafından konuyla ilgili, çalışma yapılmasına rağmen, diğer kurumların, bu çalışmalara duyarsızlığından da sürekli müşteki olmuştu.
Elbette depreme hazırlıklı olmanın reçete niteliğinde basit bir çözümü de yoktur. Ancak deprem öncesi çalışmalar zamanında, yerinde, yeterli, sürekli ve bilimsel temele dayalı olarak doğru ve iyi yapılırsa deprem sonrası çalışmalar da, o denli az olur ve depremin yıkıcı etkisi en aza indirgenir.
İstanbul depreminden, etkilenecek olan Eskişehir’de, 17 Ağustos Depremi’nden sonra gündeme gelen, öneriler ve düşünülen tedbirler, özellikle de binaları depreme hazırlıklı olması ile ilgili önlemler, eksiz yerine getirilmelidir.
17 Ağustos Depreminde, üç gün, enkaz kaldırma çalışmalarına katılmış, görülen eksiklikleri de o günlerde Eskişehir Valisi olan Sayın Ali Fuat GÜVEN’ e aktarmış, en çok sorunun da çadır kentlerde yaşandığını belirterek, Eskişehir’ de çadır kentlerin kurulmasını önermiştik.
Sayın GÜVEN, önerimizi olumlu buldu. Zincirlikuyu Mahallesinde 62500 m2, Mamuca’da, 55500 m2 ve Şahin Tepesi’nde olmak üzere üç çadır kent kurulmuştu. Şahin Tepesi’ndeki çadır kent, yeri bir kooperatife tahsis edilerek, Mamuca yolundaki çadır kent de TOKİ tarafından ev yapılarak, ortadan kaldırıldı. Zincirlikuyu Mahallesi’nde 62500 m2 çadır kentinde akıbetini bilmiyoruz.
O nedenle, yeni çadır kentler ve deprem toplanma yerleri, tekrar tespit edilerek hayata geçirilmeli, halkta bu alanda sürekli bilgilendirilmelidir. Çünkü bu çadır kent sahalarının, her an hazır olacak şekilde muhafaza edilmesi ve depremde gerekli olacak malzemenin de her an hazır olması gerekir.
Ayrıca Eskişehir’de, depremin doğurabileceği zararların azaltılması konusunda toplumun bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi amacıyla sürekli, etkili eğitim programları yapılmalı ve alınan önlemler de sürekli gündemde tutulmalıdır.
Eskişehir’de Gölcük Depremi’nde zarar gören ve İstanbul depremi nde yıkılacak ve zarar görebilecek binalar, kette oluşturulacak yetkili birimler tarafından tespit edilerek, depremlere dayanıklı hale getirilmeli veya bina sahipleri uyarılmalıdır.Çünkü depremler, ihmale gelmez. Son pişmanlık da fayda vermez…