İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Adil Atasoy, Gazze'de yaşanan çatışmalar hakkında bir makale yayımladı.

Acımasızca bombalanan, öldürülen, işkence edilen, esir alınarak insanlık onuruna aykırı bir biçimde çıplak ve aç bırakılan ölümle yüz yüze yaşayan Filistin Halkı, Gazzeli masumlar.

Sayın okuyucu, medeni dünyanın gözleri önünde yok edilen masum çocuklar, kadınlar, erkekler ve soykırım uygulanan Gazze’nin “Maymunlar Cehennemi” ile ne alakası var diye sorabilirsiniz.

“Maymunlar Cehennemi” gençlik yıllarımda seyrettiğim ilginç bir Amerikan yapımı Hollywood filmi. Üniversite yıllarımın son senelerinde 1970 yıllarda izlemiştim. Filim, dünyamızın ortaya çıkan bir atom harbi sonunda nasıl bir değişim ve başkalaşım geçirdiğini, atom harbinin dünya ve canlılar üzerindeki etkilerini hayali bir senaryo üzerinden anlatmaya ve insanların sadece ölerek, yok olarak değil, atom harbinin etkisi ile başkalaşım geçirerek insan olmaktan çıktığını, adeta hayvanlaştığını, sürüler halinde yaşamaya başladığını ortaya koyuyordu.

Filim, Amerika tarafından uzay görevine gönderilen bir “Uzay aracının” dünyadaki üssüne geri dönüş zamanına ayarlı olarak, uzay aracı Kaptanı meşhur Amerikalı sinema oyuncusu Charlton HESTON’un baş rolü etrafında örgüleniyordu.

Önce, gelişmiş bir uzay aracında yaşanan hayat manzaraları; sonra dünyaya zorunlu iniş ve dünyanın görülen son durumunu anlatan; canlılık emaresi kalmamış volkanik tabiat manzaraları, derin çorak vadiler ve kanyonların gösterimi. Daha sonra, “Maymunlar” tarafından ele geçirilmiş, neresi olduğu meçhul bir gezegende insanların, “insanlıktan çıkmış!” acıklı durumu etrafında yoğunlaşıyordu. Filmin sonunda ve en sona saklanan çarpıcı final sahnesinde ise meçhul gezegenin düğümü çözülüyor, mesele anlaşılıyordu.

Dünya, uzay gemisi kaptanın ve mürettebatın uzun yıllar süren uzay seferi sırasında bir atom harbine maruz kalmış ve başkalaşıma uğrayarak insani özellikler kazanmış “maymunlar” tarafından ele geçirilmiş bulunuyordu. Filmin sonunda, “egemen maymunlar yönetiminin” girilmesini yasak ilan ettiği bölgenin esrarı çözülmüştü.  Maymunlar dışında tek konuşan, yazan ve “insan özelliğini” koruyan “Kaptanın” ve “hayvanlaşmış insanlar” arasından kurtararak himayesine aldığı müstakbel eşinin kaçarak bir at sırtında girdikleri yasak bölgede karşılaştıkları manzara her şeyi anlatıyordu. Parçalanarak yıkılmış, yarı beline kadar sulara gömülmüş Amerika’nın bağımsızlık ve özgürlük sembolü “Hürriyet Heykelinin” dünyada olup biteni açıklayan, ustalıkla filmin son sahnesine eklenmiş hazin hali Kaptanı ve eşini karşılıyordu.

Filmin akışı içerisine “İnsanların”, insanlıktan çıkarak hayvan özellikleri taşıyan birer yaratık haline gelmiş oldukları çarpıcı sahneleri izliyorsunuz. İnsanların bu insanlık dışı durumuna mukabil, atom harbinin etkisi ve ortaya çıkardığı radyasyon, yıkım, fiziksel, kimyasal ve zihinsel bilinemeyen başkaca birçok etki altında dünyada yaşayan maymun türleri; şempaze maymunları, güçlü goriller, her türlü maymun cinsi “evrim teorisini” doğrularcasına, insanların sahip oldukları konuşma, düşünme, yazma yetenekleri kazanmışlar; ayrıca, hayvanlaşmış insanları yok etmek için av planları yapma ve savaşma becerileri kazanarak dünyanın sahipleri, yöneticileri haline gelmişlerdi. 

Avcı ve savaşçı maymunlar, hayvanlaşmış insanları sürüler halinde avlayarak, avcıların genelde yaptıkları gibi avlarının üzerlerine ayakları ile basarak, silahları ellerinde gururla poz verip, fotoğraf çektiriyorlar. Vahşi insanların bir kısmını da canlı olarak yakalayıp deney hayvanı olarak kullanıyor, “vahşi insanların!” konuldukları ve teşhir edildikleri “zooinsan” (hayvan insan) barınaklarında demir kafesli hücrelere kapatıyorlar. Maymunlar hakimiyet kurdukları gezegende, avladıkları “hayvan insanlar” üzerinde bilimsel deneyler yaptıkları mekanlar ve   zooloji müzeleri oluşturmuşlardı.

Şimdi Sayın okuyucuya sormak istediğim asıl soru şu? Acaba farkında mıyız?  “Maymunlar Cehenneminin” son versiyonu: “Gazze Maymunlar Cehennemi” tüm dünyanın gözleri önünde canlı yayınlarda TV. Kanallarında aralıksız altı ayı aşkın bir zamandan beri gösterimde. Ve bizler evimizin sağladığı konfor içerisinde her gün bu manzaraları hayıflanarak görsel medyada izlemeye devam ediyoruz. Gazze ve Gazze’de yaşayanların selameti için yaptığımız sözlü duaların kalbimizde yeşermesini ve kabul “Katına” ulaşmasını diliyoruz. Sözlü dualarımızın fiili dua olma olgunluğuna erişmesini gözlüyoruz, bekliyoruz.

1968 Yapımı “Maymunlar Cehennemi 1”in yeni bir versiyonu, Amerikan-İsrail ortak yapımı; Hoolywood uyarlaması ve gösterimi olarak nitelediğimiz “Gazze Maymunlar Cehenneminde” olup bitenleri anlayabilmek; İnsanlığın Gazze’de ölümünü canlı yayınlarda seyreden insanların, tepkilerini daha da yoğunlaştırarak, insan onurunun korunmasına yönelik çabaların henüz sona ermediğini, devam etmekte olduğunu bir kere daha hatırlatmak istiyoruz.  

Böylesine, filmde olduğu gibi hayali ve kurgu; ama gerçek dünya ortamı içinde Gazze’de  yaşanan bu benzer tablolar ikilemi içinde bizim dikkat çekmek istediğimiz asıl daha önemli husus: Bir atom savaşından daha büyük etki yaratarak, bir kısım insanları maymunlaştırarak değişime yol açan, insani tüm özellikleri ortadan kaldıran  ruhsal, toplumsal ve kişilik olarak  bozulmaya yol açan, atam bombasından daha etkili ve acı sonuçlara,  yıkımlara yol açan “benlik”, “çıkar” ve “sömürü” bombalarının; seçilmiş  üstün ırk,  vaat edilmiş topraklar hezeyanı ve  dünyayı yönetme hırsının; öldürücü, yok edici, acımasız silahlarla birleşince Gazze’de nasıl bir yıkıma, insanlık dramına ve tahribata yol açtığını gören gözlere; insanlığını henüz unutmamış düşünen ve sorumluluk taşıyan insanlara  bir daha hatırlatmak istemiş olmamızdır. 

Ey Dünya İnsanları! Dünyamızın “Maymunlar Cehennemine” dönmesini istemiyorsanız, benzer akıbetin bir gün sizin de başınıza geleceğini biliyor, düşünüyor ve fakat gerçekleşmesini istemiyorsanız, insanlık gayretinizi kuşanın, Gazze’deki bu zulmü, soykırımı ve kitlesel yok edişi durdurun. 

Gazze’de ortaya konulan insanlık dramının ve Gazze felaketinin boyutları en büyük depremlerin, onlarca megatonluk atom bombalarının yol açabileceği yıkım ve vahşeti fersah fersah geçmiş bulunmaktadır. İnsanlık onurunu kurtarmak, Gazze’yi kurtarmakla eş anlamlı hale gelmiştir.

En ağır insanlık suçu olan “Soykırım Suçu” dahil, insanlığa karşı açıkça suç işleyen İsrail Devleti ve yöneticilerinin “Lahey Adalet Divanı Dünya Savaş Suçları Mahkemesi” tarafından yapılan ön yargılanması sonucunda, İsrail Devleti aleyhine verilen “Soykırımın derhal durdurulması ve buna ilişkin her türlü önleyici tedbirin alınmasına dair tarihi Kararın” Amerika destekli İsrail Devleti ve egemen güçlerce kaale alınmadığını ibretle görüyoruz. Bir an önce, daha fazla çocuk, kadın ve insan ölmeden uygulanmasına var gücümüzle destek vermek ve her türlü diplomatik ve “Haklı Zor Kullanma” yolunu kullanarak insanlık görevimizi yerine getirmek durumundayız.

Dünya insanlığının korunmaya değer en önemli hakkı “Yaşama Hakkı” ve “Barışı İsteme Hakkıdır”. Bu haklar ancak bütün dünya insanlığının “İnsani değerler ve yaşam hakkını” koruma konusunda kararlılık içinde olması ve güç birliği yapması ile mümkün olabilir.

Barışı isteme hakkı bütün çağdaş İnsan Hakları Belgelerinde ve Anayasalarda bir “Dayanışma Hakkı” olarak açıklanmış ve bu şekilde düzenlemelere tabi kılınmıştır. El birliği ile barışı sağlamak, bütün medeni devletlere, uluslararası kurum ve kuruluşlara ve tüm insanlara bir sorumluluk olarak yüklenmiş bulunmaktadır.

Amerika başta olmak üzere dünyanın her yerinde, bir nebze olsun geleceğe umutla bakmamıza vesile olan; “Üniversiteli Genç İnsanların” Gazze zulmünün durması için ortaya koydukları asil duruşu ve direnişi geleceğe dair bir umut ışığı olarak seyrediyoruz.

Barışın sağlanması, dünyanın gözlerine baka baka İsrail’in zulümlerine ortak olmuş, gerçekleşen soykırıma duyarsız hale gelmiş, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin ve İsrail Devletini destekleyen Amerika’nın ve Batılı devletlerin keyfine, tek taraflı istek ve iradesine bırakılamaz, terk edilemez.

Bugüne kadar ortaya çıkan fiili durum, Gazze üzerinde gerçekleşen acımasız savaş ve soykırım halinin devam etmekte olmasıdır. Gazze’de yıkılmayan veya hasar görmeyen bina kalmamıştır. Can kayıplarının nerede ise bu günlerde 40.000’lere ulaşmış, yaralı sayısı ise 100.000’leri aşmış bulunmaktadır. Lahey Adalet Divanı Savaş Suçları Mahkemesinin Tedbir Kararı’nın ve bu kararın uygulanması için verilen sürenin İsrail Devleti üzerinde bir etki yaratmadığı açık olarak görülmektedir.

Lahey Dünya Savaş Suçları Mahkemesinin aldığı Tedbir Kararı dahil, soykırım ve insanlık aleyhine suçlar dolayısı ile verecek olduğu, savaşın önlenmesi ve ateş kesin sağlanması kararlarının ve yargılama sonunda savaş suçlularına verilecek olan cezaların uygulanabilirliğinin sağlanması, Uluslararası Toplumu temsilen Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliğinin ve Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun Dünya Savaş Suçları Yüksek Mahkemesinin Kararları doğrultusunda acilen Gazze’ye yeterli insani yardım,  acil tıbbi müdahale ve normal hayata dönüş için gerekli tüm imkanlar sağlanmalıdır. Ayrıca, gıda ve yardım malzemelerinin yağmacılara ve her türlü engellemelere karşı korunmasını sağlamak üzere bir “Birleşmiş Milletler Gazze Barış Gücü” oluşturmak dahil, gerekli önlemlerin alınması beklenmektedir.

Gazze’de altı ayı aşkın bir zamandan beri yaşanan olaylar ve insanlık aleyhine işlenen savaş suçlarını önleme konusunda “Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi” ne kadar çok  zaafları olan, çözümsüzlük üreten, barışı tehlikeye atan, “Asli Fail İsrail Devletinin” suçlarını görmezden gelen,  işlevini yitirmiş bir kurum olarak ortaya çıkmış ise Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği Makamını da  “İnsanlık Onurunun Gazze’de Korunması Gerektiğini” dünya çapında ilan ederek; yapıcı çalışmaları ve verdikleri görev şehitleri ile ispat ederek, Sayın Genel Sekreterin Şahsında, temsil ettiği makama yaraşır bir tavır ve sorumluluk ortaya koymuş olduğunu belirtmek ve insanlık ailesinin bir ferdi olarak burada takdirle anmak yerinde olacaktır.

Önemli bir övgü ve takdir ise Gazze’de gerçekleşen soy kırımı belgelemek ve doğru haber vermek için cansiperane görev yapan Savaş Muhabiri Basın mensuplarına ve İsrail tarafından hayatlarına kasıtlı olarak son verilen yüzlerce Şehit gazeteciyedir.

Bu konudaki tebrik ve takdirler bitmez ve ölçüye gelmez ama son bir, iki takdir ve övgüyü burada anmadan yazımı bitirmek istemiyorum. Bu övgü ve tebrikler öncelikle, Gazze’de yaşayan; kahramanlığın, yurduna, İnancına bağlılığın ve geleceğine sahip çıkıp insanca yaşamanın ne demek olduğunu dünyaya bir defa daha gösteren Aziz Gazze Halkınadır.

Bir diğer övgü ise Lahey Adalet Divanına suç duyurusunda bulunarak İsrail’in insanlık dışı savaş suçlarının önlenmesi ve cezalandırılması için Mahkeme sürecini başlatan, sürdüren ve destekleyen, müdahil olan, dikkatle takip eden tüm bağımsız Dünya Devletler Ailesi Yönetici ve Yetkililerinedir.

Değerli okuyucu, yazımızı yayınlanmak üzere “Yayın Editörüne” gönderdiğimiz saatlerde Gazeteler ve Haber Ajansları şu muştulu haberi geçmeye başladılar: Lahey Adalet Divanı “Uluslararası Ceza Mahkemesi”, İsrail Başbakanı Netanyahu ve İsrail Savunma Bakanı Yoav Galant için savaş suçu işledikleri iddiasıyla açılan davada “Tutuklama Emri” çıkarılmasını talep etti. Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısı Karim KHAN ise basına yaptığı açıklamada haberi doğruladı. Başsavcı KHAN, şu “Savaş Suçları” nedeniyle Netanyahu ve Galant hakkında tutuklama emri çıkaracağını duyurdu. İsrail Devleti tarafından Gazze’ye insani yardım malzemelerinin girmesine izin verilmemesi; Gönderilen insani yardım malzemelerinin yerine ulaşmadan imha edilmesi; Bir savaş yöntemi olarak Gazze’de halkın açlığa mahkum edilmesi.

Bu sevindirici haber üzerine dileğimiz, “Tüm Dünya İnsanlığının Gazze Dayanışmasının” geleceğin eşit katılım ve adil temsil esasına dayalı; barışçı, özgürlükçü ve adalet üzerine kurulacak “Yeni Dünya”nın temel taşı olmasıdır.