Ülkemizde ve Eskişehir’de kuraklık kapıda olmasına rağmen tedbir almak yerine kuraklığa ve çölleşmeye ivme kazandıracak, fosil yakıtlı projeleri hayata geçirilmek için gayret sarf ediliyor.

Dünyada, doğanın ve ekolojik dengelerin bozulması sonucu,  son yıllarda mevsimler birbirine karıştı, baharı görmeden yaz geldi. Dünyanın, her yerinde görülmeye başlayan kavurucu sıcaklar, kuraklık, seller, insanlığın yeni kâbusu haline dönüştü.

Diğer yandan son yıllarda, dünyada ve ülkemizde, orman yangınları artıyor, göller küçülüyor,  ırmaklar kuruyor, ilkbahar erken geliyor, sonbahar gecikiyor, bitkiler erken çiçek açıyor, göç dönemleri değişiyor, yüksek enlemlerde sıcaklık artıyor ama hala insanlar bu gelişmeleri yeteri kadar dikkate almıyor.

Ülkemizde kuraklık ve çölleşmenin en önemli sebebi, küresel ısınmanın yanında, toprak erozyonu gösteriliyor. Erozyon dışında, doğanın tahribi, meralarda aşırı ve düzensiz otlatma, dağınık yerleşim ve arazilerin, tarım tekniklerinin, sulama tekniklerinin yanlış kullanımı, yetersiz su kaynakları, aşırı gübre ve zirai mücadele ilacı kullanımı, kırsal fakirlik, tabii kaynakların kullanımı ile alakalı eksik eğitim, çölleşmenin diğer sebepleridir.

Küresel ısınma ve iklim değişikliği kömür, petrol ve doğal gaz gibi fosil yakıtların kullanılmasıyla tetiklenmektedir. Bu yakıtlar havaya karbondioksit (CO₂) ve diğer sera gazlarını salarak, gezegenimiz etrafında ısıyı hapseden bir katman oluşturur ve bu da ısınmaya neden olur.

Küresel ısınma yağışı da etkilemektedir Nitekim NASA Kar Uzmanı Dr. Thomas Painter, küresel ısınma nedeniyle Türkiye’ye az kar, çok yağmur yağacağını, daha çok sel yaşanacağını söyledi.

Ankara Ticaret Odası’nın hazırladığı “Küresel Isınma kıskacında Türkiye” raporuna göre de Türkiye iklim değişikliğinin, olumsuz etkileri açısından “risk grubundaki ülkeler” arasında yer alıyor. Türkiye’de kuraklaşma, seller hızla artıyor, içme suları ise azalıyor. Son 70 yılda 70 istasyonda kaydedilen sıcaklık verilerine göre, Türkiye'nin yıllık ortalama sıcaklıkları artma eğiliminde.

Küresel ısınma nedeniyle kar yağışı giderek azalacak. Hatta kış mevsimi ortadan kalkacak. İklim değişiklikleri, göçlere neden olacaktır. Türkiye'de yaşayanlar, kuzeye yerleşmeye çalışacak. Araştırmalara göre, 2030’da Türkiye’nin büyük bir kısmı oldukça kuru ve sıcak bir iklimin etkisine girecek sıcaklıklar 2-3 derece artacaktır.

Türkiye’de her yıl, 500 bin hektar toprak çölleşiyor. Toprağa aşırı ekim toprağın yorulmasına neden oluyor. Aşırı otlatma erozyonu önleyen bitki örtüsünü yok ediyor. Plansız sulama ise ekim alanlarının, tuzlanmasına neden oluyor. Neticede yılda 500 bin hektar toprağın çölleşmesine yol açıyor.

Nitekim NASA bilim adamlarının yaptığı araştırmalara göre, Türkiye toprakları bu şekilde kullanılmaya devam ederse, Türkiye’nin büyük bir bölümü , 2040’da çöl olacak. Çölleşme Ege ve Akdeniz’den başlayacaktır.

Yine NASA’da yapılan modellemelere göre, 70’lerden beri, atmosfere yapılan etkinin bir örneği daha yok. Bu kadar hızlı bir artışı, atmosferdeki karbondioksit seviyesini hesaba katmadan açıklayamıyor ama Dünyada, sera gazı salımı nedeniyle, hava daha çok ısınacak, daha çok kuraklık olacak, kuraklıktan sonra,  birdenbire aşırı yağış gelebilecektir.

NASA’ya göre pek çok bölgede kuyular kuruyacak, bunlar kurudukça daha derinini kazmak gerekecek. Fakat sonunda bunlar da kuruyacak.  Oysa dünyada ve ülkemizde, nüfus artıyor su azalıyor. Özellikle kurak yıllarda,  tarım büyük darbe alacak. Dünyada ve ülkemizde  pek çok çiftçi de çok zor durumda kalacaktır.

Ülkemizde ve dünyada kuraklık ve çölleşmenin, tek sorumlusu, dünya ve ülkemizde yaşayan ve yaşamakta olan insanlarıdır. Çünkü dünyada, her yıl Nijerya'nın yüz ölçümüne denk gelen, 16 milyon hektarlık orman yanıyor. Sorumsuz yaklaşımlar nedeniyle, dünyada dakikada 21 hektar orman alanı kaybediliyor. Üstelik bu alandaki çalışmalara, destek verilmiyor.

Son yıllarda ise küresel ısınma bu dengeyi altüst etti.  Bu alanda incelemede bulunan bilim adamları, Çin ve Hindistan’ın bu artışa, büyük katkısı olduğunu öne sürüyorlar. Ancak, “dünya karbondioksit üretimi”ni sıraya koyduğunda, ABD başı çekiyor. Atmosfere, yılda 220 milyon ton karbondioksit bırakan Türkiye ise 20.sırada. 2010 yılında, bu rakam 400 milyon tonlara ulaşacağı söyleniyor

Ayrıca Dünyada Atmosfere, yılda ortalama 21 milyar ton karbondioksit salınıyor ve bu miktar giderek artıyor. Dünya Yaban Hayatı Koruma Fonu (WWF) nın raporuna göre de Akdeniz havzasında bulunan Türkiye’de, 40 dereceye yakın sıcaklıklar, mevsim normali olacak ve tarım alanlarının yüzde 40’ı kuruyacaktır.

Elbette küresel ısınmadan, Eskişehir’ de etkilenecek. Bu etkinin yaratacağı zarar, il bazında yapılacak, ağaçlandırma ve erozyon çalışmaları yanında,  İlimizdeki ormanların ve su havzalarının, özellikle de yeraltı sularının korunması ile de orantılı olacaktır. Bu alanlarda kentin stratejileri belirlenmeli, sürekli ve kalıcı bir şekilde gündemde tutulmalıdır.

Ülkemiz ve Eskişehir’de kuraklığı önlemek için de kirli sular arıtılarak tekrar kullanılmalıdır, ormanlar korunmalı ve ağaçlık alanlar artırılmalıdır. Betonlaşma engellenmelidir. Doğaya zarar verecek zararlı gaz ve çöplerden enerji türlerinin kullanılması engellenmelidir. Yenilenebilir enerji kaynakları, hayata geçirilmelidir. Doğayı korumak için de ilk olarak bireysel bilinçlenme sağlanmalıdır. Çünkü gidebileceğimiz başka bir Türkiye ve Eskişehir yoktur.