AK Parti Tepebaşı İlçe Başkanı Muhammed Ali Kaya, Tepebaşı Belediyesi ‘fiilen iflas etmiştir’ diyerek Başkan Ahmet Ataç’ı istifaya çağırdı.
Kaya, açıklamasında şu sözlere yer verdi:
“Son 2-3 aydır belediyede işçilerin, çalışanların maaşları geç ödenmeye başlandı. Korkarız ki önümüzdeki dönemde bu maaşlar belki hiç ödenemeyecek hâle gelecek. Belediyeyi daha fazla zor duruma sokmadan, Sayın Ahmet Ataç’ın bir an önce istifa etmesini istiyoruz. Seçimden sonra Tepebaşı Belediyesi’nin borcu 485 milyon TL idi. Şu anda bu borç üç katına çıktı. Borç 1 milyar 247 milyon TL seviyesine ulaştı. Bu gidişle önümüzdeki yıl bu borç 3 milyar TL olur. Yani bu işin sonu yok. Borç alarak sorunlar çözülemez. Eğer bu bir şirket olsaydı, çoktan konkordato ilan eder ya da iflas ederdi. Belediye fiilen iflas etmiştir. Her ay bir gayrimenkul satılıyor. Ne zamana kadar satacaklar, onu da bilmiyoruz. Sata sata bitiremediler. Ama bu mallar vatandaşın malı. Belediye borç içinde ve karşılığında hizmet yok.”
***
Evet efendim; AK Partili Kaya’nın yukarıdaki açıklamasını, hem siyasi hem de iktisadi açıdan ele almak gerekiyor.
Konunun siyasi boyutuna gelirsek:
Yerel seçimlerin üzerinden yaklaşık bir yıl geçti ve Başkan Ataç’ın görev süresinin dolmasına daha 4 yıl var.
Diyelim ki Başkan Ataç bir konuda başarısız bulunuyor. Bu durum istifa etmesini gerektirmediği gibi böyle bir çağrıda bulunulmasının da pek bir anlamı yok. Eğer halk kendisinden memnun değilse, zaten ilk seçimde gereğini yapacaktır.
Haddızatında; rakiplerinin şu aşamada sandıkta çıkan sonuca saygı göstermesi gerekir.
***
Gelelim AK Partili Kaya’nın sözlerinin iktisadi boyutuna…
Bu konuda ortaya koyduğu tablo oldukça vahim.
Tamam; kurumların, şirketlerin ve hatta bireylerin borçlu olması son derece doğal bir durumdur. Ancak bu noktada iki temel kriter vardır: ‘Birincisi borcun gerekçesi, diğeri ise yönetilebilirliği.’
***
Birinci kriterden başlayalım…
Yakın zamanda Tepebaşı Belediyesi tarafından belediyeye mali kaynak sağlayacak büyük bir yatırım yapılmış olsaydı, bu durum borç yükünün böylesi astronomik rakamlara ulaşması hususunda haklı bir gerekçe olabilirdi.
Ancak bu şekilde bir yatırım söz konusu değil.
***
Gelelim borcun yönetilebilir olup olmadığına...
Son bir yılda yaklaşık 3 katına çıkan bir borçtan bahsediliyor.
Açıkçası borçluluğun bu derece artması kesinlikle kabul edilemez. Kabul etmeyi de bırakalım; orta ve uzun vadede asla sürdürülemez.
Mali performansı göz ardı ettiğimiz en kötü senaryoda bile borç artışının, enflasyona paralel olması kısmen makul görülebilirdi. Bu da 482 milyon civarında olan borcun, bir yıl sonra yaklaşık 700 ile 750 milyon arasına çıkması demektir. Lakin durum böyle de değil: Sayın Kaya, borcun 1 milyar 247 milyon lira seviyesine çıktığını söylüyor.
Üstelik belediyeye ait gayrimenkullerin, birbiri ardına satılmasına rağmen…
***
Hal böyle olunca Tepebaşı Belediyesi ile ilgili ekonomik göstergeleri konuşmaya gerek bile yok.
‘Bütçe dengesiymiş, iktisadi verimlilikmiş, mali disiplinmiş’ hepsi hak getire.
Nihayetinde; ipin ucu kaçmış bir kere.
Yorum sizlerin.
Bendeniz yarın yine buradayım.
Beklerim efendim…
GÜNÜN SÖZÜ:
Borç, dipsiz bir denizdir.
- T. Carlyle