Dünyada, Türkiye kadar gündemin hızlı değiştiği bir başka ülke sanırım yoktur.

Hayat pahalılığı, geçim derdi, sığınmacı sorunu bunların hepsini geçtik…

Neredeyse yakın zamanda yaşanan Narin cinayeti, Sur cinayeti, Yenidoğan bebek çetesi, İmralı polemikleri bile unutuldu gitti.

Şimdilerde nur topu gibi bir yeni bir gündemimiz var; belediyelerce düzenlenen konserlere yapılan harcamalar.

                                                           ***

Tartışmaların fitilini ateşleyen ise Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamaları çerçevesinde düzenlenen konserler oldu.

Hemen ardından da İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin, konserler için yaptığı harcamalar gündeme geldi.

Tüm bunların sonucunda Ankara Büyükşehir Belediyesi'ne yönelik inceleme başlatılırken, İstanbul Büyükşehir Belediyesi için de soruşturma açıldı. 

                                                            ***

Yaşanan süreç, vatandaşlarda da görüş ayrılığına sebep oldu.

Bir taraf belediyelerce gerçekleştirilen konserlerin engellenmek istediğini ve bunun da insanların yaşam şekline müdahale olduğunu söylerken, bir diğer taraf ise kamu kaynaklarının sorumsuzca kullanıldığını öne sürüyor.

Bunun yanı sıra belediyelere karşı başlatılan inceleme ve soruşturmaların, siyasi olup olmadığı yönünde polemikler de hız kesmeden devam ediyor.

Açıkçası yine bir tartışma girdabının ortasında bulduk kendimizi.

                                                                  ***

O halde ‘TARAFSIZ’ bir şekilde değerlendirmemizi yapalım.

 ‘Konserler çok önemli sanatsal etkinliklerdir ve baskılarla konserlerin yapılması engellenmek isteniyor’ gibi algı operasyonlarının yapılması doğru bir yaklaşım değil.

Kimse konserler yapılmasın demiyor. Konserlere, olması gerektiği tutarın üzerinde astronomik ücretler ödenmesin isteniyor.

Diğer taraftan israf konusunda gösterilen bu hassasiyetin, sadece konserlerle sınırlı kalmaması da büyük önem arz ediyor.

Bazı kamu çalışanlarının özel uçaklarla yaptığı seyahatlerden makam araçlarına, şirketlerin silinen vergi borçlarından dış ülkelere yapılan nakdi yardımlara kadar hemen her konuda aynı duyarlılığın gösterilmesi gerekiyor.

Ne dersiniz; haksız mıyım?..

HATİPOĞLU KEŞKE BU SORUNU DA ANLATSAYDI

Perşembe günü sabah saat 09;00 suları…

Çevre yolunda trafik yine kilitlenmiş durumda. Çok geçmeden bu durumun sebebini anladık.

Çevre yolunun otogara yakın bir mevkiinde, Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından iki şerit trafiğe kapatılarak çalışma yapılıyor. Çalışma dediysek de öyle onlarca kişi çalışıyor değil; hepsi iki ya da üç kişi.

Aslında bu durum ilk kez yaşanmıyor. Karayolları yetkilileri, çevre yolunun en yoğun olduğu saatlerde çalışma yapmayı adet haline getirdiler.

                                                                  ***

Tesadüfe bakın ki çevre yolunda yaşadığımız bu eziyetten kısa bir süre sonra, AK Parti Eskişehir Milletvekili Nebi Hatipoğlu’nun sosyal medyada yapmış olduğu şu paylaşıma rastladık:

“Şehrimizin en büyük sorunlarından biri haline gelen trafik sorununa çözüm bulmak amacıyla Karayolları Genel Müdürümüz Sayın Ahmet Gülşen’i ziyaret ederek, trafik akışını rahatlatacak projeler hakkında verimli bir görüşme gerçekleştirdik.”

                                                                         ***

Açıkçası Sayın Hatipoğlu, hazır Karayolları Genel Müdürü ile görüşmüşken bu sorunu da dile getirseydi hiç fena olmazdı.

Çevre yolundaki çalışmaların, sabah erken ya da akşam geç saatlerde yapılması yönünde telkinde bulunsaydı.

İşte o zaman ‘Trafik akışını rahatlatacak projeler hakkında verimli bir görüşme gerçekleştirdik’  şeklindeki ifadesi çok daha anlamlı olacaktı.