Depremin, hayatımızın bir gerçeği olduğunu unutmamak gerekiyor.

Kaldı ki bizler unutsak bile o her fırsatta acı yüzünü bir kez daha hatırlatıyor.

Tıpkı İstanbul’un Silivri açıklarında yaşanan ve Eskişehir’de de hissedilen dünkü depremde olduğu gibi.

                                                            ***

Ve bu satırları yazdıktan birkaç gün sonra neler olacağını tahmin etmek de hiç zor değil.

Siyasetçiler, başta kentsel dönüşüm olmak üzere depremle ilgili önlem alınmaması konusunda birbirini suçlayacak.

Neredeyse 81 vilayetin tamamı için aynı ifadeleri kullanan bazı uzmanlar, ‘ben demiştim’ nağmeleri okuyacak.

Akşam televizyon ekranlarına çıkan bazı kişiler, ellerinde vileda sapı gibi bir cisimle güncellikten uzak bir deprem haritası önünde uyarılarda bulunacak.

Çok değil; birkaç güne kadar deprem gerçeği bir kez daha unutulacak.

Ta ki bir sonraki depreme kadar…

                                                           ***

Bir bakıma asıl tehlike, depremin kendisinden ziyade içerisinde bulunduğumuz kısır döngü.

Bolca konuşuyoruz ama depreme hazırlık konusundaki görevlerimizi tam olarak yerine getirmiyoruz.

Ve hepimiz çok iyi biliyoruz ki dünyanın pek çok yerinde, ülkemizdekinden çok daha yıkıcı şiddette depremler oluyor.

En başta da Uzakdoğu ülkelerinde…

Ancak görüyoruz ki ölümcül etkisi asla bizdeki kadar olmuyor.

Dolayısıyla hiç durmadan laf üretmek yerine, asıl bunun sebebini sorgulamak gerekiyor.

Ve bu konuda ise bilim şunu söylüyor: Sağlam zemin, güçlü yapı ve deprem anında bilinçli hareket etmek.

Hepsi bu kadar.

                                                          ***

Ama böylesi hayati bir konuda bile politize olmadan hareket etmeyi başaramıyoruz.

Durum Eskişehir adına da pek farklı değil.

İktidar temsilcileri ile yerel yönetimler arasında, konuyla ilgili yaşanan polemiklerin ardı arkası kesilmiyor.

                                                            ***

Ancak bu noktada eğri oturup doğru konuşmakta fayda var.

Öncelikle Türkiye’de kentsel dönüşümün, 2004 yılı içerisinde 'Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Kanunu Yasa Tasarısı' olarak başlayan yasal düzenleme çalışmaları ile hayata geçtiğini unutmamak gerekir.

Haddızatında AK Parti hükümetiyle başlayan kentsel dönüşüm çalışmaları sonucunda, Eskişehir’de de pek çok riskli binanın yeniden inşa edildiğini göz ardı etmek olanaksız.

Lakin bütün bir şehri, tek başına merkezi yönetimin olanaklarıyla dönüştürmek de elbette imkânsız.

Dolayısıyla bu konuda şu soruya yanıt aramak gerekiyor: İktidar kentsel dönüşüm konusunda elinden geleni yaparken, Eskişehir belediyeleri ne yapmıştır?

Sorunun yanıtı malum; çok açık bir şekilde sınıfta kalmıştır.

                                                           ***

Diyorlar ki aman efendim mali imkanlarımız yetersizdi, kentsel dönüşüme ayıracak paramız yoktu.

Açıkçası bahane hep aynı…

Heykellere vardı, konserlere vardı, festivallere vardı, senfoni orkestrasına bile vardı…

Ama depreme yoktu.

Siz ne düşünürsünüz bilmiyorum ama bu durum bendenize Titanik’teki kemancıları hatırlattı…

Yorum sizlerin…

Bendeniz yarın yine buradayım.

Beklerim efendim…

GÜNÜN SÖZÜ:

İki yanlış bir doğru etmez ama iyi bir mazeret eder.

 - Thomas Szasz