Pastaneden içeriye 10 yaşında bir çocuk girdi.

Garson kız hemen koştu…
Çocuk sordu:
-Çikolatalı pasta kaç para?
-50 cent
-Çilekli pasta?

-40 cent

Çocuk cebinden çıkardığı bozukları saydı.
Bir daha sordu:
-Peki dondurma ne kadar?
-35 cent dedi garson kız sabırsızlıkla…

Dükkanda yığınla müşteri vardı ve garson kız hepsine tek başına koşuşturuyordu. Bu çocukla daha ne kadar vakit geçirebilirdi ki? Ona göre çocuk parası neye yetiyorsa bir an önce onu satın almalı, parası yeterli değilse kendisini daha fazla meşgul etmemeliydi…

Çocuk parasını bir daha saydı ve "Bir dondurma alabilir miyim lütfen" dedi.
Kız dondurmayı getirdi. Fişi hızla tabağın kenarına koydu ve öteki masaya koştu. Çocuk dondurmasını bitirdi. Fişi kasaya ödedi. Garson kız masayı temizlemek üzere geldiğinde gözleri doldu birden.

Masayı sanki akan yaşlar temizleyecekti. Boş dondurma tabağının yanında çocuğun bıraktığı 15 cent’lik bahşiş duruyordu…

                                                ***

Evet efendim…

Kimi zaman önyargılarımızın da etkisiyle, kişilere gereken özeni göstermekten imtina ederiz.

Ve an olur hiç hak etmeyen bir kalbi incitiriz.

Farkına vardığımızda çoğu zaman iş işten geçmiştir.

Şüphe yok ki bu konuda en güzel sözü de Nobel ödüllü Fransız yazar Andre Gide söylemiştir:

“ Hayat çok zalim bir öğretmendir, önce sınav yapar sonra ders verir.”

İyi pazarlar dilerim…

Bendeniz yarın yine buradayım.

Beklerim efendim…