Ankara, Türkiye'nin yüzölçümü açısından üçüncü en geniş ve Çankaya ilçesindeki nüfus yoğunluğu ile en kalabalık ilçeye sahip olan bir büyükşehirdir. Bu şehir, hem geçmişiyle hem de günümüzdeki yerine Türkiye'nin kalbi olarak devam etmiştir. 13 Ekim 1923'te Türkiye'nin başkenti ilan edileceği şekliyle Ankara, Türkiye tarihinde sıklıkla andırılan bir şehir olmuştur. Tüm bakanlıklara ev sahipliği yapan bu şehir, politikacı olsun olmasın pek çok kişinin bir yerde ya da bir dönemde mutlaka yolunun düştüğü bir yerdir.
Ankara'da gerçekleştirilen arkeolojik kazılar, bu şehrin tarihinin Bronz Çağı'na kadar uzandığını göstermiştir. Galatlar olarak bilinen Kelt ırkı, M.S 1'inci yüzyılda yaşayan bir dönemde bu şehri başkent olarak belirlemiştir ve Ankara’ya ‘Ankyra’ yani ‘çapa’ ismini vermiştir. Bu isim, çeşitli alfabelerde farklı sesler vererek telaffuz edilmiştir: Yunanca'da 'Anküra', Klasik Yunanca'da 'Angüra' ve Romalılar tarafından ise 'Ankupa'. Ankara, bir süreliğine el değiştirdikten sonra 1127 yılında Engüriye ismini alır. Ancak, sonunda Osmanlı hakimiyetine geçtiğinde modern adı olan Ankara'yı alır.
Ankara'nın ilk yerleşim yeri neresidir?
Ankara'daki ilk yerleşim yerinin izleri, Frigler dönemine kadar uzanır ve bu yerleşim, şimdiki Ankara'nın Altındağ ilçesinde bulunan Hacı Bayram Camii bitişiğindeki Augustus Tapınağı çevresinde görülür.
Her anıyla tarihe tanıklık eden Ankara, her daim Anadolu'nun kalbi olmuştur ve olmaya devam etmektedir. Bazı değerler, tarih boyunca hiçbir değişikliğe uğramadan, büyülerini kaybetmeden, hayatta kalır ve nefes almaya devam eder. Ankara da bu değerlerden biridir. Bunun somut bir örneğini Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün "Ben Ankara’yı coğrafya kitabından ziyade tarihten öğrendim ve cumhuriyet merkezi olarak öğrendim” ifadesinde görürüz. Bu ifade, Ankara'nın, eski adı ne olursa olsun, tarihi içerisindeki önemli role işaret etmektedir.