Kurban Bayramı geride kaldı.

Ramazan Bayramı’nın aksine bu bayram ‘’sokağa çıkma yasağı’’ konulmadı.

Aynı şekilde ‘’seyahat kısıtlaması’’ falanda yoktu.

Kısacası, ‘’yasak’’ ya da ‘’kamusal önlem’’ yerine ‘’uyarı’’ vardı.

Sürekli olarak ‘’aman dikkat’’ denildi.

Tüm bunlara bakıldığında ‘’kontrol ve önlem bireylere bırakıldı’’ demek yanlış olmaz…

Tam aksine yapılanın anlamı da bu zaten…

Boşuna değil…

Nedeni de belli…

Kısaca ‘’ekonomi’’ dense olur.

‘’Sağlık mı’’, ‘’ekonomi mi’’ ikileminde tercih edilen ‘’ekonomi’’ oldu.

Oluşan tablo da ortada…

‘’Uyarılar dikkate alındı’’ demek olanaksız…

Her Kurban Bayramı’nda yaşananlar bir kez daha yinelendi.

Tamam… Kurban kesimi geçmiş yıllardaki kadar olmadı. Satılamayan kurbanlık sayısı oldukça fazla…

Ancak bunun nedeni ‘’salgın’’ değil ‘’parasızlık’’…

Kesilen kurban sayısı az olsa da oluşan tablo geçmiş yıllardakiler ile aynı…

Yalnız tablonun diğer yanlarına bakınca bunun lafı bile olmaz…

Tablonun diğer bölümlerinde görülenler daha ürkütücü…

‘’Yapılmasın’’ denilen bayram ziyaretlerinin ne düzeyde kaldığı bilinmez…

Ancak, kimsenin evde kalmadığı kesin…

Sahillerde, tatil yörelerinde oluşan görüntüler TV ekranlarına yansıdı.

‘’Maske takın’’ uyarısına uyulduğu falan yok.

Aslında ‘’maske takan yok’’ denilse daha doğru olur.

Hava sıcaklığı malum…

‘’Çöl sıcakları’’ ortalığı kavurdu.

Böylesi sıcak havada, hele de tatil yörelerinde maske, kolay katlanılır gibi değil… Takan için ‘’işkence’’ gibi bir şey…

Onun için maske takılmamasına zoraki de olsa ‘’haydi neyse’’ denilsin…

Keşke tek eksik o olsa… Ama ne gezer…

‘’Sosyal mesafe’’ diye bir şey de söz konusu değil…

İnsanlar arasındaki mesafenin ‘’en az 1,5 metre’’ olması gerekiyor ya… ‘’1,5 metre’’ şöyle dursun bir karış bile yok.

Sahilde güneşlenenler ‘’omuz omuza’’ denilecek kadar yakınlar…

Denizdeki durum da hiç farklı değil…

İnsanlar birbirlerine o kadar yakın iken kulaç atmak falan olanaksız…

İyi de neden o kadar üst üste yığılır bu insanlar?

Anlamak gerçekten çok zor…

İyi ki ‘’virüs deniz suyundan bulaşmaz’’ denildi.

Hem sahilde hem denizde bu kadar yakın olunurken su ne yapabilir ki?

Korona da bulaşır, başka melanetler de…

Tatil yöreleri, sahiller böyle de diğer yerler çok mu farklı?

Keşke farklı olsa ama ne gezer…

Büyüğüyle küçüğüyle tüm yerleşim birimlerinde bayramı evinde geçirenler ‘’yok’’ denilecek kadar az…

Yaşlısıyla, genciyle hemen herkes kendisini dışarıya atmış durumda…

Dışarıda gidilebilecek yerler de malum…

Kapasiteleri, talebi karşılamaktan çok uzak…

Oluşan tablo da ortada…

Maske takanlar yine azınlıktalar… ‘’Sosyal mesafe’’ ise söz konusu bile değil.

Parklarda, gezinti bölgelerinde, piknik alanlarında insanlar dip dibe…

Hemen her yerde ‘’aşırı samimiyet’’ söz konusu…

Söylenecek daha çok şey var.

Ancak sözü daha fazla uzatmaya gerek yok.

Karşılaşılan, TV ekranlarında izlenen tablolara bakınca ‘’keşke sokağa çıkma yasağı konulsaydı’’ dememek elde değil…

Başlangıçta da belirttik…

Bayramda kamusal kısıtlama getirilmemesinin nedeni belli…

Ekonomik kriz…

Bayram günlerinin ekonomik kriz konusunda ne kadar ‘’çare’’ olduğunu bilemiyoruz… Ancak ‘’krize çözüm’’ olması elbette ki söz konusu olamaz…

Belki azıcık bir nefes aldırmış olabilir.

Banka kredileri ile borçlanılarak yapılan harcamaların gelecekte yaratacakları da ayrı bir tartışma konusu…

Tüm bunlara karşın sağlık açısından oluşan risk, çok net olarak ortada…

Endişelenmemek, ürkmemek elde değil…

Uzmanlar da büyük endişe içerisinde…

‘’Panik yaratmamak’’ için öngörülerini açıkça dile getirmekten kaçınıyorlar.

Ancak konuştukları kadarıyla bile riskin büyüklüğü anlaşılıyor.

Bayramda salına karşı önlemler bireylerin inisiyatifine bırakılınca ‘’virüse açı davet’’ anlamı taşıyan görüntüler oluştu.

Gelecek için endişelenmemek olanaksız…

Yaz sıcağındaki gelişmeler karşısında sonbahar aylarında olabilecekleri düşünmek bile insanı ürkütüyor.

Umarız ki, korkulan başa gelmez…

Zaten ümit etmekten başka elden gelen bir şey de yok.

Hani ‘’bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete’’ denir ya… İşte tam da o haldeyiz…