Milli Eğitim Müdürü Hakan Cırıt, İlköğretim Haftası başlangıcında aşı çağrısında bulundu.
Dedi ki
"Pandemi sürecinin tam manasıyla bitmesi, sevdiklerimizi korumamız, sanayinin en üst düzeyde çalışması, bakkal Mehmet amcanın dükkanı kapatmaması, lokantacı Ahmet ağabeyin çalışanlarını işten çıkarmaması, evlatlarımızın okullarına güvenle gidip gelmesi, büyüklerimizin ziyaretine gidebilmemiz için lütfen aşı olalım. 
Aşı bu hastalığın yayılmasını ve hastalanırsak hastalığın daha hafif geçmesini sağlar. PCR testimizi muhakkak yaptırmamız, aşı olmayan arkadaşlarımızın en önemli ödevidir. Hem kendisi hem ailesi hem de öğrencileri için bu şarttır. 
Hasta olmadığınızı zannederken hastaysanız eğer, bu hastalığı tüm sınıfa, ailenize, çevrenize bulaştırma hakkınız yok. Lütfen uyarılarımızı dikkate alınız. Çünkü okullarımızı açık tutmak için herkese görev düşmektedir. Her yer açıkken okulların kapalı olması geleceğimizi heba etmek demektir. Bu bir milli meseledir, bu milli meselede seferberlik şarttır. Okullarımız en güvenli yerlerdir."
Dedikleri böyle…
Aşı çağrısı için söylenecek tek söz yok.
Aklı başında olan herkesin tartışmasız kabul ettiği bir gerçek var.
Korona virüs belasına karşı en etkili silah, aşı…
Aşılarını tam olarak yaptıranlar, virüse yakalansa bile ciddi bir sıkıntı yaşamıyorlar.
En önemlisi de yaşamlarını yitirmiyorlar.
Aşı olmayanların başlarına gelenler de malum…
Yoğun bakım ünitelerinde büyük sıkıntı yaşıyorlar.
Ne yazık ki, yaşamlarını yitirenler oluyor.
Bin bir zorlukla virüsü yenmeyi başarsalar bile organları ciddi ve kalıcı tahribatlara uğruyor.
Bunlar da bilinen gerçekler.
Milli Eğitim Müdürü Hakan Cırıt, bilim insanlarının aylardır, sürekli olarak yaptığı çağrıyı öğretmenlere yapmış oldu.
Dedik ya, söylenecek söz yok.
Yerinde bir çağrı…
Hakan Cırıt’ın çağrıyı yaparken dediği bir şey daha var.
‘’Okullarımız en güvenli yerlerdir’’ diyor.
Demesine diyor da gerçekten öyle mi?
Eskişehir genelinde, 137 Bin öğrenci ile buluşturulan 425 okul, gerçekten de ‘’en güvenli yerler’’ mi?
Keşke öyle olsa…
Ne yazık ki, öyle değiller…
Bunun kanıtı da, ilk haftada oluşan tablo…
Eğitim-Sen Başkanı Faik Alkan, tarafından ortaya konuldu.
‘’…Bir haftada çok sayıda öğretmen ve öğrencide korona virüs tespit edildi. 10’a yakın okulda sınıf karantinası uygulanıyor.’’
İlk haftada oluşan bu tablo karşısında gelecek için endişelenmemek olanaksız…
Demek ki, ‘’okullar en güvenli yerler’’ değilmiş.
Yüz yüze eğitimin önemi tartışılmaz…
Okulları açık tutmak gerek…
Ancak bu, yalnızca öğretmen ve velilerin çabaları ile sağlanamaz.
Okullarda yapılması gerekenler var.
Giderilmesi gereken eksikler oldukça fazla…
En başta da ‘’yardımcı hizmetliler’’ geliyor.
Bazı okullarda ‘’temizlik görevlisi’’ diye bir şey yok.
Olanlarda da sayı yeterli değil…
Temizlik ve hijyen malzemesi konusunda pek bir sıkıntı yok. Okullara gönderiliyorlar.
İyi de ‘’temizlik görevlisi’’ olmazsa o malzemeler ne işe yarayacak?
Okulların temizliğini kim yapacak?
Okullara malzeme gönder ama malzemeyi kullanacak personel verme… Şaka gibi bir şey…
‘’Yardımcı hizmetliler’’ konusunda alım yapıldı.
Eskişehir için belirlenen sayı 188…
100’ü kent merkezindeki okullara gönderilecek… Geriye kalan 88 personel de ilçelerdeki okullara dağıtılacak.
Sayı yeterli değil…
Bu bir yana…
Belirlenen yardımcı hizmetliler en erken 1 Ekim’de iş başı yapacaklar… İş başı yapmaları gecikebilir de…
İyi de 1 Ekim’e kadar bile 15 günlük süre var.
Bu sürede ne yapılacak?
Okullarda hijyen sağlanamayacak.
Okullar, ani bir kararla beklenmedik bir zamanda açılmış değil…
Açılacakları çok önceden duyuruldu.
Peki neden gerekli hazırlık yapılmadı?
O yardımcı hizmetliler neden okullar açılmadan iş başı yapamadı?
Anlamak gerçekten çok zor.
Milli Eğitim Müdürü hakan Cırıt ‘’ Her yer açıkken okulların kapalı olması geleceğimizi heba etmek demektir. Bu bir milli meseledir, bu milli meselede seferberlik şarttır’’ diyor ya…
Gerçekten de okulların açık olması çok önemli…
Ancak bu, tüm yük öğretmen ve velilerin omuzlarına yüklenerek sağlanamaz…
Okulların da gerçekten ‘’en güvenli yer’’ haline getirilmesi şart… Bu şartı yerine getirecek olanlar da belli… İşin başında olanlar.
Tamam akıl versinler… Bir şey demiyoruz… Ancak önce yapmaları gerekenleri yapsınlar.

 


Okullarımız açılalı 1 haftayı geçti. Sorunların çözümü konusunda Milli Eğitim Bakanlığı neredeyse hiç bir adım atmadı. En temel sorun olan yardımcı hizmetlilerin işe başlaması adeta kara mizah konusu oldu. 
Eskişehir de bugün itibariyle 10’ a yakın okulda sınıf karantinası uygulanıyor. 
Eskişehir’de işe başlayacak olan personel sayısı 188'dir. Bu arkadaşların 50’si Tepebası’na, 50’si Odunpazarı’na, kalanı da ilçelere dağıtılmıştır. 
Eskişehir de 513 okul yöneticileri yetersiz bütçe ve 188 personel ile nasıl salgın koşullarında okulları hijyenik tutacaktır? 
1 haftada merkez ve ilçe okullarında covid tanısı konan öğrenci ve öğretmenler oldu. Sınıflar karantinaya alındı. Şartları düzelterek ancak okulları açık tutmak mümkündür. 
MEB daha ilk hafta sınıfta kaldı. 
En erken 1 Ekim’de göreve başlayacak olan bu arkadaşlar gelene kadar okulların temizliği nasıl yapılacaktır? Okullara sadece hijyen malzemesi göndermek yeterli değildir.
Okulların açılma takvimi aylar önce açıklanmasına rağmen 1 Ekim’de başlayacak TYP kapsamında görevlendirmelerde takvimin öne alınması ile ilgili dahi hazırlık yapılmadı. 
Okullarda temizlik görevlisi yok veya yetersiz!
Salgın hiç yaşanmamış gibi, alınmayan önlemlerle okullar açıldı.
Ve bütün yük öğretmen ve velilere bırakıldı. 
Eğitim artık bu ülkede hak olmaktan çıkarıldı. 
Eğitim sistemimizdeki kamusal, parasız, bilimsel, laik eğitim ile ilgili haklarımız geri alınmaya ve güvenceli iş yaşamımız sözleşmeli, ücretli, esnek çalıştırma adı altında yok edilmeye çalışılmaktadır. Okullarımızda kayıt dışı ve güvencesiz koşullarda çalıştırılacak insanlardan siyasi iktidarın il-ilçe yönetimlerinden ve İŞKUR üzerinden referans istenmesi ise hukuku ve vicdanları zorlayan, insan onuruna aykırı bir durumdur. Sözleşmeli, ücretli, çalıştırma biçimlerine son verilmeli, okullarımızın ihtiyacını giderecek sayıda kadrolu yardımcı hizmet personel ataması bir an önce gerçekleştirilmelidir.
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası olarak, eğitim emekçilerinin ekonomik, özlük ve demokratik haklarına ve öğrencilerimizin eğitim hakkına sahip çıkacağız. Eğitimin bir bileşeni olan yardımcı, destek ve idari personelin kadrolu olarak istihdamı için acil önlemlerin alınması konusunda eğitim kamuoyuna ve MEB’e çağrıda bulunuyoruz.