“Büyük Yunus Emre”, Sarıköy ve Sivrihisar’ da son zamanlara kadar faaliyetlerini sürdüren “Yunus Emre Kadim Vakfına” ait vakıf kayıtlarında ve defterlerinde Yunus Emre Hazretlerinin adı “Yunus Emre-i Sami” yani “Büyük Yunus Emre” olarak anıldığı için bu ismi kullanıyorum.  

“Bu dünyadan gider olduk/ Kalanlara selam olsun. 

“Bizi bilmeyen ne bilsin/ Bilenlere selam olsun.

Dizelerinde insanlık öğretisinin sırrını açıklar. Bu sır; Yunus’un, fani varlığıyla değil, tüm insanlığın ihtiyaç duyduğu manevi varlığı, şiirlerindeki yol göstericiliği, ruh ve mana derinliğiyle, Allah sevgisinin her şeyin üstünde bir sevgi; bağlılık ve yöneliş olduğunun bilinmesini ve kendisinin de bu şekilde tanınmasını istemesidir.
“Eğer beni öldüreler, külüm göğe savuralar
Toprağım anda çağıra, bana Seni gerek Seni” 

Ataç: Çocuklarımızla birlikte Atatürk’ümüzün çizdiği yolda yürüyeceğiz Ataç: Çocuklarımızla birlikte Atatürk’ümüzün çizdiği yolda yürüyeceğiz

Dizesi bu İlahi aşkın, sınır tanımayan sevgi ve yönelişin eşsiz bir Türkçe ile söylenişi ve ifadesidir.
Yaşadığı çağın gerçekleri göz önünde bulundurulduğunda Yunus'un bir başka önemli tarafı daha ortaya çıkar. Anadolu toprakları Malazgirt’ten itibaren bir kültür ve medeniyet merkezi hâline gelmeye başlamıştır. Bilim, sanat, düşünce ve tasavvufa yöneliş eğilimleri kuvvetlenmiştir. Anadolu’ya yönelen Mogol istilası ve Selçuklu Devleti’nin yıkılışıyla bir karışıklık dönemi başlamış. Yağmalar, istilalar, ayaklanmalar ve kıtlıklar Anadolu insanını hayattan bezdirmiştir. Bu durum Anadolu insanında daha huzurlu ve yaşanabilir bir dünya özlemi uyandırmıştır. 

Dünya nimetlerine, mala mülke gerektiğinden fazla değer vermeme ve Allah’a ulaşma ve Allah sevgisinde bütünleşme görüşünü ileri süren tasavvuf akımı böyle bir ortamda gelişmiş ve yayılmıştır. Yunus Emre, karışıklık dönemi yaşayan ve Moğol istilaları ile mahvolan Anadolu topraklarında ortaya çıkan aşırı cereyanların hiçbirine kapılmamış, bu akımların Türk ve Müslüman Anadolu İnsanının bütünlüğüne zarar vermesi tehlikesi karşısında da engelleyici bir rol üstlenmiştir.
Yunus Emre Tasavvuf düşüncesini, Allah’ın birliği ve insanların kardeşliği inancını; Hak’ka ve halka hizmet yoluyla ve şiirleriyle yaymayı görev edinmiştir. Bu açıdan bakıldığında Yunus Emre hem Anadolu’da Türkçe şiirler söyleyerek “Türk Şiirinin” ilk büyük kurucusu hem de Anadolu da millî şuur ve “Türk İslam Birliğin” yerleşmesinde çok önemli görevler üstlenmiş bir düşünür, bir büyükşahsiyettir. Yunus’un, Yunus Emre olma serüvenini hatırlamak bizler için de çok önemli bir hayat dersi olacaktır.

I- Yunus Emre Hacıbektaş-I Veli dergahında

Rivayete göre genç Yunus, Hacı Bektaş’a yakın bir köyde yaşamaktadır. Yunus ve ailesi Hacı Bektaş-ı Velî’nin dergahına gidilince oradan boş dönülmediğini duyarlar, bilirler. Kıtlığın ve yoksulluğun hüküm sürdüğü bir zamanda ailesi genç Yunusu Hacı Bektaş Veli’ye buğday istemeye gönderirler. 
Yunus Eli boş gitmemek için dağdan topladığı alıç’ı götürür. Hacı Bektaş-ı Velî’nin huzuruna çıkıp “Biz Mogol talanından dolayı yoksul düşmüş bir kimseyiz. Ümit ederim ki bu hediyemi kabul buyurup bana ailemin geçimi için buğday veresiniz.” der. Hediyesi kabul olunur.  Dönüşte Yunus’a Hacı Bektaşı Veli, “Yunus buğday mı istersin yoksa nefes mi istersin” diye sorduğunda Yunus, “Ben nefesi neyleyeyim, bana buğday gerek.” der. Hacı Bektaş-ı Velî bunun üzerine “her alıç için on nefes edelim, hikmet verelim” deyince; Yunus “Nefesi neyleyeyim, bize buğday gerek.” der. İstediği gibi buğday verilir. Yunus, dönüşte düşünürken buğdayın tükeneceğini, ama nefesin nihayetsiz ve ölümsüz bir nimet olduğunu idrak eder. Hemen Hacı Bektaş-ı Velî’nin makamına döner, reddettiği nasibini ister. Hacı Bektaş-ı Velî de şimdiden sonra bu isteğinin olamayacağını söyler. “Biz o kilidin anahtarını Tapduk Emre’ye verdik. Vargit nasibini ondan al” der. Bunun üzerine Yunus da Ankara İlimize bağlı Nallıhan İlçemizin Emre Sultan Köyünde yaşayan Tapduk Emre’nin dergahına gelir. Hacı Bektaş Veli dergahında Hacı Bektaş Hazretleri ile karşılaşmasını ve olanları anlatır. Tapduk Emre de “Durumun bize malum olmuştu. Nasibini istiyorsan hizmet et, nasibini al” der. Yunus’a dergaha odun taşıma görevi verilir. Bazı rivayetlere ve dervişlik teamülüne göre Yunus Emre yedi yıl gibi uzun bir süre dergaha odun taşır. İstenilen hizmetleri yerine getirir. 

II- Tapduk Emre’nin Hocası Yunus Emrenin ailesinden Buharalı Şeyh Sinan 

Fuat Köprülü’nün, “Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar” adlı kitabında, İsmail Hakkı Bursevi’ye ait, kendi şahsi kütüphanesinde bulunan yazma nüshada Yunus Emre’nin “Çıktım erik dalına anda yedim üzümü” dizesi ile başlayanmuamma tarzındaki şiirinin şerhini yaparken, Bursa’dan hareketle Haç Farizası için yola çıktığında Antakya’ya vasıl olur. Antakya yakınlarında Horasan’dan gelmiş bir derviş ile karşılaşır. Bu yaşlı derviş, Yunus Emren’in Hocası TabdukEmreyi yetiştirmek üzere Yunus Emre’nin Ailesinden Şeyh Sinan isminde, Hoca Ahmet Yesevi talebelerinden bir şeyh efendi’nin Mogol istilası öncesinde Buhara’dan kalkarak Anadolu’ya geldiğini ve Emrem Sultan Köyünde, gelecekte Yunus Emre’ye hocalık edecek Tapduk Emre’yi irşada ve yetiştirmeye memur edildiğini anlatır. Merhum Fuat Köprülü, İsmail Hakkı Bursevi’nin Haç yolunda bizzat yaşadığı bu olay dolayısıyla anlattıklarının tarihi bakımdan yaşanmış olaylarla uyumlu olduğunu ve bu bilginin yabana atılmaması, üzerinde durulması gerektiğini belirtmektedir. 
Yunus Emre, Tabduk Emre Dergahında tasavvuf yolundaki tüm aşamaları başarıyla aşar, kemale erer. Artık mecazen sözü edilen “gönül kilidi” Tabduk Emre’nin irşadı ileaçılır. Tasavvufî şiirler, ilahiler söylemeye başlar. Olgunlaşan Yunus Ermeye halkı aydınlatma; doğruları söyleme, iyiliklere yöneltme ve kötülüklerden sakındırma görevi hocası tarafından verilir ve Tapduk Emre dergahından kendisine yeni bir dergah kurup halkın eğitimi ve ihtiyaçlarının karşılanması için uğurlanır. 

III- Kadim Yunus Emre Vakfı Ve Sarıköy/Sivrihisar Yunus Emre dergah ve zaviyesi

Yunus Emre Tapduk Emre dergahından ayrılırken TapdukEmre Sultan “Yunus, şimdi şu elimdeki asamı atıyorum. Onu takip et, nereye düşerse oraya var dergahını ve zaviyeni kur. Allah ve Peygamber (Sav.) yolunda halka eğiticilik yap, öğüt ver onların hizmetinde bulun” der. 
Taptuk Emre’nin, dergahından daha batıya doğru fırlattığı asa şimdi Yunus Emre’nin Aziz kabrinin bulunduğu topraklara Sarıköy’e düşer. Sarıköyde kendisine devlet geleneğine uygun olarak tahsis edilen timar arazisini bir çiftlik ve vakıf haline getirerek “Kadim Yunus Emre Vakfını” kurar. Ayrıca o zamanki kültürel iktisadi ve askeri duruma göre çok önemli ve en yakın şehir merkezine; kültür, eğitim, sanat ve ticaret merkezi olan Sivrihasar’a gelir ve yerleşir. 
Sarıköydeki çiftlik arazisinin “öşür” geliri karşılığı kurmuş olduğu “Yunus Emir Bey Vakfı”nın gelirlerinden yararlanarak “Sivrihisar Yunus Emre Dergâhını ve Zaviyesini”kurarak hizmet alanını genişletir. Sivrihisar’daki ahilik geleneğine bağlı esnaf ve sanatkarlar ile; kendisinin de talebelik yaptığı Sivrihisar’ın ünlü medreselerinde görevyapan hoca ve talebeler ile yakınlık kurarak hizmet ve öğretisini devam ettirir. 
Sarıköy’deki Vakıf çiftliği arazisinin öşürü karşılığı elde edilen gelirleri ile hem Sarıköy’de hem de Sivrihisar’daki dergah ve zaviyenin ihtiyaçları karşılanır. Vakıf Mütevellilerine verilen berat ve fermanlarda belirtildiği gibi “Atlı ve yaya gelip geçenin misafir edilip konaklaması, ihtiyaçlarının karşılanması ve sair vakıf amaçlarını gerçekleşmesi sağlanır”.

Sivrihisar Yunus Emre vakfı Dergah ve zaviyesine dair ayrıntılı tarihi bilgi ve açıklama Halim Baki Kunter tarafından, “Sivrihisar/Sarıköy Yunus Emir Bey Vakfı” son mütevellisi Mustafa Kamil YAKAN Efendi’nin elinde bulunan tarihi belgelerden yararlanılarak telif ettiği “Yunus Emre Belgeler-Bilgiler” adlı kitap ile ilk defa bilim ve edebiyat dünyasına duyurulmuştur. 

Halim Baki Kunter Kitabın takdim kısmında yakındostluk ve görüş alışverişinde bulunduğu Fuat Köprülüye hazırlamakta olduğu “Yunus Emre ve Gerçek Hayatı” ile ilgilikitabını ithaf ve takdim etmek istediğini fakat bir tevafuk eseri Kitabın yayınlandığı gün Fuat Köprülünün vefat haberini almaktan dolayı üzüntü duyduğunu belirtmektedir.

Bu kitapta yayınlanan Sivrihisar’a ait Yunus Emre Vakfı ile ilgili belgeler arasında Defteri Hakani kayıtları, bazı Osmanlı Padişahlarının tahta çıkışlarında Vakıf Mütevellilerine verdikleri berat ve fermanlar, Yunus Emre Vakfı Muhasebe defter ve koçanlarından oluşan ve Sivrihisar Kadılık Makamınca usulüne uygun olarak onaylanmış çok sayıda vesikadan yararlanılmış, hazırlanan kitapta Sivrihisar Yunus Emre Dergahına ait yirmi üç (23) tarihi belgeye yer verilmiştir.

“Eskişehir Valiliği Özel İdaresi” ve “Eskişehir Turizm ve Yunus Emre Derneği” tarafından birkaç defa basımı ve dağıtımı yapılan “Yunus Emre Bilgiler Belgeler” adlı kitaptaSivrihisar Yunus Emre vakfına dair bilgi ve belgeler ayrıntılı olarak; orijinal fotoğrafları ve yeni Türk alfabesine çevrilmiş metinleri ile yer almaktadır.  

Yunus Emre’ye ait daha sonraki tarihlerde yapılan araştırma ve yayınlarda Halim Baki Kunter’in ilk olarak “Yunus Emre Belgeler Bilgiler” adlı kitapta yayınladığı, Eskişehir Valiliği Kültür Müdürlüğüne bağlı Eskişehir Müzesinde muhafaza edilen Sivrihisar Yunus Emre VakfıMütevellilerine ait tarihi belgelerden yararlanılmaktadır. 
Bu Belgeler, Yunus Emre Hazretlerinin, Hüdavendigar Vilayeti Sivrihisar Kazasına bağlı Sarıköy’de kendisine hem bir Tasavvuf Ehli ve hem de bir Bey “Emir” olarak ilk Osmanlı Padişahları tarafından timar olarak verilen çiftlik ve arazinin gelirlerini, sağlığında oluşturduğu ve sonra da soyundan gelen Beratlı Mütevelliler tarafından yönetilen “Yunus Emir Bey Vakfına” aittir.  

Yunus Emre Hazretlerinin Zaviye ve Kabrinin bulunduğu Sarıköy, şidiki adıyla “Yunus Emre Beldesi” daha önceleri Sivrihisar Kazası ilçe hudutları içerisinde bulunduğu ve vakfın faal olarak hizmet verdiği sırada her türlü hizmet ve vakıf arazisinin yönetimine ait vakıf işleri Sivrihisar’daki dergah’tanyönetilir iken vakıflar lav edilip, dergah, tekke ve zaviyeler kapatıldıktan sonra Sivrihisar Yunus Emre Dergahı ve zaviyesi de faaliyetlerini sonlandırmıştır. 

Iv- Sarıköy’ün Sivrihisar ilçesinden ayrılarak Mihalıççık ilçesine bağlanması ve Yunus Emre anma toplantılarından Sivrihisar olarak beklentilerimiz

Daha sonraki yıllarda Sarıköy’ün mülki taksimattaki yeriile ilgili bir idari değişiklik yapılmış ve Sivrihisar’ın Yunus Emre Hazretlerinin Kabrinin bulunduğu Sarıköy ve Vakıf ile alakası mülki idari taksimat bakımından tamamen kesilmiştir.18 Mart 1946 tarihli Cumhurbaşkanı İsmet İNÖNÜ, zamanın Başbakanı ve İçişleri Bakanının imzalarını havi Üçlü Cumhurbaşkanlığı Kararı ile “Sarıköy” Sivrihisar ilçe hudutlarından çıkarılarak Mihalıççık ilçesine bağlanmıştır. Bu konu ile ilgili 20085 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı şöyledi.

Karar

Birinci Madde- Eskişehir İli Sivrihisar İlçesi Merkez Bucağına bağlı Sarıköy   ve Adahisar köyleri Mihalıççık İlçesi Merkez Bucağına bağlanmıştır. 
İkinci Madde- Bu Kararı İçişleri Bakanı yürütür. 
18 Mart 1946. 

Cumhurbaşkanı  İsmet İnönü’nün imzası

Başbakan ve İçişleri Bakanının İmzaları

Bu kararın gerekçesi olarak belirtilen en önemli husus, Yunus Emre’nin Kabrinin bulunduğu Sarıköy’ün Sivrihisar’a yakınlığı 40-45 kilometre iken, Mihalıççık ilçesine yakınlığının 20-22 kilometre olması ve Sarıköy halkının gündelik ticari ve idari ihtiyaçlarını karşılamada Mihalıççık ilçesini tercih ettikleri konusundaki fiili durum olarak gösterilmiştir. 
Çok yakın zamana kadar yerleşmiş olan teamül gereği Yunus Emre Haftası Kutlama programlarını Eskişehir Valiliğimizin önderliğinde Sivrihisar ve Mihalıççık Kaymakamları ve Belediye Başkanları birlikte düzenler ve protokolde aynı seviyede yer alırlar idi. Bu durum aynı değere birlikte sahip çıkmak açısından iki komşu ilçe arasındaki bağları daha da kuvvetlendirmekte idi.

Sonraları şöyle bir anlayışın hakim olduğu ve Mihalıççık İlçesine ağırlık verildiğini görmekteyiz. Yunus Emre Hazretlerinin 6 Mayısta1949 da yapılan ilk kabir nakline izafeten kabri Başında Yapılan Anma Törenlerinin tamamen Mihalıççık ilçesine bırakılmış olmasına üzülmekteyiz. Bu düzenlemenin dayandığı düşünceyi ise benimsemediğimizi belirtmek isteriz.

Yunus Emre Hazretlerinin Vakıf ve dergahının bulunduğu, yaşadığı, eserlerini verdiği ve kabrinin bulunduğu Sarıköy ile bütünleşmiş olarak yüz yıllar süren tarihi, manevi bağları olan Sivrihisar ve Sivrihisarlılar olarak kalbimiz buruktur.  Yunus Emre Anma haftası etkinlikleri düzenlenirken şöyle bir düşünce ile yapılan paylaşımdan hareket edildiği söylenmekte ve bu durum bizi derinden yaralamaktadır: “Sivrihisar’ın yetiştirdiği büyük ve ünlü kişiler arasında Nasrettin Hoca var. Sivrihisar Nasrettin Hoca kültür haftası ve şenliklerinin ev sahibi ve düzenleyicisi olsun. Mihalıççık İlçemize de hatırlanacak ve anılacak başkaca ünlü,tarihi bir kişisi olmadığına göre zaten İlçe idari sınırları içine alınmış olan Sarıköy’de kabri bulunan Yunus Emre’yi Anma Haftası etkinliklerini Mihalıççık İlçesine bırakalım” şeklinde bir mantıkla hareket edilmiş olduğu söylentisi yaygın olarakkamuoyunda dillendirilmekte, konuşulmaktadır.

Sayın Valilik Makamı ve Yetkililerimizden tekrar eski teamülü duruma dönerek Yunus Emre Haftası Anma programlarının Sivrihisar ve Mihalıççık İlçelerimizin eşit ve birlikte katılımı ile düzenlenmesini ve Tarihi ilçemiz Sivrihisar’ın Yunus Emre Hazretlerinin manevi ikliminden uzakta tutulmamasını istemekteyiz.


V- Yunus Emre’nin eserleri, düşünce sistemi ve Türkçemizin edebiyat dili haline gelmesinde etkisi

Yunus Emre’nin Vakfı dışında geride bıraktığı eserleregelince, Yunus Emre’nin biri Dîvân, diğeri Risâlet’ün-Nushiyye olmak üzere iki önemli eseri bize ulaşmış bulunmaktadır. Yunus, Dîvân’ındaki şiirlerinde aruz ve hece veznini kullanarak öz Türkçe ile yazılmış şiirleri kendi vefatından sonra derlenerek yazılmıştır. Çok sayıda yazma Divan ve Risalet_ün Nushiye’nin varlığı bilinmektedir. Yunus Emre’nin kendi el yazısı ile yazmış olduğu müellif nüshası Divan bugün elimizde değildir. Dîvân’ındaki şiirler gazel ve kaside biçimindedir. Bunlar vahdet-i vücud felsefesini, sevginin ve erdemin dünya hayatında ilahî aşka ulaşmadaki gücünü dile getiren şiirlerdir. Yunus Emre hakkında yazan ve eser verenlerin sayısı o kadar çoktur ki ayrıntılı bir Yunus Emre Bibliyografyası meydana getirmeye ihtiyaç olduğu anlaşılmaktadır.

Diğer eseri, Risâlet’ün-Nushiyye ise öğretici, eğitici bir eserdir. Kaynağını Kuran’dan alan İlahi bir nasihatnamedir. Yunus Emre’nin olgunluk çağında, yetmişli yaşlarında kaleme aldığı ve Hicri 707 yılında bitirdiği “mesnevi” tarzında yazılmış, kişilik gelişimini ele alan eğitici, öğretici bir eserdir. Yunus Emre, bu eserde insanın nefsiyle mücadelesini, kötü huylarından arınma yollarını anlatmaktadır. Bir başka ifadeyle, insanın olgunlaşması, kamil bir insan olma yolundaki aşamalarını ve kazanması gereken iyi huy ve meziyetleri, terk etmesi gereken insani nefse ait kötü huyları ve arınma yollarını anlatır. 

Yunus Emre'nin tasavvuf anlayışında “dervişlik”, insani olgunluğa erişmek için yola girmek ve “insanı kamil” olma yolunda çaba sarf edip, gayret göstermek, bu yolda elde edileninsani olgunluktur. Bu yolda ilerlemenin temel kaynağı ve gücü ise Allah’a karşı duyulan ilahi aşk ve Peygamberine karşı duyulan derin bağlılık ve sevgidir. Sonucu ve varılması gereken fedef ise Allah’ın rızasına ermek, Allah ve kulları katında makbul olup, iyi bir insan olarak kabul görmektir. Yöntemi ise nefsini yenmek, benliğini Allah yolunda terbiye edip eritmektir. Kavgaya, nifaka, gösterişe, hamlığa, riyaya,kibir ve büyüklenmeye karşı çıkmaktır.

Yunus Emre öncelikle kendi toplumuna ve sonra da bütün insanlığa hitap eden büyük bir sevgi ve hoşgörü insanıdır. Yunus Emre’nin şiir ve ilahilerindeki gönül dilini anlayan,temiz Türkçesini seven halkımıza mal olmuş bir Türk – İslamdüşünürü ve dünya insanlığına barış ve sevgi ışığı saçan bir Türk büyüğüdür. Yunus'taki insanlık sevgisi, kendisiyle özdeşleşmiş "İlahi kaynağa dayanan sevgi felsefesi"nin bir tezahürü ve sonucudur. 

Yunus'un insan sevgisini ilahi sevgi ile nasıl bağdaştırdığını gösteren en çarpıcı dizelerinden birisi şudur:"Yaratılanı hoş gör/ Yaratan'dan ötürü". Yunus’a göre insanlar, din, mezhep, ırk, millet, renk, mevki, sınıf farkı gözetilmeksizin Allah’ın emir ve sınırlarına sadık kalarak sevmeyi ve sevilmeyi hak etmektedirler.

Yunus Emre, Anadolu Türkçesinin yerleşmesi ve oluşmasında “köşe taşı ve başlangıç” vazifesi görmüştür. Yunus Emre yaşadığı ve yazdığı XIII. yüzyılda herkesin anlayacağı bir dille, Anadolu Türkçesi ile herkese seslenmiştir. Bağlı olduğu “sevgi felsefe”sini derin tasavvufi bilgisiyle, görünüşte basit ama çok derin manalar kazanan Türkçesözlerle sanatkârane bir edayla anlatmıştır. Türkçeyi ve Anadolu insanının inanç dünyasını bir gönül adamına yakışırcasına halkın gönlüne yerleştirmiştir. 

Aradan 700 yılı aşkın bir zaman geçmesine rağmen onu, günümüz şairi gibi rahatlıkla okuyup anlayabilmemizin sebebi elbette budur. Yunus Emre’nin halk tarafından bu kadar çok sevilmesinin en büyük sebebi, halkın iman ve ruh sesini tüm güzelliği ile ve şiir diliyle ortaya koyması ve halkın dilini, sade Türkçe’yi kullanmasıdır. Yunus Emre, kelimenin tam anlamıyla milli bir düşünür, şair ve sanatçıdır. 

Yunus Emre’den sonra yetişen birçok şair Yunus adını almış; Yunus Emre, Derviş Yunus, Miskin Yunus, TaptukluYunus, Âşık Yunus, Emrem Yunus gibi mahlaslar kullanmıştır. Bu adların bir kısmının Onun sevgi felsefesini benimseyen ve sonradan gelen şairler tarafından da kullanılmış olması Yunus’un ne kadar çok benimsendiğini, sevildiğini, kişiliğininve düşüncelerinin başka Yunuslarca taklit ve tekrar edildiğini göstermektedir.

Sonuç:

Değerli okuyucu şimdi yapılması gereken bugünümüze ait önemli bir işlerden ilki, Yunus emre hazretleri ile Sivrihisar arasındaki manevi ve kültürel bağların eskiden olduğu gibi yeniden tesis edilmesi ve Yunus Emre Hazretlerinin ruhaniyet ve manevi ikliminin yeniden Sivrihisar’da hissedilmesinin sağlanmasıdır.  

Bunun için Sivrihisar adına talep ettiğimiz ilk husus her yıl Mayıs ayının ilk haftası içinde Eskişehir Valiliğimizin önderliğinde gerçekleşen “Yunus Emre Anma Haftası Törenlerine” Sivrihisar Kaymakamı ve Sivrihisar Belediye Başkanımızın, Mihalıççık İlçesi ile birlikte  eşit katılımının sağlanmasıdır. 

Ayrıca, Yunus Emre’nin yaşadığı ve eserlerini verdiği Eskişehir İlimizin tarihi ve güzel ilçesi Sivrihisar’da “Kadim Yunus Emre Vakfının” görev ve sorumluluk ve hizmetleriniyerine getirecek yeni bir “Sivrihisar Yunus Emre Vakfı”nın ve “Yunus Emre Kültür Evi”nin kuruluşunu gerçekleştirmektir.

Yerine getirilmesini gerekli gördüğümüz önemli bir teşebbüs ise bir “Üniversite Kenti” olma yolunda ilerleyen Eskişehir’de şehrimizle özdeşleşecek ve Yunus Emre Hazretlerinin en çok ihtiyacımız olan sevgi ve barış düşüncesini, ruh kökümüze uygun olarak günümüze taşıyacak“Eskişehir Yunus Emre Üniversitesi” adı ile bir “Sosyal Bilimler Üniversitesinin” kurulmasını sağlamak olmalıdır. Amacımız, giderek küreselleşen dünyamızda kültürler ve medeniyetler arasında barışçı bir etkileşimi sağlamak, Yunus Emre’yi gençlerimize ve tüm dünya insanlığına daha iyi tanıtmak olmalıdır. 

Değerli okuyucu son sözü yine Büyük Yunus Emre’yebırakalım. Yunus Emre bir şiirinde şöyle söylüyor:

Gelin tanış olalım
     İşi kolay kılalım
Sevelim sevilelim
   Dünya kimseye kalmaz…

YunusemreYunusmere 22

Kaynak: Haber Merkezi