CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, “Lafa gelince mangalda kül bırakmayan bu iktidar Konya'da kendi ev sahipliğinde düzenlediği İslami Dayanışma Oyunları'nda dahi KKTC'li sporcuları yarıştıramadı, KKTC Bayrağı'nı koyduramadı. KKTC'den gelen gazetecileri, muhalifleri sınırdan her haksız hukuksuz çevirişimiz KKTC'nin tanınması davasına zarar vermektedir. 22 yıllık AKP iktidarının en çok eleştirilecek yanı 2004 yılında Annan Planı'na Kıbrıs Türkleri tereddütsüz ‘Evet’ dedi; Rumlar ise ‘Barışa hayır’ dediler, buna rağmen hiçbir yaptırımla karşılaşmadıkları gibi Avrupa Birliğine tam üye yapıldılar. Bu vahim hata sonrasında AKP’nin hiçbir etkili adım atmamış olması bugün içinde olduğumuz yalnızlığın en temel sorumlusudur. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti adada ayrı bir devlet olduğunu öncelikle kendisi görmeli, tanımalıdır. ‘KKTC'yi tek tanıyan ülkeyiz’ diyoruz o konuda da tanıyormuş gibi yapmaktan vazgeçip gerçekten tanımalıyız” dedi.
“Gözlemci üye yapıldı, zirveye çağırılmadı! ne yaptınız!”
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) kuruluşunun 40. yıl dönümünü kutlarken, TBMM’de de AKP’nin KKTC’nin tanınması davasındaki eksik politikaları eleştiri konusu oldu. TBMM Dışişleri Komisyonu üyesi, CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer Kasım ayının ilk haftasında Kazakistan’da düzenlenen Türk Devletleri Teşkilatı’nın (TDT) 10. yıl dönümü zirvesine KKTC’nin davet edilmemesini eleştirdi. Çakırözer, “Geçen yıl gözlemci üye yaptık ama bir yıl sonraki zirveye Kazakistan ‘Ben davet etmiyorum’ deyince ne yaptınız? Ne yapabildiniz?” dedi.
İktidarın geçtiğimiz yıl Konya'da kendi ev sahipliğinde düzenlediği İslami Dayanışma Oyunları'nda dahi KKTC'li sporcuları yarıştıramadığını anımsatan Çakırözer, “Lafa gelince mangalda kül bırakmayan bu iktidar KKTC Bayrağı'nı koyduramadı. Başka bir ülkede değil, Konya'da dahi bunu yapamadınız. ‘KKTC'yi tek tanıyan ülkeyiz’ diyoruz ya, aslında o konuda da tanıyormuş gibi yapmaktan vazgeçip gerçekten tanımalıyız. KKTC'nin seçilmiş iktidarlarına, milleti temsil eden partilerine saygılı davranmamız gerekir. Sanki bizim bir vilayetimizmiş gibi bir üslupla değil, emir kipiyle değil, devletten devlete ilişkinin gerektirdiği bir üslup içinde yürütülmesi gerekir bu ilişkinin.”
“40 yıl sonunda tanınmasını sağlayamadık”
“Barış Harekâtı'nın 50'nci ve KKTC'nin kuruluşunun 40'ıncı yıl dönümünü kutladığımız şu günler belki de hepimiz açısından bir durum muhasebesi yapmayı gerektirmektedir” diyen Çakırözer, şunlara dikkat çekti:
“Öncelikle, uluslararası toplumun tüm ambargolarına, yasaklamalarına, haksızlıklarına rağmen kırk yıldır bu cumhuriyeti demokrasi içinde yaşatmak bir başarıdır. Bu nedenle, KKTC'yi, kurucularını ve bugüne kadar görev alan devlet adamlarını ve tabii ki aziz Kıbrıs Türk halkını yürekten tebrik ediyoruz. Tabii ki bugüne kadar KKTC'nin hep yanında olan tüm cumhuriyet hükûmetlerimize de emekleri, çabaları için teşekkür etmek isterim. Ancak tüm dünyaya meydan okuyarak yaptığımız Barış Harekâtı'ndan elli yıl, KKTC'nin kuruluşundan kırk yıl sonra geldiğimiz noktada maalesef onu dünyaya tanıtmak konusunda başarılı olabilmiş değiliz.”
“Somut ilerleme yok”
Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası platformlarda yapılan konuşmalarda, atılan nutuklarda hep dünyanın Kıbrıs Türkünü, Kıbrıs davasını, KKTC'yi tanımasından bahsedilmesine rağmen somut bir ilerleme sağlanamamasını eleştiren Çakırözer, “Türkiye'nin en yakın olduğu ülkelere KKTC'yi tanıtmayı başarabilmiş değiliz. Bu konuda son dönemde Azerbaycan adımlar atıyor. Sayın İlham Aliyev'in KKTC Cumhurbaşkanıyla Bakü'de görüşmesi önemlidir, kültürel bir program çerçevesinde bir buluşma olsa da bunun tüm dünyaya ‘KKTC Cumhurbaşkanıyla görüşme’ olarak duyurulması önem taşır ama yeterli değildir. Ortada, bir tanıma hâlâ yoktur. Bu iyi niyetli adımların mutlaka siyasi, diplomatik adımlarla takviye edilmesi, desteklenmesi gerekir” dedi.
Çakırözer şöyle konuştu:
“Sadece Azerbaycan'dan değil, bölge ülkelerinin en zor dönemlerinde tüm dünyayı karşımıza alma pahasına yardımlarına koştuğumuz Katar'dan, Libya'dan, Pakistan'dan, Bangladeş'ten ve tüm Türk ve İslam âleminden de tanıma konusunda hiçbir adım gelmemiş olması KKTC ve ülkemiz adına büyük bir başarısızlıktır, üzüntü kaynağıdır. Bir adım atılıyor ama gerisi getirilemeyince akim kalıyor. İşte, geçen yıl KKTC'nin Türk devletleri topluluğuna gözlemci üye alınmasına hepimiz sevindik, arzu ederdik ki isminde ‘Türk’ bulunan bir devlet bu teşkilata asil üye alınsın, maalesef oldurulamadı. ‘Olsun, bir adımdır’ dedik, iktidarı bunun için tebrik ettik ama bu sembolik adımın bile gerisini getirmekten aciz durumda olduklarını görmekten de büyük üzüntü duyuyoruz.”
“Kıbrıs Türkünü tanıyın, KKTC’yi tanıyın!”
Kıbrıs Türkünün haklı davası için Azerbaycan ile dost ve kardeş ülklere çağrıda bulunan Çakırözer, “Artık Karabağ işgali de son bulduğu için çekinmenize, korkmanıza gerek yok, Kıbrıs Türkünü tanıyın, KKTC'yi tanıyın. Başta Azerbaycan olmak üzere tüm dost ve kardeşlerimizden KKTC'ye daha açık, daha görünür destek verme çağrısında bulunuyoruz. KKTC'ye direkt uçuşları bir an önce başlatmaları; ekonomik, siyasi ve diplomatik ilişkileri kurmaları çağrısında bulunuyoruz. KKTC spor takımları üzerindeki izolasyonu artık yok etmeye davet ediyoruz” dedi.
“Muhalefeti dışlamaktan vazgeçin!”
Çakırözer, şu eleştirilerde bulundu:
“Türkiye'nin bir görüşünü, politikasını eleştirdi diye kırk yıldır iyi kötü yaşattığımız KKTC demokrasisinin vazgeçilme unsuru olan muhalefeti dışlamaktan vazgeçmeliyiz. KKTC'den gelen gazetecileri, muhalifleri sınırdan her haksız hukuksuz çevirişimiz aslında KKTC'nin tanınması davasına zarar vermektedir. Sağıyla, soluyla hepsi Kıbrıs Türk halkını oluşturmaktadır, hepsini kucaklamalıyız. ‘Bütün kararlar Ankara'dan alınıp Kıbrıs'ta uygulatılıyor’ algısını yaratmaktan kaçınmalıyız. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti adada ayrı bir devlet olduğunu öncelikle kendisi görmeli, tanımalıdır.”
“İğneyi önce kendinize batırın”
“Tanıtma konusunda iğneyi kendimize batırmalıyız. 22 yıllık AKP iktidarının belki de en çok eleştirilecek yanı şudur: 2004 yılında Annan Planı'na Kıbrıs Türkleri tereddütsüz ‘Evet’ dedi; Rumlar ise ‘Barışa hayır’ dediler, buna rağmen hiçbir yaptırımla karşılaşmadıkları gibi Avrupa Birliğine tam üye yapıldılar. Evet, Avrupa Birliği stratejik bir hata yaptı, bunu görmezden gelmiyoruz ama işte bu vahim hata sonrasında Türkiye'yi yöneten AKP iktidarının hiçbir etkili adım atmamış olması bugün içinde olduğumuz yalnızlığın en temel sorumlusudur. Hem Rumların üyeliğine ‘Eyvallah’ dedini, hem de Kıbrıs Türkleri üzerindeki ambargoların kalkacağı sözünün yerine getirilmesi için hiçbir şey yapmadınız. Söyleyin, hangi ambargoyu hangi yaptırımı kaldırtabildiniz? Hiçbirini. Şimdi, yirmi yıl sonra döndünüz, "iki devletli çözüm" diyorsunuz. Evet, doğrudur ama KKTC'nin kurucu Cumhurbaşkanı merhum Rauf Denktaş'ı aynı bu sözleri söyledi diye sağlığında dışlayan, ölüm yatağında yalnızlığa mahkûm eden yine sizlerdiniz.”
“KKTC’yi yaşatmak Türkiye’nin temel görevi”
“Tüm bu durum değerlendirmesi ışığında Kıbrıs Türkü'nün varoluşunun simgesi olan KKTC'ye 40'ıncı yaşın kutlu olsun diyoruz. Eksik de olsa bu bölgede Türkiye'den sonra demokrasisiyle örnek bir devlet var ortada. Bu devleti yaşatmak başta vatandaşlarının, sonra da orayı bugün Sayın Özgür Özel'in dediği gibi yavru vatan değil kardeş vatan olarak gören biz Türkiye Cumhuriyeti'nin temel görevidir. Anavatan ve garantör olarak Türkiye, Kıbrıs Türklerine her alandaki desteğini sürdürmelidir. KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Ersin Tatar'ın ortaya koyduğu ve AKP iktidarlarının zikzaklar sonrasında 22 yılda ancak gelebildiği 2 devletli çözüm arayışı çok geç kalınmış olmakla birlikte en doğru, en isabetli, adada huzuru, barışı bozmayacak çözüm yoludur. Bu doğrultuda Kıbrıs Türklerinin özden gelen haklarının tescili ve KKTC'nin tanınmasına yönelik çabalara desteğimizin süreceğinden kimsenin kuşkusu olmamalıdır.”