HÜDA PAR Genel Başkanı’nı, bir televizyon kanalında “Anayasanın ilk dört maddesi” hakkında yaptığı açıklamalara Atatürkçü Düşünce Derneği Eskişehir Şubesinden sert yanıt geldi.

Atatürkçü Düşünce Derneği Eskişehir Şube Başkanı Sayın Cihan Taşar, “Siyasal iktidar ve ondan cesaret alan gerici, bölücü siyasal partiler Atatürk’ün, kurduğu üniter, laik, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’ni dinsel-siyasal yapıya dönüştürmek istiyorlar. Türkiye Cumhuriyeti’nin karakteri durumundaki “laiklik” her geçen gün biraz daha aşındırılıyor. Siyasal İslami iktidar ve ortakları, son olarak anayasa değişikliği ile laik Cumhuriyetin geri dönüşümünü tamamlamak istiyorlar.” diyerek bir gerçeği kamuoyu ile paylaştı,

İçişleri Bakanlarından Beşir Atalay da “Biz İspanya veya İngiltere modellerini birebir uygulamayacağız, onlardan yararlanarak, dünyaya örnek olacak bir “TÜRK MODELİ” geliştireceğiz.” diyerek bir tartışma başlatmıştı.

Oysa dünyada, pek çok ülkeye model olmuş, “TÜRK MODELİ” ortadadır. Atatürk’ün kurduğu bu model, ırkçılığa, ayrımcılığa dayanmayan, demokratik, laik, ulus devlet modelidir. Bu modelde, dil, din, ırk ve cinsiyet farklı değildir. Ayrımcılıkta yoktur.

Atatürk’ün ulus projesinde, “ Türk, Gürcü,  Boşnak, Kürt, Laz, Çerkez, Arnavut, Arap gibi farklı etnik kökenleri öne çıkaran bir model değildir. Aksine, bütün etnik kökenleri ve kültürleri, “Türk ulusu” üst kimliği altında birleştirir.

Nitekim Büyük Önder ATATÜRK, “ Diyarbakır’lı, Van’lı, Trabzon’lu, İstanbul’lu, Trakya’lı ve Makedonya’lı hep bu ırkın evlatları, hep aynı cevherin damarıdır” demiştir.

Bu gerçeğe rağmen dış ve iç şer odakları, yıllardan beri, Türkiye’ de, ETNİK" ve "MEZHEPSEL" çatışmaları,  körükleyerek, menfaatlerini korumayı ve kollamayı, temel politika olarak benimsemişledir.

Elbette Türkiye’yi, bölmeye hiç kimsenin gücü yetmez. Ancak tedbiri de elden bırakmamak, böyle bir oluşuma da zemin hazırlamak gerekir.

Bugün gelinen noktada, pek çok sebep var. En önemli sebep ise, Türk toplumu olarak Atatürk’ü, yeteri kadar, ne anladık ne de anlatabildik. Onun fikir ve düşüncelerini, arzu edilen boyutta hayata geçiremedik.                 

Diğer yandan Atatürk, ekonomik, siyasal, sosyal ve kültürel alanlarda, etkili, köklü devrimler yaptı. Bilimsel ve akılcı düşünceyi, devlete ve topluma egemen kıldı. İnsanlık ve yaşamayla ilgili her şeyin en doğru yolunun ilim ile bulunabileceğine olan inancında oldu.

Nitekim ATATÜRK, ” Dünyada her şey için hayat için, muvaffakiyet için, en hakiki mürşit ilimdir. Fendir. İlim ve fennin haricinde mürşit aramak gaflettir, cehalettir, delalettir” demiştir.

ATATÜRK, “Egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir.”  demesine rağmen, çok partili dönemde, ortama “POLİTİK” ve “ELİT” güçler hakim oldu. Türk Milleti yıllarca, aynı isimlere, layık ve mahkûm oldu. Milletvekillerini liderler ve parti yönetimleri belirledi.

Oysa Kemalizm de, parlamento üyelerini halk, doğrudan doğruya ve hiçbir aracı olmadan kendisi seçecektir.  Üyelerin seçiminde aracılığı, ne devletin yürütme kurumu olan hükümet,  ne de partiler yapabilir. Çünkü halk, değer verdiği ve kendisinden de hizmet beklediği kişileri, bizzat kendisi seçecektir.

Bugün öyle mi?

Ülkemizde yıllarca Atatürk, hep gündemde oldu. Her başı sıkışanda, ona inanmadığı halde, kalkan yaptı. Gerçek anlamda O’nu anlayan,  çok az insan oldu. Çünkü Atatürk’ün, fikir ve düşüncelerini yorumlarken, nesnel, gerçekçi ve bilimsel olmak gerekirdi.

Atatürk, milliyetçi bir insandı. Ancak, O’nun milliyetçi düşüncesinde, ırkçı,  ümmetçi,  kafatasçı, gibi kavramlara yer yoktu. Bilakis, O’nun düşüncelerinde, Türk halkını birleştirici, bütünleştirici, bilimsel, akılcı ve gerçekçi kavramlara yer vardı.

Yine Atatürk’ e göre, bir toplumun barış içinde yaşayabilmesi için, o toplumda hiçbir ferde ve zümreye üstünlük vermemek gerekir. Bir toplumun içinde üstün ve düşkün kişi ve zümrelerin bulunması, o toplumun, sosyal ve ekonomik yapılarının sınıfların varlığına dayandığını gösterir.                       

ATATÜRK, hayatı boyunca, ulusal ve uluslararası barıştan yana oldu. Tüm insanların, barış, huzur ve refah içinde yaşamasını istedi.  “Yurtta barış, dünyada barış “ özdeyişiyle de, bugünkü ve gelecek nesillere hedefi gösterdi.

Büyük Devlet Adamı ve 20. yüzyılın lideri, Mustafa Kemal ATATÜRK, tüm dünyanın takdirine mazhar olmuş bir lider olarak tüm mazlum milletlere de her alanda örnek olmuştur.       

Atatürk’ ün kurduğu çağdaş Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı,  laik demokratik ve sosyal bir hukuk devletidir. Türk Milleti sonsuza kadar da bu ilkelere bağlı kalarak, bağımsız ve özgür yaşayacaktır.