Sivil toplum örgütleri, halkın ülke, katılımını sağlar, çağdaş demokrasinin sağlıklı bir şekilde çalışması için en önemli faktörlerden biri sivil toplum örgütleridir. Örgütlü katılımcı, saydam ve özgürlükçü toplumlar; kaliteli, standardı yüksek, demokrasiyle yönetilirler.
Çağımızda, gerek bireysel, gerekse toplumsal, hatta evrensel sorunların çözümü, toplumların bünyelerindeki sivil örgütleri eşdeğerdir.
Sivil toplum kuruluşlarının, temel amacı, toplumsal sorunları bağımsız şekilde ele alarak, kamuoyunu bilgilendiren, aydınlatan ve buna yönelik öneri sunan, çözümüne de katkıda bulunan kuruluşlardır.
Ülkemizde, yerel bazdaki, bireysel ve toplumsal sorunların çözümü, insanımızın, örgütlü bir mücadeleyi geliştirmeleri ve hayata geçirmeleri ile mümkündür. Bu birlikteliği sağlayan bireyler ve toplumlar, her türlü sorununu kısa sürede çözüme ulaştırır. Çünkü örgütlü toplum güçlüdür.
Ülkemizde ve Eskişehir’de, başarıları ile dikkat çeken Sivil toplum örgütleri var. Bu örgütlerden biri de Türk Ocağı Eskişehir Şubesidir. Başkan Sayın Prof. Dr. Nedim ÜNAL rehberliği de dikkat çeken çalışmaları ve etkinlikleri ile övgü alıyor.
Türk Ocağı Genel Merkezinin, Eskişehir Şubesi, Dr. Yılmaz NEVRUZ başkanlığında müteşebbis heyetin talebinin kabul edilmesi üzerine, resmî olarak 12 Ocak 1988 tarihinde kuruldu.
Millî kültürün, ahlâk ve fikir hayatının geliştirilmesi, millî birliğin kuvvetlendirilmesi, toplum yapısının sağlamlaştırılması, Türklüğün yüceltilmesi ve Türk milliyetçiliğini millî ülkü haline getirmek olan,Türk Ocağı Eskişehir Şubesi, faaliyete başladığı 1988 yılından bugüne kadar bu gayeyi tahakkuk ettirme istikametinde başarılı çalışmaları ile dikkat çekiyor.
Türk Ocakları Eskişehir Şubesi, Türk Ocaklarının 112. Kuruluş yıldönümü nedeniyle bir program gerçekleştirildi. Törende Başkan Sayın Prof. Dr. Nedim ÜNAL, Türk Ocağı ile ilgili dikkat çeken açıklamalarda bulundu.
Ülkemizin sivil toplum kuruluşu, "asırlık çınarı" Türk Ocakları, 25 Mart 1912'de kuruldu. Türk Ocakları, kuruluşunun üzerinden geçen yıllar boyunca Türkiye'nin sosyal ve siyasi hayatında önemli roller oynadı.
Türk aydını, kültürel mirasını korumak için, bir an önce adım atması gerektiğini fark etti. Kuruluşuna ilişkin çalışmaları 1911 yılında başlayıp gelişen Türk Ocağı, 1912 yılında Türk tarihi, kültürü ve dili ile ilgilenen Türk aydınları tarafından İstanbul’da kuruldu.
1912’de yazılan ilk nizamnamede, Türk Ocağı’nın amacı, “Türkler’in ilmî, içtimaî ve iktisadî seviyelerini yükseltmek, Türk dilini geliştirmek ve Türkler’in harsî (ırk) birliğine ve medenî kemaline çalışmak” şeklinde ifade edilmişti.
Türk Ocağı Başkanı’nın, Sayın Prof. Dr. ÜNAL’ın, tıp insanı olması Tıbbiyeli öğrencilerin Türk Ocağına ve Çanakkale ve İstiklal Savaşına yaptıkları katkıları hatırlarım. Çünkü O yıllardaki tıbbiyeli öğrenciler, yaptıkları gizli toplantılarda milliyet esasına dayanan bir cemiyet kurmak amacıyla program hazırlamışlardır. Bu program kapsamında hazırladıkları 11 Mayıs 1911 tarihli bir bildiriyi kendilerine yardımcı olacağına inandıkları devrin önemli Türkçü aydınlarına sunmuşlardır.
Tıbbiyeli öğrenciler bildiriyi verdikleri Türkçü aydınlarla yaptıkları görüşme ve toplantılardan sonra Türk Ocakları, 3 Temmuz 1911 (20 Haziran 1327) tarihinde fiilen, 25 Mart 1912’de (12 Mart 1328) resmen kurulmuştur.
Askeri Tıbbiye Mektebi'nde nüvesini oluşturan Türk Ocağı’nın kuruluşunda, yönetim kadrosunda dönemin ünlü Türkçüleri; Mehmed Emin Yurdakul, Yusuf Akçura, Ahmed Ağaoğlu gibi simalar boy gösterdi.
1. Dünya Savaşı boyunca, toplam 765 tıp öğrencisinden 346’sı şehit düştü ve geri dönemedi. 1915 yılında Tıbbiye’ye kaydolan 1. sınıf öğrencilerinin tamamı Çanakkale’de şehit düştü ve bu nedenle de Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane 1921 yılında hiç mezun veremedi.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda, çok önemli fonksiyonlardan birisini de Türk Ocakları ifa etmiştir. 10 Nisan 1931’de 276 şubesi ve 30 bin üyesi ile Türk Ocakları, ülkemizin en dinamik, hatta denilebilir ki, birinci derecedeki kuruluşlardan birisi idi.
Mustafa Kemal ATATÜRK, “Meşrutiyet döneminden milliyetçi, halkçı ve medeniyetçi fikirlerini savunan, Türk aydınlarını ve gençliğini çatısı altında toplayan, Mütareke döneminde milli uyanışı sağlamada büyük yararlıkları görülen Türk Ocaklarını, maddi ve manevi yönden destekleyerek, Ocaklar vasıtasıyla çağdaş Türkiye ülküsünün halk arasında yayılmasını amaçlamıştır” demiştir.
Türk Ocakları Eskişehir Şubesi, "GÖNÜLLÜLÜK" ve " SOSYAL SORUMLULUK" konularında, topluma ciddi katkı sağlıyor. Ülke ve Eskişehir’in, sorunları üzerinde, düşünen, sorgulayan, sorunlara çözüm üreten, insanların yetişmesine ve Türk Milliyetçiliğinin bilimsel ve kültürel manada gelişmesi için de ciddi gayret gösteriyor.
Sayın Prof. Dr. Nedim ÜNAL ve ekibini kutluyoruz.
Türk Ocağı’nın başına, vefatına kadar yöneticilik görevinde bulunacak Hamdullah Suphi Tanrıöver getirildi. 1912’de yazılan ilk nizamnamede Türk Ocağı’nın amacı “Türkler’in ilmî, içtimaî ve iktisadî seviyelerini yükseltmek, Türk dilini geliştirmek ve Türkler’inharsî (ırk) birliğine ve medenî kemaline çalışmak” şeklinde ifade edilmişti. Ocağın esas hedefleri arasında; Türk Ocağı adı ile kulüpler açarak dersler, konferanslar, müsamereler tertip edip, kitaplar ve risaleler neşretmek, mektepler açmak oldu.
Türk Ocağı, dönemin Türkçü aydınlarının desteğiyle kısa sürede Türk kültürünün tanıtılması ve yaşatılmasında öncü bir kurum haline geldi. Türkçüler, bu dönemde kadın haklarını savunurken kendilerine özgü görüşleriyle öne çıkıyorlar, 1912'den başlayarak Türk Ocağı'nda ilk kez kadınlar ve erkekler birlikte toplanmaya başlıyorlar.
Bu toplantılar sonucunda Türk Ocağı, Türk Yurdu Cemiyeti ile birleşmesi sonucunda güç bakımından ivme kazandı. 1918 yılına gelindiğinde memlekette tam otuz beş Türk Ocağı Şubesi açılmıştı.
Türk Ocağı’nın yayın hayatı da kuvvetli bir şekilde ilerliyordu. Türk Yurdu Dergisi, devrin birçok ilim ve fikir adamını Türk Ocağı bünyesinde toplamıştı. Türk Yurdu Dergisi, Türk aydınının fikirlerini konuşturduğu; Türklük bilincini geliştirdiği bir merkez haline geldi. Türk Yurdu’na Azerbaycan’dan, Kırım’dan, Türkistan’dan birçok yazı yollanmış, bu dönemde Anadolu Türkleri ile Türkistan arasında güçlü ilişkiler inşa edilmiştir.
Türk Yurdu’ndan Türk tarihinin ne çetinliklerden geçtiği anlatılırken, Türk dilinin de ulaşması gereken sadelik hakkında birçok yazı kaleme alındı. Azerbaycan Türklerini, Rus mezalimine karşı mücadele etmeye çağıran Azerbaycan Türklerinin ünlü yazarı Emin Abid, “Batı, Türk'ün güzel yüzünün zafer gülümsemesini hissetmesini istemiyor. Batı, Türk kalbinin, Türk dünyasının Maneviyat Güneşi ile aydınlanmasını istemiyor” cümlelerini kullanarak Türk Ocağı’nın önemini vurgulamış