Dilara Tambova açıklamasında şu ifadelere yer verdi;

Eskişehir’in, bitmeyen gündemi haline gelen ve İYİ Parti’den milletvekili seçilip; daha sonra AK Parti’ye geçen Sayın Nebi Hatipoğlu, henüz 6 ay önce seçilmiş olduğu partiye çok ağır ithamlarda bulunmuş; keza İYİ Parti de aynı minvalde suçlamalar ve yüz kızartıcı iddialarla, kendisini çok ağır bir şekilde eleştirmiştir. Karşılıklı olarak, yapmış oldukları suçlamalar ise yenilir yutulur türden değildir ve Türk siyaseti açısından da hicap vericidir.

Daha önceki beyanatlarımda, bu konuda söylenmesi gereken her şeyi söylemiş olup, bundan sonrasını ise sadece izleme kararı almıştım; lakin önceki gün AK Parti Eskişehir İl Başkanının “malum” vekille ilgili yapmış olduğu kucaklayıcı ve savunucu tondaki ifadeleri okuyunca, naçizane kendisini uyarma ve daha dün! İYİ Parti’lilerin düştüğü duruma düşmemesi için, fazla aceleci davranmamasını salık verme ihtiyacı hissettim. Zira İYİ Parti’liler de bu vekilin yanlışlarını savunmak adına, büyükşehir belediye başkanına yönelik, yersiz sataşmalarda bulunmuş ve kamuoyunu gereksiz yere meşgul etmişlerdi.

Üzülerek belirtmeliyim ki, bu olaylar, şehrimizdeki siyaseti yeterince rencide etmişken; birilerinin, kendine görev edinip, tüm toplumun ayıplaması ve hatta yok hükmünde sayması gereken, bu tür şaibeli kişileri savunması da aynı ölçüde üzüntü vesilesidir; zira engel olamasak dahi böylesi yanlışların ve kirli hesapların, yanında değil karşında olmalı ve durduğumuz yeri net olarak ortaya koymalıyız. Çünkü menfaat düzeninin, bir yaptırımı olmadığı sürece; siyaset ve toplum kirlenmeye devam edecek, bu ayıpları işleyenler kadar, durup seyreden ve hatta savunanlar da tarihe karşı sorumlu olacaklardır. 

Açıklamama vesile olan, AK Parti Eskişehir İl Başkanının, Sayın Büyükerşen ve Sayın Vekil ile ilgili yapmış olduğu, alakasız ve ölçüsüz benzetmedir; zira içerik itibariyle de yeterince düşünülmeden yapılmış bir beyanat olarak yorumlanabilir. Çünkü Sayın Yılmaz Büyükerşen, DSP’de tam 3 dönem seçilmiş ve uzun süre görev yapmıştır. Keza gittiği parti de siyasi olarak aynı çizgide, yani sosyal demokrat ideolojide olan bir partidir. Oysaki sizin savunmaya çalıştığınız kişi, daha 6 ay önce muhalefet bloğunda yer alan bir partiden seçilmiş ve genel başkanım dediği Sayın Akşener’le birlikte, Sayın Erdoğan’ın kaybetmesi adına gayret göstermişlerdir. Tüm bu tezatlıklar ve hakkındaki ciddi şaibeler nedeniyle, tepki çekmekte ve güven telkin etmemektedir. Böylesi bir siyasi profili, savunmak durumunda kalmakta ayrıca problemli ve düşündürücü bir vaziyettir.

Yıllarca emek verdiğim ve hala üyesi olduğum partinin (DSP) ismi, böyle mesnetsiz bir konuya örnek verilince, doğal olarak ben de açıklama yapma gereği hissettim; zira amacım, kişileri yermek ya da birilerini savunmak değildir. Daha önce de defaatle belirttiğim gibi, bu sistemi düzeltmeden ve siyaseti, parasal variyetten ari kılmadan, dürüst ve samimi insanları seçtiremezsiniz. Çünkü seçilecek olan bu kişileri de yukarıda birileri belirleyip, halkın ve seçmenin önüne koymakta ve hatta dayatmaktadır. Hangi kriterlere göre aday belirleyip, liste yapılmışlar ise bunun, şeffaf bir biçimde kamuoyuna açıklaması gerekirdi; zira çok yanlış yöntemlerle tercih yapıldığını, bizzat yaşayıp görmekteyiz. 

Öyleyse! Öncelikle bu yanlış isimleri listelere yazan ve bu kişileri seçmemize vesile olan, genel başkanları sorgulamak gerekmektedir; zira daha önce de belirttiğim gibi, bugün yaşadığımız bu çirkin ve kirli tablo, Sayın Akşener’in marifetidir. Esas sorumlu odur ve bundan sonra siyasette, etik ve ahlaktan söz etmesi de asla inandırıcı olmayacaktır. En azından Eskişehir için durum böyledir”

Kaynak: Haber Merkezi